Hamit SEVEN
“Özür diliyorum!...”
Ben ki, dedi: İyi bir “yol mühendisiyim!...”
Ben ki, iyi bir “kılavuzum!...”
Ben ki, gittiğim yolu “hiç unutmam”, “yoldan şaşmam”, “deve” ve “katır” kervanlarının “başını çeker”, onlara “kılavuzluk” yaparım!...
Ben ki, iyi bir “yük taşıyıcısı”, insanoğlunun “sadık yardımcısıyım!...”
Ben ki, “yokuşları” en fazla “% 7 eğimle” ve kısa mesafelerde “virajlar” alarak çıkarım!…
Ben ki, düştüğüm bir “çamura” bir daha asla “düşmem!...”
Ben ki, en güzel “gözlere” sahip, “sevimli” ve yerine göre çoğu insandan daha “akıllı” bir “hayvanım!..”
İnsanoğlu beni “eşek” diye adlandırmışsa suç benim mi?!...
*
Hâlbuki sen beni, türlü “akılsızlıklarla” nitelendiriyor, çeşitli “kabalıklarla” tarif ediyor, “çukurdan çukura” atıyorsun!...
Bilesin ki, ben bunları hak etmiyorum!...
*
Hatta, Anadolu insanları, “benimle ilgili” meşhur bir “fıkrayı” aralarında anlatırlar da, aslında “haklılığımı teslim ederler” biliyor musun?!...
*
Anlatayım da dinle:
1950’li yıllarda Amerikalı mühendisler gelmiş Türkiye’ye.
Bir kısım imar çalışmalarına rehberlik ediyorlarmış.
O zamanlarda yol güzergâhını belirleyecek alet yok, eleman yok. Nafı’a mühendisleri hemcinsim olan eşeği yokuşa sürüyorlar, arkasından elemanlar şerit metre çekiyor ve eşeğin ayak izlerine kazık çakıp istikamet belirliyorlarmış.
Bunu gören Amerikalı mühendis, pratiği kavrayamamış ve sormuş:
- Ne yapıyorlar böyle?
- Rampada yolun güzergâhını belirliyorlar.
- Nasıl yani, anlayamadım?
- Eşek, % 7 eğimin üstüne çıkmaz, biz de eşeğin izinde kazık çakıp rampada yol güzergâhı belirliyoruz demişler.
Amerikalı katılarak gülmeye başlamış.
Yatışınca da sormuş:
- Peki, eşek bulamayınca ne yapıyorsunuz?
Yetkili bozgun...
Cevap vermiş:
- Amerika’dan mühendis getirtiyoruz!...
***
Şimdi anladın mı, “hiçbir işe yaramayan insanlara” ithafen, yazılarında adımı anarak, horladığın ben ki, neymişim!…
*
“Hiç böyle düşünmemiştim!...”
“Haklısın!...” Dedim…
“Haklısın, hem de yerden göğe kadar!...”
Oysa, bunca “yüksek özellik ve marifetlere sahip” bir “eşeğin”, karşısında, hiç bu kadar “mahcup” olacağımı düşünmediğimi itiraf ediyorum!...Dedim…
*
Hakikaten de düştüğüm derin düşünce “anaforunda” oradan oraya savrulduğumu hissettim bir an… Ve zihnim, “adaletin” duvarına çarptığı anda “eşeğin haklı”, benimse “haksız” olduğumu anladım…
Öyle ya, “eşşeklik edenin” “ceremesini” “ismiyle” de olsa, neden “eşek” çeksin ki!…
*
Ve karar verdim dostlar; bir daha “Eşek deyip geçmeyeceğim…!”
*
Etrafta o kadar çok “eşşek” varken, bundan sonra bir daha, “seni olur olmaz yerlerde bahis konusu yapmayacak, kulaklarını çınlatmayacağım sevgili Eşek!…”
*
Evet, “Senden özür diliyorum” ama, seni “mumla” aratan “eşşeklerden” asla!...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.