xxx43
Osmanlı ve Demokrasi
OSMANLI imparatorluğunda bugünkü gibi demokrasi olabilir miydi?.. Olamazdı. Çünkü eskiden demokrasi (birkaç istisna dışında) dünyada yoktu. Bugünkü demokrasi hiçbir yerde yoktu.
Osmanlı bir İslâm devletiydi.
Osmanlı bir "Milletler" birliği idi.
Osmanlı'daki millet, bugün anladığımız manada millet değildi. Dinî cemaat veya ümmet manasına idi.
Osmanlı'daki milletler hangileriydi?
1. İslâm milleti.
2. Rum Ortodoks milleti.
3. Ermeni Gregoryen milleti.
4. Latin Katolik milleti.
5. Yahudi milleti.
Diğer milletler.
Osmanlı milletler devleti gibi bir devlet tarihte görülmemiştir. Osmanlı devleti ayarında bir devlet sadece Roma imparatorluğudur. Osmanlı devleti bir barıştı, bir "pax" idi.
Hangi Osmanlı devleti?
Yükseliş devrindeki Osmanlı...
Devletlerin gerileme, çöküş devirleri de vardır. Tarihteki bir devleti yükseliş devri ile değerlendirmelidir, çöküş ve yıkılış zamanı ile değil.
Elbette çöküş devrinin zaaflarını, sebeplerini araştıracağız ama değerlendirmeyi, sistemini yükseliş devrindeki haline bakarak yapacağız.
İnsanlık tarihinde benzeri çok az olan büyük filozoflardan Kant ihtiyarlık devrinde bunamıştı. Kant'ı o bunaklık devrine göre anlatır ve değerlendirirsek adaletsizlik ve haksızlık etmiş olmaz mıyız?
Osmanlı devletinin duraklaması, çöküşü, yıkılışı demokrasi eksikliğinden değil, temelini oluşturan islamî prensiplere ve hükümlere hakkıyla uymamasındandır.
İslâmî prensipler ve hükümler bir ülkeye, bir halka neler kazandırır? 1. Adalet... 2. Güvenlik... 3. Refah... 4. Din, inanç, inandığı gibi yaşamak hürriyeti... 5. Millî kimliğini, millî kültürünü, anadilini, örf ve âdetlerini korumak imkânı...
Osmanlı devleti halka bunları verdiği müddetçe sapasağlam ayakta durmuştur. Bunlar eksilip azalınca çöküş başlamıştır.
Bir devlet vasıflı, güçlü, âdil, bilge, ahlaklı, faziletli, kültürlü, medenî (zıddı bedevîdir) idarecilerle yükselir.
Temeli İslâm olan bir devlet islamî hükümlere riayet etmezse, edemezse elbette yıkılmaya mahkum olur.
İslâm'da demokrasi yoktur ama istişare (danışma) vardır. Danışma ehliyetli kimselerle yapılır.
Demokrasinin beşiği İngiltere'dir. İngiltere'deki gibi demokrasi her yerde olmaz, yürümez, sökmez, uygulanmaz.
Paraguay'da İngiliz demokrasisi olur ve yürür diyen çıkarsa ona hafif akıllı derim.
Sultan Abdülhamid İlk Meclis-i Meb'usan'ı tatil etmeseydi, Osmanlı devleti 1922'ye kadar da yaşamazdı.
Fransa, İngiltere'ye hem coğrafi, hem kültür bakımından ne kadar yakın. Orada bile İngiliz demokrasisi sökmüyor.
Müslümanlar için demokrasi bir hayr-ı mahz (mutlak iyilik) değil, ehven bir şerdir.
Türkiye Müslümanları kendilerini düzeltmezlerse, İslâm'a uydurmazlarsa, islâmî hükümleri dosdoğru bir şekilde hayata geçirmezlerse, islamî değerlere sarılmazlarsa, adam gibi Müslüman olmazlarsa onları ne İngiliz demokrasisi, ne İsviçre demokrasisi kurtarır.
Bu dünya hayatının arızaları, kazaları, fitnesi, fesadı, nifakı, şikakı, talihsizlikleri, felaketleri, iniş çıkışları hiç eksik olmaz. Bunları yenmek, bunları hafif atlatmak, bunların üstesinden gelmek (Müslümanlar için) İslâm'a hakkıyla, dosdoğru bir şekilde sarılmakla olur.
Müslüman fertler ve toplumlar için, İslâm'ın prensiplerine, hükümlerine, değerlerine, kurumlarına hıyanet ederek, onlara sırt çevirerek yükselmek yoktur.
Osmanlı'yı seven Müslümanlar!.. Osmanlı'nın kuruluş ve yükseliş devrindeki Müslümanlar gibi olun...
(İkinci yazı)
150 bin Bina yıkılacak, 37 bin Kişi Ölecekmiş!..
BENDENİZİN matematiği zayıftır ama bu beyler hesaptan kitaptan hiç anlamıyorlar her halde. İstanbul'da 7 küsur şiddetinde bir deprem olursa 150 bin (küsuratı da var) bina yıkılacakmış. Ölü sayısı 37 bin olacakmış...
Yıkılan her binaya karşı "yarım" ölü!..
Konya'da Zümrüt apartmanı çöktüğünde kaç kişi can vermişti? Yüz kişi ölmüştü değil mi? Bir tek bina, yüz ölü...
İstanbul'da büyük bir depremde binlerce, belki on binlerce, belki de yüzbinlerce bina yassıkadayıf gibi olacaktır. Her binada 0,5 ölü olacakmış... Aman ne matematik, ne hesap, bu zekâ akıllara seza...
Küçük Haiti'de deprem oldu. Başkent Port-au-Prince'in metropol nüfusu 1 milyon, varoşlarıyla birlikte 2,5 milyon. Kaç kişi vefat etti? Ölü sayısı 300 bine yaklaşıyor!..
Şu 20 milyonluk İstanbul'da büyük ve şiddetli bir zelzele olacak, en az 150 küsur bin bina yıkılacak ve ölü sayısı 37 bin... Bu muhteremler halkla alay mı ediyor?
Gafillerin başına en büyük balyoz beklenen İstanbul depremi ile inecektir.
Büyük, süper yabancı bir devlet yardım bahanesiyle Marmara, Trakya bölgesini işgal edecektir. Haiti'de böyle yapmadılar mı?
Zelzelede ölmeyen rantçılar korkunç ve iğrenç bir yağmaya başlayacaklardır.
17 Ağustos depreminden bu yana uzun yıllar geçti. Ne yapıldı? Ne yapılmadı?
Depremden sonra yapılan binaların bile yüzde otuzu çürükmüş. Şehrin büyük kısmı ruhsatsız, kaçak, çürük binalarla dolu. Deniz kumuyla yapılmış binalar...
"Sayın delegeler!.. Hoş geldiniz, safalar getirdiniz!.. 17'inci Büyük Deprem Kongresi'ni açıyorum... Konumuz yaklaşan deprem... Herkes düşüncelerini, tekliflerini bildirsin... Hiç kimse çekinmesin, bol bol konuşalım... Tebliğler sunulsun, lâflar edilsin..."
17 Ağustos depreminden sonra Avcılar'da neler olmuştu? Tehlikeli şekilde çatlayan binaların yarıkları, sıvaları alelacele tamir edilip satışa sunulmuştu...
Çok tehlikeli durumda olan bir bina hakkında Belediye yıkım kararı almıştı. Mâlikler mahkemeye müracaat edip kararı durdurmuşlardı. Sonra ne olmuştu? Bir gece ansızın korkunç bir gürültü ile bina çöküp yassıkadayıf gibi olmuştu.
Dostlarımdan Dr. Mustafa bey, bundan önceki dönemde Belediye Encümen üyesiydi. Gayet iyi biliyor... Fatih'teki şu meşhur Akdeniz caddesindeki bütün binaları tek tek incelemişler ve 7 küsur şiddetinde bir zelzelede sadece üç binanın hasar görmeyeceğini tesbit etmişlerdi. Herhangi bir tedbir alındı mı? Heyhaaat!..
Bilenlere sorun: Beklenen zelzelede Kapalıçarşı ne olacaktır?
Aman halkı panikletmeyelim... Bırakın bu kuruntuları da şu çürük şehri bir an önce boşaltmaya bakın.
En azından şu yapılmalıdır: Bütün binalar ehliyetli mühendisler ve uzmanlar tarafından incelenecek ve yıkılma riski sahiplerine ve içinde oturanlara resmen bildirilecektir.
Bunu yapmak bir vazifedir, yapmayanlar katildir.
28.02.2010