Av. Mehmet YALÇINKAYA
PEYGAMBERİ İTİBARSIZLAŞTIRMAK
Yunus Emre’nin hemen herkes tarafından bilinen sözlerini hatırlayalım: Cennet cennet dedikleri/Birkaç köşkle birkaç huri./Sen onu isteyene ver/Bana seni gerek seni. Bu sözlerle ilgili (hafızam beni yanıltmıyorsa 1988 yılında) çok özel bir sohbette rahmetli Ekrem Doğanay Hoca şunları söylemişti:
-Bu sözleri Yunus gibi bir Allah dostu söylerse kıymeti olur. Sizin gibi benim gibi sıradan bir mümin söyleyecek olursa riya olur. Yunus bu sözü ile insanda bulunması gereken Allah aşkına atıfta bulunuyor. Orası tamam. Gözümüzden kaçan bir hususa da ben işaret etmek istiyorum. Aslında, Yunus bu dizeleri ile gafil insanlar hakkındaki merhametini ortaya koyuyor. Yani diyor ki; Ya Rabbi! Bazı insanlar vardır, cennetine girmek ister, ama aşırı derecede dünyaya meyillidir. Öyle ki, güzel, bahçeli köşkler için bir ömür boyu köle gibi çalışmaya razı olur. Bazı kulların da kadın konusunda çok zaaf sahibidir. Sen onları da rahmetinden uzaklaştırma. Cehenneminden kurtulması için, onlara (hâşâ teşbihte hata olmaz) dünyada kendilerini kaybetmemeleri için, en çok sevdikleri şeyleri önüne at. Yalan dünya dedikleri gölgelikte sabretsinler, senin yolundan ayrılmasınlar, cennette istediklerine kavuşsunlar. Ben onlardan değilim. Benim tek derdim cemalullahtır. Seni göremeyecek olduktan sonra cenneti bile istemem!
Aşkın en üst noktası diye tarif edebilirim Yunus Emre’nin bu sözlerini. Bana seni gerek seni! Burada sorulması gereken en önemli soru karşımıza çıkmaktadır. Peki, insan Allah’ı nasıl sevecek?
Allah’ı sevmenin yolu Hz. Peygamber Efendimiz (SAV)’e uymaktan geçer. Allah şöyle buyurmaktadır: “Ey Resulüm, de ki: Ey insanlar! Eğer Allah’ı seviyorsanız, bana uyun ki, Allah’ta sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir” (Al-i İmran Suresi, 31)
Bu ayetten anlaşılacağı üzere Allah’ı sevmek, kuru kuruya söylemekle olmaz. Allah’ı sevmenin yolu ve şartı yine Allah tarafından belirtilmiştir. Hz. Peygamber (SAV)’i sevmek ve O’na tabi olmakla mümkündür.
Hz. Peygamber Efendimiz (SAV), Hz. Ömer’e sorar:
-Ya Ömer, beni ne kadar seviyorsun?
-Ya Resülullah, nefsimden sonra en çok seni seviyorum.
-Sizden herhangi biriniz beni malından, nefsinden, ailesinden daha çok sevmedikçe kâmil iman etmiş olamaz.
Bunun üzerine Hz. Ömer;
-Ya Resülullah, seni anamdan, babamdan, aile efradımdan ve canımdan daha çok seviyorum, dedi. Hz. Peygamber (SAV) bunun üzerine,
-Ya Ömer, şimdi imanın kemale erdi, buyurmuşlardır.
Dinin en büyük gayesi, Allah sevgisi ve korkusunu kalplere yerleştirmektir. Bunun hakkıyla nasıl olması gerektiğini de yine Peygamber Efendimiz (SAV)’den öğrenebiliriz.
Geçen haftaki yazımda “DENGEYİ BOZAN ŞARLATANLAR” adını verdiğim kişi ya da kişiler bilerek ya da bilmeyerek, yeni bir din anlayışı ortaya çıkarmaya çalışmaktadırlar. Hz. Peygamber (SAV)’i devre dışı bırakmaya olmazsa peygamberimizin konumunu sarsmaya uğraşmaktadırlar. Bunun için de “Kur’an İslam’ı” adını verdikleri bir projenin hayata geçmesi için çaba sarf etmektedirler. Peygamberimizin Kuran’ı nasıl anlamamız gerektiğine dair fiili ve sözlü açıklamalarını çeşitli bahaneler ileri sürerek ret etmektedirler.
Bilinmesi gerekir ki; Peygamberimiz hiç bir zaman kendi heva ve nefsine uyarak konuşmaz. O ne söylemiş ise ve ne konuşmuş ise hepsi Allah’ın dilemesi ile olmuştur. Zaten o günün insanlarının sorduğu güncel sorulara ya ayetler indirilerek cevap verilmiş ya da Allah tarafından Peygamberimizin kalbine o bilgi indirilerek cevaplar verilmiştir. Durum bu olduğu halde (hâşâ) Peygamberi itibarsızlaştırmak kimin haddine?
Suret-i haktan görünerek, Peygamberimizi Hıristiyanların Hz. İsa’ya verdikleri paye gibi değerlendirilmemesi, tevhid inancının zedelenmemesi için çalıştıklarını beyan edenler, eğer hain değillerse kelimenin en hafifi ile büyük bir gaflet içindedirler. İslam tarihi incelendiğinde görürüz ki, Müslüman toplulukları içinde sapık grup veya hizip içinde bulunan azınlıkların dışında kalan ve adına genel anlamda ehl-i sünnet ve’l cemaat dediğimiz ana gövde hiçbir zaman Peygamberimiz (SAV)’e olan sevgisi ile Allah’a olan bağlılığına tevhid inancını birbirine karıştırmamıştır.
Dikkat edelim, Peygamberimize açıktan söz söyleme cesareti olmayanların yaptığı şey, hadisleri tartışmaya açmak, Kur’an ile hadisler arasında ihtilaf varmış gibi hava vererek, Peygambersiz bir din anlayışına zemin hazırlamaktır. Yıllar boyu, Müslüman coğrafyasında misyonerlik faaliyetinde istedikleri başarıyı yakalayamayan oryantalistlerin yapmak istedikleri de budur.
Peygamberimizi itibarsızlaştırmak, böylece dinin özü ve hakikatini yok etmek, İslam dinini çağlar üstü konumundan uzaklaştırarak, yozlaşmaya zemin hazırlamaktır. Sıra, dinlerin özü bir diyerek, Hıristiyanlığı, Yahudiliği ve İslam’ı aynı potada eritmeye gelecektir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.