xxx09
Öteki dünyada verilecek hesap
AKP"nin yanlışlarına işaret ediyor, Tayyip Erdoğan"a "pek kutsal bir zat" muamelesi çekmiyor, Abdullah Gül"ün Çankaya"da bulunmasından manevi bir haz çıkarmıyorum ya...
"1 Mayıs"ta işçileri ne de güzel dövdünüz" deyip "Kahrolsun DİSK" sloganı atmıyor, "Üç karım var, kime ne?" diyen adamın basbayağı "din üzerinden türban ticareti" yaptığını yazıyor, "Tacizcimiz mümindir" diyen adamın ipliğini pazara çıkarıyorum ya...
Sözüm ona "İslam davasının kılıcı" olarak ortada salınanların, milleti nasıl da dinden imandan nefret eder hale getirdiklerini ortaya koyuyor, "çocuk tacizciliği" iddiasıyla yargılanan adam için "Yaptıysa bile bizdendir" diyenlerin durumuna bakıp "Döndüm işte oh be!" falan gibi cümleler kuruyorum ya...
"Camia"dan bazıları, "Eyvah! Gitti herifin imanı!" diye düşünüyor olacaklar ki...
Şu türden mesajlar gönderiyorlar bana:
"Ölüm de var Ahmet Hakan... Bakalım öteki dünyada nasıl hesap vereceksin."
* * *
Ey beni "ateş ile korkutmaya kalkan" muhterem mümin kardeşlerim...
Madem merak ediyorsunuz, cevaplayayım...
"Öteki dünya" için "savunma planı"mı güçlendiren şu türden umutlarım var benim:
BİR: Kendilerinden farklı düşünen insanlara aşağılık sıfatlarla hakaretler yağdıran, Müslümanlığı yaptıkları öküzlüklerle eş değer tutan, İslami mücadele adı altında çirkefin de çirkefi bir dille sağa sola çamurlar sıçratan adamlar, o "kıldan ince kılıçtan keskince" köprüden hop diye geçip gideceklerse... Benim geçme olasılığım hayli yüksektir...
İKİ: Ülkede binlerce sigortasız çalıştırılan işçi varken, 15 yaşındaki oğlunu "yaz tatillerinde çalıştı" diye sigortalayan "Müminlerin Emiri" makamındaki zat, "altından ırmaklar akan" cennet bahçelerinde ağırlanacaksa... Ben de orada ağırlanırım...
ÜÇ: Eş, dost kayırmacılığının ayyuka çıktığı bir iktidar devrinde, mal mülk durumları artık hesaba gelir olmaktan çıkmış muktedirler, hem bu dünyalarını hem de öteki dünyalarını mis gibi kurtarıyorlarsa... Bu dünyada o kadar muktedir olamamış benim gibi bir günahkar, öteki dünyada cayır cayır yanmaz diye düşünüyorum...
DÖRT: "Haksızlıklar karşısında susan dilsiz şeytandır" şeklindeki kutlu söze rağmen, biber gazı atanları ya da cop vuranları değil de, biber gazı yiyenleri ya da sırtı coplananları manşetten vuranlar, "öteki dünya"da Peygamber sancağının altında ağırlanacaklarsa... Ben de o sancağın altında kendime bir yer bulurum...
BEŞ: Mücahidinin müteahhit, dava delisinin borsacı olduğu bir ahir zamanda, "Camia içinde kalmak" dışında hiçbir meziyeti olmayanlara "Ölüm de var" uyarısı yapmak akla gelmeyecekse... Ve bu İslamcı müteahhit ve borsacılar, ateş yüzü görmeden huriler arasına girecekse... Benim de şansım var demektir...
ALTI: "İçimizdeki beyinsizler yüzünden bizi de helak eder misin Allah"ım" ayetine rağmen... Bırakın içindeki "beyinsizler" takımını, içindeki zavallı psikopatla bile hesaplaşmayı başaramamış, evrensel mesajı sadece kendi gettosunun içine hapsetmeye kalkışanların öteki dünya kaygısı çekmediği bir ortamda... "Sadece ben mi öteki dünya kaygısı çekmekle mükellefim" sorusu beni biraz olsun rahatlatmaktadır...
Dikkat! İkna odaları tüm ülkeye yayılabilir
CHP"de görev dağılımı yapılmış.
Nur Serter, "kadın politikaları" konusunda genel başkana danışmanlık yapacakmış...
"Kadın politikaları ve Nur Serter" dendiğinde...
Benim aklıma "ikna odaları" gelir...
Serter, İstanbul Üniversitesi"nde rektör yardımcısı iken...
"İkna odaları" gibi yarı faşist bir buluşla çıkmıştı kamuoyunun karşısına...
Türbanlı kızlar okula geldiklerinde...
İkna odasına çekilir...
"Yavrum... Kızım... Sizi kimler kandırıyor böyle... Hadi aç bakayım başını... Devletle, üniversiteye kavga edilir mi? Devlet ne derse onu yapacaksın yavrum... Biz senin için neyin doğru, neyin yanlış olduğunu biliriz... Hem Kuran"da türban falan yok kızım" gibi cümlelerle terapi yapılırdı...
Nur Hanım, şimdi politikacı oldu...
Ve tüm Türkiye etkinlik alanı haline geldi...
O zaman İranlı devrimcilerin, "Her yer aşura / Her gün Kerbela" sloganını anımsamakta fayda var...
Yani artık her yer "ikna odası" olmalı...
Bu eşsiz, güzel, harika, yarı faşist uygulama tüm yurt çapına yayılmalı...
Hem de "Her mahalleye bir ikna odası" sloganıyla...
Nur Hanım ve avanesi, memleketimizin ne kadar kandırılmış türbanlı kadını varsa...
Hepsiyle yüz yüze temas kurup, bir "bilinçlendirme çalışması" yapmalı...
Hem belki oy oranları da yükselir...
"1 Mayıs"ta işçileri ne de güzel dövdünüz" deyip "Kahrolsun DİSK" sloganı atmıyor, "Üç karım var, kime ne?" diyen adamın basbayağı "din üzerinden türban ticareti" yaptığını yazıyor, "Tacizcimiz mümindir" diyen adamın ipliğini pazara çıkarıyorum ya...
Sözüm ona "İslam davasının kılıcı" olarak ortada salınanların, milleti nasıl da dinden imandan nefret eder hale getirdiklerini ortaya koyuyor, "çocuk tacizciliği" iddiasıyla yargılanan adam için "Yaptıysa bile bizdendir" diyenlerin durumuna bakıp "Döndüm işte oh be!" falan gibi cümleler kuruyorum ya...
"Camia"dan bazıları, "Eyvah! Gitti herifin imanı!" diye düşünüyor olacaklar ki...
Şu türden mesajlar gönderiyorlar bana:
"Ölüm de var Ahmet Hakan... Bakalım öteki dünyada nasıl hesap vereceksin."
* * *
Ey beni "ateş ile korkutmaya kalkan" muhterem mümin kardeşlerim...
Madem merak ediyorsunuz, cevaplayayım...
"Öteki dünya" için "savunma planı"mı güçlendiren şu türden umutlarım var benim:
BİR: Kendilerinden farklı düşünen insanlara aşağılık sıfatlarla hakaretler yağdıran, Müslümanlığı yaptıkları öküzlüklerle eş değer tutan, İslami mücadele adı altında çirkefin de çirkefi bir dille sağa sola çamurlar sıçratan adamlar, o "kıldan ince kılıçtan keskince" köprüden hop diye geçip gideceklerse... Benim geçme olasılığım hayli yüksektir...
İKİ: Ülkede binlerce sigortasız çalıştırılan işçi varken, 15 yaşındaki oğlunu "yaz tatillerinde çalıştı" diye sigortalayan "Müminlerin Emiri" makamındaki zat, "altından ırmaklar akan" cennet bahçelerinde ağırlanacaksa... Ben de orada ağırlanırım...
ÜÇ: Eş, dost kayırmacılığının ayyuka çıktığı bir iktidar devrinde, mal mülk durumları artık hesaba gelir olmaktan çıkmış muktedirler, hem bu dünyalarını hem de öteki dünyalarını mis gibi kurtarıyorlarsa... Bu dünyada o kadar muktedir olamamış benim gibi bir günahkar, öteki dünyada cayır cayır yanmaz diye düşünüyorum...
DÖRT: "Haksızlıklar karşısında susan dilsiz şeytandır" şeklindeki kutlu söze rağmen, biber gazı atanları ya da cop vuranları değil de, biber gazı yiyenleri ya da sırtı coplananları manşetten vuranlar, "öteki dünya"da Peygamber sancağının altında ağırlanacaklarsa... Ben de o sancağın altında kendime bir yer bulurum...
BEŞ: Mücahidinin müteahhit, dava delisinin borsacı olduğu bir ahir zamanda, "Camia içinde kalmak" dışında hiçbir meziyeti olmayanlara "Ölüm de var" uyarısı yapmak akla gelmeyecekse... Ve bu İslamcı müteahhit ve borsacılar, ateş yüzü görmeden huriler arasına girecekse... Benim de şansım var demektir...
ALTI: "İçimizdeki beyinsizler yüzünden bizi de helak eder misin Allah"ım" ayetine rağmen... Bırakın içindeki "beyinsizler" takımını, içindeki zavallı psikopatla bile hesaplaşmayı başaramamış, evrensel mesajı sadece kendi gettosunun içine hapsetmeye kalkışanların öteki dünya kaygısı çekmediği bir ortamda... "Sadece ben mi öteki dünya kaygısı çekmekle mükellefim" sorusu beni biraz olsun rahatlatmaktadır...
Dikkat! İkna odaları tüm ülkeye yayılabilir
CHP"de görev dağılımı yapılmış.
Nur Serter, "kadın politikaları" konusunda genel başkana danışmanlık yapacakmış...
"Kadın politikaları ve Nur Serter" dendiğinde...
Benim aklıma "ikna odaları" gelir...
Serter, İstanbul Üniversitesi"nde rektör yardımcısı iken...
"İkna odaları" gibi yarı faşist bir buluşla çıkmıştı kamuoyunun karşısına...
Türbanlı kızlar okula geldiklerinde...
İkna odasına çekilir...
"Yavrum... Kızım... Sizi kimler kandırıyor böyle... Hadi aç bakayım başını... Devletle, üniversiteye kavga edilir mi? Devlet ne derse onu yapacaksın yavrum... Biz senin için neyin doğru, neyin yanlış olduğunu biliriz... Hem Kuran"da türban falan yok kızım" gibi cümlelerle terapi yapılırdı...
Nur Hanım, şimdi politikacı oldu...
Ve tüm Türkiye etkinlik alanı haline geldi...
O zaman İranlı devrimcilerin, "Her yer aşura / Her gün Kerbela" sloganını anımsamakta fayda var...
Yani artık her yer "ikna odası" olmalı...
Bu eşsiz, güzel, harika, yarı faşist uygulama tüm yurt çapına yayılmalı...
Hem de "Her mahalleye bir ikna odası" sloganıyla...
Nur Hanım ve avanesi, memleketimizin ne kadar kandırılmış türbanlı kadını varsa...
Hepsiyle yüz yüze temas kurup, bir "bilinçlendirme çalışması" yapmalı...
Hem belki oy oranları da yükselir...