Pazarlıksız İman

Firavun olağanca küstahlığıyla haykırıyordu:

‘Ben sizin en büyük rabbiniz değil miyim? Çevrenize bir bakın; şu akan nehirler, yeşeren ekinler hep benim değil mi? Öyleyse bana itaat edin.’

Mısır halkı bir kurtuluş yolu gözlerken, azgınlıkta sınır tanımayan firavunun zulmü ana rahmine kadar uzanıyordu.
 
 Alemlerin rabbinin kurtuluş ayetleri bu kez Musa (as) ile tecelli ediyordu.

Musa (as) rabbinin ayetleriyle firavunun karşısına çıktı.

Ben” dedi; “ben; yerin, göğün ve arasındakilerin rabbi olan Allah’ ın elçisiyim. Bana ilâhımızın tek bir ilâh olduğu vahyediliyor. Sizi ve kavminizi alemlerin rabbine itaata davet ediyorum.”
 
Bunun üzerine Firavun, yardımcısı Ha’ man’ a dönerek:
Ey Ha’ man” dedi. “Bana yüksekçe bir kule yap da Musa’ nın rabbiyle konuşayım. Musa’ nın rabbine diyeyim ki;


Ben Mısır’ ın rabbi, sen de göklerin rabbisin. Mısır’ da halkımın nasıl yaşaması gerektiğine ben karar veririm. Onların hayatlarına dair kanunları ben koyarım. Sen yağmuru yağdır, dünyayı döndür, güneşi doğdur. Ancak halkımın nasıl yaşaması gerektiği konusunda benim işime karışma.”

Küstah firavun Musa (as)’ yı altetmenin yollarını arıyordu.
Sihirbazlarına dönerek:
‘Bana bir yol gösterin’ dedi.
Bilge sihirbazlar firavuna:
“Bütün halkın toplandığı süs günü kuşluk vaktinde Musa’ yı ve beraberindeki dinsizleri(!) çağıralım. Ve sihrimizle onu alt edelim. Böylece halkın nazarında hiçbir değeri kalmaz...


Peki galip gelirsek bize mükafat olarak ne var?”
diye sordular.

Firavun: “O takdirde siz elbette yakınlardan olacaksınız.” diye cevap verdi.

Ve süs günü Musa (as), beraberindeki bir avuç mü’minle firavun ve sihirbazlarının karşısına çıktı.

Bilge sihirbazlar kendilerinden gayet emindiler.

“Ya Musa, önce sen mi hüneri göstereceksin yoksa biz mi gösterelim?” dediler.
 
Musa as: “Önce siz gösterin ne gösterecekseniz” dedi.

En güçlü sihirlerini ortaya koyan sihirbazlar muhteşem sihirleriyle herkesi büyülemişti. Musa (as)’ da sihrin etkisinden bir an için korku ve dehşete kapıldı.

Ve Alemlerin rabbinden şöyle vahyedildi.

“Ya Musa korkma. Bugün sana korku yoktur. Mutlak galip gelecek sensin.
Âsânı yere bırak.”

Musa (as) âsâsını yere bıraktı. Alemlerin rabbinin izniyle bir ejderhaya dönüşen âsâ, sihirbazların sihrini yutar yutmaz, bilge sihirbazlar:
“Bu şey asla bir sihir olamaz. Biz, Musa (as)’ nın rabbine iman ettik.” dediler ve oracıkta hemen secdeye kapandılar.

Firavun ise mağlubiyetin ve sihirbazların imanı karşısında çılgına döndü.

“Demek ben size izin vermeden Musa (as)’ nın rabbine iman edersiniz ha? Bu hainliğinize karşılık ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve sizi hurma dallarına asacağım. Böylece hangimizin azabının daha şiddetli ve devamlı olduğunu bileceksiniz.” dedi.

Sihirbazlar:
“Bize gelen bu açık mucizelere ve bizi yaratana karşı asla seni tercih etmeyiz. Artık neye hükmün geçer, neyi yapabilirsen yap. Senin olsa olsa bu dünya hayatına hükmün geçer. Doğrusu biz günahlarımıza ve bizi zorladığın sihre karşı bizi bağışlasın diye rabbimize iman ettik. Şüphesiz biz ancak rabbimize döneceğiz. Sen bize rabbimizin ayetleri gelince onlara inanmamızdan ötürü kızıyorsun. Rabbimiz! Bize sabır ver ve canımızı iman selametiyle al.”  dediler.

Ve firavun dediğini yaptı. Bilge sihirbazları, ellerini ve ayaklarını çaprazlama keserek, astı.

Sonra Musa (as)’ ya şöyle vahyedildi.
“Kullarımla beraber geceleyin yola çık ve onlara denizin ortasında kupkuru ve güvenli bir yol tutuver. Arkanızdan yetişirler diye korkup kaygılanma.”
 Firavun ordularıyla hemen onların peşine düştü ama sonunda onları boğması mukadder olan deniz, onları yutuverdi.


Firavun boğulmak üzereyken:
“Elhak, inandım” dedi. “Musa’ nın inandığı tanrıdan başka tanrı yok. Ve ben artık kendini yürekten O’ na teslim eden kimselerdenim.”
Ölüm anına kadar hep başkaldırmış ve bozgunculuk yapmış firavun ölüm anında iman ediyordu.

… 

Sihirbazlar ve firavun…

Kur’ an vahyinin bu kıssada bizlere ibret olarak sunduğu iki prototip.

Bu iki prototipin imanları arasındaki en büyük fark ise muhteşem bir ibret vesikası…

Bilge sihirbazlar  iman edip secdeye kapanmadan önce, Musa (as)’ ya:

“Ya Musa, rabbine iman edersek bize mükafat olarak ne var?” demediler.
Ya da ,

“Biz şimdi inandık inanmasına ama, inandığımızı belli edersek firavun bizi muhakkak katleder, en iyisi biz gizlice iman edelim” de, demediler.

Doğruca yüzleri üstü secdeye kapandılar.

Pazarlıksız iman, koşulsuz iman dedikleri işte buydu. Onlar rablerine hakkıyla iman ettiler. Hayatlarını imanlarına şahid kılarak ölümsüzleştiler.

Hayatını yeryüzünde bozgunculuk yapmakla israf etmiş ve rabbinin buyruklarını hiçe sayarak halkına zulmetmiş firavunun ölüm anındaki imanı ise kendisine hiçbir fayda vermedi.

Ve bizlere şu ilâhi ikazı hatırlattı:

“Ölüm size gelip çatmadan evvel rabbinizin buyruklarına itaat edin.  Sonra size yardım edilmez.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum