Lütfi AYHAN
Padişahın Parmağının Kopmasında da Vardır Bir Hayır
Kainatın büyüklüğüne , zamanın uzunluğuna nispet vücudumuz ne kadar küçük, ömrümüz ne kadar kısa. “Koskoca” dediğimiz dünya, evrende var olan milyarlarca galaksiden biri olan Samanyolu Galaksisinin; milyonlarca parçasından biri olan Güneş Sisteminin, en küçük üyelerinden biri. Evrenin yaşı mevzubahis olunca, milyarlarca seneden bahsediliyor. Bu cesamet, bu uzunluk karşısında ne kadar küçük ve aciziz. Fakat Allahü zülcelal insanoğlunu öyle yaratmışki onun arzuları milyarlarca yılı kapsayacak kadar uzun, evrenlere sığmayacak kadar büyük. Bu nedenle insanoğlu/kızı huzursuz, ademoğulları /kızları doyumsuz. “Zenginlik istersen kanaat yeter” sözüne mugayir yaşayanlar, "kulaklarının arasından ileriye bir sırık uzatılmış, onun ucuna da bir tutam yeşil ot bağlanmış eşek" misali koşup durmakta yetişemeyeceği arzuların peşinden. Üstelik de bu arzulardan elde ettiği her biri, tuzlu su içipte susuzluğunu kandırmak isteyen insanın daha fazla susaması gibi, yeni arzular, taze tuzlu sular koyuyor onun önüne.
Bu çılgın, bu sonu olmayan gidişin tek ilacı Allah’a ve kadere imandır. “Bu Evreni O yarattı. Her şey O’nun kontrolünde. Galaksileri de O yarattı zamanı da. Bir sineğin kanadı bile O’ndan habersiz kıpırdayamaz. Şu an olan her hadise, yarın olacak olan her vakıa onun iradesi dahilindedir. Sen O’nun emrettiği gibi yaşamaya çalış! Sırat-ı Müstakimden ayrılma! Gerisini 0’na bırak. Rahat ol." Sana zulüm gibi görünen, bize yanlışmış gibi gelen her hadisede bile bir hayır vardır.
Çalış, tevekkül et. Sonra rahatça uyu. Aksi halde eşyanın ve hadiselerin iç yüzünü bilme imkanımız olmadığından, zamana hükmetmeye gücümüz yetmediğinden, bize yanlış gibi gelen şeylerin hakikatını kavrayamadığımızdan,bunları düzeltmeye kalkmak, onlar için üzülmek yorar, mahveder bizi.Ve ömrümüz boşa dönen ve kendi kendini yiyip bitiren değirmen taşları gibi harap olur gider.
ZİNDANA GİRMEKTE DE VARDIR BİR HAYIR
Her şey de vardır bir hayır! Her şeyi O yarattı! Madem her şey O’nun kontrolünde üzülmeye gerek yok. O güzeldir. O nedenle yarattığı her şey de güzeldir. Hasret de güzeldir vuslatta. Ölüm de güzeldir hayatta. Dert de güzeldir derman da. Güzel gözlü Ceylanların yemyeşil otları yemesi de güzeldir, vahşi arslanların bu ceylanları parçalaması da. İnsan bu inancı tam özümseyince bir başka bakıyor hadiselere. Daha güvenle yürüyor hayat yolunda, daha derin bakıyor bu güne ve geleceğe. Çünkü her hadise, her olay O’nun kontrolünde ve gözetiminde. O zaman ye’se, umutsuzluğa yer yok mü’minin hayatında. Mevlana’nın dediği gibi ;”Kadınların halıyı sopayla dövmesini (çırpmasını) sen zulüm sanma. O iş, halıyı kirlerden arındırmak içindir. Bizlere verilen sıkıntılarda, dertlerde ruhumuzu kirlerden arındıran sopalara benzer.”
Konuyu sohbet arkadaşım Mevlüt Acar’ın geçen gün bir dağ zirvesinde bizlerle paylaştığı bir hikaye ile taçandırmak istiyorum; “ Eskiden bir padişah ve onun güngörmüş bir başveziri yaşarmış. Padişah, genç ve hırslıymış. Her şeye hükmetme, herşeyi kontrolü altına alma, her şeyi iradesi doğrultusunda sonlandırma sevdasındaymış. Tabi ki bu arzusu her zaman gerçekleşmiyormuş. Böyle zamanlarda tecrübeli ve iyi bir kul olan vezir devreye girer ;”
-Padişahım üzülmeyin bunda da vardır bir hayır” der, onu teselli etmeye çalışırmış. Bir savaş mı kaybedildi ;
-Bunda da vardır bir hayır!
Padişah en sevdiği bir insanı, çok sevdiği bir atı, pek beğendiği bir eşyayı mı kaybetti ;
-Padişahım bunda da vardır bir hayır… Dermiş. Yine bir gün Padişah önemli bir kayıptan sonra atına binip hışımla sarayına girererken kapıyı hızla çarpmış. Fakat üzüntüsünden, kızgınlığından dikkatini kaybettiği için parmağı sarayın koca kapısına kısılmış ve kopmuş.
-Çağırın şu veziri bana!
-Buyurun padişahım!
-Gördüğün gibi parmağım koptu!
-Padşahım bunda da vardır bir hayır.
-Ulan adama bak! Benim parmağım kopmuş adam hala hayırdan bahsediyor. Atın bunu zindana…
Birkaç ay sonra Padişah, avanesi ve yeni başveziri safariye çıkarlar, fakat Ormanda kaybolurlar. Padişah ve üç beş arkadaşı yamyamların eline düşer. Bunları kazana koyup kaynatmaya başlarlar. Biraz sonra yerlilerden biri gelir ve avlarını son bir kez kontrol eder. Padişahın parmağının birinin eksik olduğunu görünce bağırıp çağırır ve onu kazandan çıkarıp sırtına iki şaplak vurarak ormana kovalar.
Padişah saraya gelir ve veziri zindan çıkartıp huzuruna getirtir. Vezire;
-Vezir! Sen yine haklı çıktın, parmağımızın kopmasında da gerçekten bir hayır varmış. Pekiyi şimdi söyle bakalım, senin birkaç aydır suçsuz , günahsız içeride yatmanda da var mı bir hayır?
-Esas hayır onda padişahım. Eğer sen beni vezirlikten azledip hapse atmasaydın şimdi yerlilerin midesinde yeni veziriniz değil bendeniz olacaktı…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.