Naim ÖZGÜNER
PEYGAMBER HAYATLARINDAN
Adem a.s. iki oğlu vardı, biri Habil, diğeri Kabil. Habil babasının peygamberliğini kabul etti, Kabil inanmadı. Kabil Habili öldürdü, kardeş katili oldu. Yeryüzünde işlenen ilk cinayetti bu. Kabilin ölüyü nasıl gömeceğine ise bir karga klavuzluk etmişti.
Nuh a.s. ikinci babadır. Tufandan sonra insanlık onunla tekrar çoğalmaya başladı. Oğlu ve hanımı peygamberliğini inkar etti. Tufan gelince de boğuldular.
İbrahim a.s. Kabe’yi inşa eden Peygamberdir. Babası Azer marangozdu ve Nemrut’un put ustasıydı. İbrahim a.s. ‘a inanmayanlardandı.
Lut a.s. Hz. İbrahim’in yeğeniydi. Lut a.s. hanımı da inanmayanlardandı. Hz. İbrahim’e ilk inananlardandır. Hz. İshak ve Hz. İsmail, Hz. İbrahimin oğullarıdır.
Hz. Hacer Hz. İbrahimin hanımıdır. Hz. Hacer o dönemin zalim hükümdarın sarayında cariye idi. Hz. İbrahim eşi Hz. Sare ile zalim hükümdarın sarayına davet üzere gittiğinde hükümdar tarafından Hz. İbrahime hediye verildi. Hz. Sare Hz. Haceri aldı ve Hz. İbrahime eş yaptı. Zira kendisi yaşlıydı ve hiç çocuğu olmamıştı. Hz. İbrahim Hz. Hacer ile oğlu Hz. İsmaili alarak Allahın emri gereği Filistin’den Mekke’ye getirdi, bugünkü Zemzem kuyusunun yanındaki bir ağacın yanına bıraktı. Filistin’e geri döndü. Kurban etme rüyasını birkaç defa görmesi üzerine bir iş için tekrar Mekke’ye geldiğinde durumu oğlu İsmail ile istişaresi sonucu vuku buldu.
Hz. İsmail büyüdü ve zemzem kuyusunun yanına yerleşen Curhumilerden (cürhümlüler) evlendi. Bu sırada Hz. Hacer vefat etti. Hz. İsmail, babası Hz. İbrahimin emri ile ilk eşinden boşandı, ikinci eşini yine Cürhümlülerden aldı.
Hz. İbrahimin duası hürmetine Mekkenin eti bitmez, tükenmez, yiyene dokunmaz, suyu ise bereketlidir.
Hz. İsmail, baba Hz. İbrahimin vefatından sonra Hicaz halkına Peygamber gönderildi. Hz. İshakın doğumu, Hz ibrahimin ateşe atılıp kurtulmasından sonra, Şam’a göç edip yerleşmesinde epey bir zaman sonradır. Hz. İshakın annesi Hz. Sare dir. Yani Hz. İsmaille baba bir anne ayrı kardeştir. Hz. İshak doğdu, büyüdü. Hz. İbrahim vefat etti. Hz. İsmail Hicazda Peygamberlik yaptığı yıllarda, Hz. İshak ta (annesi Hz. Sare ile) Filistin topraklarında kendisine Peygamberlik verilmişti.
Hz. Yakup, Hz. İshakın oğludur. Hz. Yakup’un on iki oğlu vardı. Hz. Yusuf ve Bünyamin öz kardeşlerdi. Yani baba anne birdi. Diğerleri baba bir anne ayrıydı. Hz. Yakub’un lakabı İsrail idi. Allahın kulu demektir.
Hz. Yusuf kardeşleri tarafından kuyuya atılıp çıkarıldıktan sonra Mısıra götürüldü ve köle olarak satıldı. Mısır hükümdarının sarayına alındı. Yusuf a.s Mısıra maliye nazırı oldu. Babası Hz. Yakup, annesi ve diğer kardeşleri Mısıra göç ettiler. Hz. Yakup bir müddet yaşadıktan sonra vefat etti. Hz. Yusufa hem peygamberlik verildi, hem de Mısıra hükümdar oldu.
Hz. Yusuf Kenan ilinden Mısıra göç etmesiyle İsrailoğulları mısıra yerleşmiş oldular. Mısırda daha önce Kıptiler yaşıyordu. Firavunlar bu Kıptilerdendir.
Haman, firavunun hem viziri, hem de akıl hocasıydı. İsrailoğulları ağır işlerde çalıştırılıyordu. Hükümdar firavun, erkek çocuklarını (çoğu israiloğullarından olduğundan) öldürtüyordu. Hz. Asiye firavunun hanımıydı. Nehirden alınıp saraya getirilen bebek Musa’ya sahip çıktılar. Hz. Musa Peygamber olunca kendisine ilk iman edenlerdendi Hz. Asiye. Hz. Asiye Firavunun işkenceleri altında can verdi. Fakat Hz. Musayı da yetiştirdi. Hz. Musa sarayda bebekken hiçbir annenin memesini kabul etmedi. Taki süt anne olarak gerçek annesi saraya (annesi olduğu bilinmeden) alınıncaya kadar..!
Kavgada Hz. Musa’nın yardım ettiği genç İsraillilerdendi. Diğer kavgacı genç ise Kıptilerdendi. Hz. Musa kıptiye bir tokat atmasıyla Kıptiyi öldürdü. Halbuki İsrailli genç suçluydu. Hz. Musa suçluya yardım etmiş oldu. (O zaman Musa genç bir delikanlıydı)
Hz. Şuayp Medyen’de yaşıyordu. İki kızı vardı. Hz. Musa Hz. Şuayiple tanıştığında genç bir delikanlıydı. Hz. Musa Hz. Şuayp a.s. sekiz yıl hizmet etti ve sonra kızıyla evlendi. Hizmet süresi bittikten sonra ailesini alıp Mısıra gitmek üzere yola çıktı. Sina çölünde hem gece hem de soğuk havada ilerlerken bir ateş gördü. Yanına gitti. Ateşin yanında ki ağaçtan bir ses işitti. Bu Allahın seslenmesiydi ve Hz. Musa ya orada peygamberlik verilmişti. Bulunduğu mevki de kutsal vadi olan Tuva’ idi. Eşinin yanında kul olarak ayrılan Musa, biraz sonra Peygamber olarak dönmüştü.
Hz. Musaya Peygamberlikle beraber iki mucize verildi. Biri elinde devamlı taşıdığı asasının yere bırakılınca yılan olması, diğeri de sağ elinin ışık saçmasıydı. (Yed-i Beyza)
Allah Hz. Musaya firavuna gitmesini vahyetti. Hz. Musa ve kardeşi Hz. Harun kardeş ki Peygamberdi. Firavuna gideceği zaman kardeşi Harunu da yanında istedi. İki kardeş peygamber beraber Firavuna gittiler.
Allah Firavun kavmine musibet olarak yıllarca sürecek olan kuraklık ve kıtlık verdi. Sonra su baskınları, sel felaketleri, çekirgeleri, haşeratları, kurbağaları ve içme sularının kan olması musibetlerini ayrı ayrı mucize olarak musallat etti. Sekiz gün geceli gündüzlü şiddetli karanlıklar içinde kesintisiz yağmur yağdı. Kimse evinden çıkamadı. Sel suları evlerine dolmuş, boğazlarına kadar su içinde kalmışlardı. Sular çekildi. Yine de iman etmediler. Çekirgeleri gönderdi Allah. Evlerine, tarlalarına, elbiselerinin içlerine varıncaya kadar sardı. Hz. Musaya yalvardılar. Dua etti. Allah rüzgar estirdi, çekirgeler denize sürüldü. Kalan ürünler bize yeter dediler, yine de iman etmediler. Sonra haşaratları gönderdi Allah. İman etmediler. Ardından buluttan kurbağalar yağdırdı, evlerine, yataklarına, elbiselerinin içlerine, dolaplarına varıncaya kadar istila etmişti. Ağızlarına, burunlarına kadar kurbağalar atlıyorlardı. Hz. Musaya yalvardılar kurtarmaları için. Hz. Musa dua etti, Allah kabul etti. Rüzgar esti, bütün kurbağaları denize süpürdü. Ama Firavun ve milleti yine de iman etmediler. Sonra kan gönderdi Allah. İçecekleri ve kullanacakları sular kan olmuştu. Yine de iman etmediler. Etmeyeceklerdi.
Hz. Musa ümmetini (israiloğullarını) Firavunun zulmünden kurtarmak için ilahi emir gereği bir gece topluca Filistine gitmek üzere yola çıktılar. Kızıldenizine vardıklarında öğlen öncesiydi. Denizden geçtikten sonra Mikat’a geldiler. Hz. Musa burada Allah ile konuştu.
Hz. Musa Hz. Hızır ile yolculuk arkadaşlığı yaptı. Hz. Hızır gemiyi deldi, çocuğu öldürdü, yıkılmak üzere olan duvarı düzeltti.
Hz. Davut Hz. Yakup a.s. ın soyundandır. İsrailoğullarına Peygamber olarak gönderildi. Filistin topraklarındadır. Dağlar ve taşlar Hz. Davutun emrindeydi. Sesi çok güzeldi. Zikre tesbihe başlayınca dağlar kuşlar eşlik eder, çınlar öterlerdi. Zeburu okurken insanlar, cinler, vahşi hayvanlar, etrafında halka halka olur dinlerlerdi. Demiri kumaş gibi dokurdu. Gecenin üçte birinde ibadet ederdi. Bir gün oruç tutar, bir gün yerdi. Bu tür oruca bugün davudi oruç deniliyor. Peygamberliğinden önce Talüt’un ordusunda er olarak savaşlara katılmıştı. Talut Mü’min bir melikti. Zalim Calüta karşı savaş açmıştı. Hz. Davut Calutu öldürdü. Davut a.s. hem Peygamber hem de hükümdardı.
Süleyman a.s. Davut a.s. sonra gelen peygamberdir. Onun oğludur. İnsanlara, cinlere, hayvanlara hakimdi. Onların dilinden anlardı. Kudüs’teki Mescid-i Aksayı O yaptırdı. Rüzgar onun emrindeydi. Onunla istediği yere akıp giderdi. Melik peygamberdi. Gidiş ve dönüşü birer aylık olan mesafeleri bir günde kat’ ederdi. Erimiş bakır madenleri onun emrindeydi. Ordusu vardı. Bu ordu cinlerden, insanlardan, kuşlardan müteşekkildi. Adı hüdhüd olan çavuş kuşu Süleman peygamberin elçisiydi. İfrit cinlerdendi ve en güçlü ve kuvvetli olanıydı. Melike hükümdar Belkısın tahtını göz kapayıp açıncaya dek getirdi. Hz. Süleyman adaletli bir hükümdardı. Koyun sürüsü ve tarla meselesinde iki kadının iki çocuğundan birinin hakkında ki davada adaletli karar vermişti. Baba Hz. Davut takdir etmişti. Hz. Süleyman asasına dayanmış cinleri çalıştırırken ayakta eceli geldi. Ve öldü. Ama yıkılmamıştı. Asasının içine giren bir kurt, asayı içten kemirmeye başladı, asa zayıflayınca kırıldı ve Hz. Süleyman yere düştü. Cinler o zaman anladılar vefat ettiğini. Dolayısıyla cinlerin ve şeytanların geleceği bilemeleri de buradan anlaşılmış oldu.
Hz. Eyyüp a.s. peygamberlerdendir. Sabrı, metaneti, teslimiyeti akla gelir. Hastalandı, malını ve çocuklarını kaybetti ama Allah teslimiyetini hiç kaybetmedi. Hastalığı onu halktan nefret ettirecek derede değildi. Zira hiç bir Peygamber etrafının nefret edeceği şekilde bir hastalığı yakalanmamıştır. Bu hususta yazılan yazılar ve eserlerin doğruluğu yoktur. Peygambere iftira ve hakarettir. Ayağını yere vurdu ve yerden su fışkırdı. Bu suyla yıkandı, içti ve şifa buldu. Bir meseleden dolayı bir demet sap alıp hanımına bununla vurması meselesi, yeminini yerine getirmiş olmasında fıkıhta Eyyüp Ruhsatı olarak anılmaya başlandı.
Yunus a.s. nüfusu yüz bini aşkın Ninova şehri halkına Peygamber olarak gönderildi. Kendisi Ninovalıydı. Balık yuttuğu için kendisine Zu’n-nun denildi. 33 yıl peygamberlik yaptı. Balık yutuncaya kadar ki peygamberlik süresinde kendisine sadece iki kişi inanmıştı. Kendisine inan az olduğu için halkına kızdı, Ninova’yı terk etti, halktan uzaklaştı. Bu uzaklaşma (vahiyle hareket etmediği için) bir peygamber için “zelle” sayılırdı. Bindiği gemide başka bir nedenden dolayı gemiden birisinin atılması gerekiyordu. Çekilen kur’ada kendisine çıktı ve denize atıldı. Onu bir balık yuttu. Balığın karnında iken hatasını anladı ve Allahı çok zikretti. Balığın karnında ne kadar kaldığı bilinmemektedir. Hem gece, hem deniz, hem de balık aleyhine ittifak etmişti. Öyle bir kudret lazımdı ki sözü hem geceye, hem denize, hem balığa geçsin. Balığın karnından çıktığı zaman halsiz, pelteleşmiş olarak balık onu sahile bıraktı. Hava sıcak ve güneş tepelerde olduğu için Peygamber kuluna gölge yapsın diye Allah hemen orada bir ağaç yeşertti. Siyer ve meğazi kitaplarında “şecere-i yaktin ağacı altında sahil-i selamete ulaştı” diye yazmaktadır. Hz. Yunus balığın karnından sağ salim çıktıktan sonra tekrar Ninovalılara döndü. Tebliğde bulundu. Bu sefer bütün halkı kendisine inandı ve iman etti.
Hz. Zekeriyya ve hanımı yaşlı insanlardı. Zekeriyya a.s. mihrapta namaza durduğu sırada melekler adı Yahya olacak olan çocuğu müjdelediler, Peygamber olacağını söylediler. Bu sevinç ve müjde karşısında, (bizce bilinmeyen bir nedenden dolayı) üç gün kimseyle konuşmadı. Nutku tutuldu. İşaret diliyle konuştu. Sonra Hz. Yahya doğdu. Zekeriyya a.s. ın ümmeti azgın bir milletti. Günahta ve isyanda sınır tanımazdı. Öyle ki Peygamberlerini şehit ettiler.
Hz. Yahya Hz. Zekeriyya a.s. ın oğludur. Doğmadan önce babasına hem doğacağı, hem peygamber olacağı müjdelendi. Adı Allah tarafından konuldu.
Hz. İsa a.s. babasız dünyaya geldi. Annesi Hz. Meryem’dir. Hz. Meryem doğmadan önce annesi tarafından Beyt-i Makdise (Kudüste) adanmıştı. İmranın karısı Meryemin anası böyle nezretti. Zekeriyya a.s. Meryeme bakmakla yükümlüydü. Melekler Meryemle konuşuyorlardı. Beyti- Makdis’te özel mekanında Hz. Zekeriyya nezaretinde büyüdü. Sonra Cebrail a.s. ın kendisine gelmesi, konuşması, kocasız hamile kalacağını müjdelemesi gibi bütün durumları haber verdi. Oğlu İsa’ya verilecek mucizeleri de söyledi. “Çamurdan yapılan kuşa üfleyince kuş olacağını, anadan doğama körleri iyi edeceğini, ölüleri dirilteceğini, beşikte iken konuşacağını, milletin yediklerini ve evlerinde sakladıklarını haber verecek” gibi mucizeleri söyledi.
Hz. Meryem Hz. Harun’un kız kardeşidir. Hz. İsa beşikte iken konuştu. Çünkü annesi Meryeme iftira atılmış, gayr-i meşru çocuk doğurdun diye suçladılar. Beşikte ki çocuk İsa, babasız dünyaya geldiğini, kendisine kitap ve peygamberlik verildiğini söyledi.
Hz. İsa ya sadece havarileri iman etti. Onlarda kendisinden mucize istediler. Bu mucize de gökten izn-i ilahi ile sofranın inmesi oldu. Havarilerin imanı böylece kuvvetlendi. İsrailoğulları Hz. İsa ve havarilerin çalışmalarını durdurmak için onarı öldürmeye karar verdiler. Allah Peygamberi İsa’ya benzeyen birini onların karşısına çıkarttı, onlar da yakalayıp astılar. Sonra da “İsa Mesihi öldürdük” dediler. Halbuki Allah Peygamberini kendi katına yükseltmişti. (Nisa 156-158) Peygamberimiz s.a.v. Miraca çıktığında İsa a.s. ile görüştü. Teslis inancı Allahtan başka İsa a.s. ve Hz. Meryem de ilahlık özelliği olduğunu kabul etmektedir. Haç ya da istavroz bunu işaret etmektedir.