xxxx123
Ortak mutluluğu planlamak
Olay, PKK'nın Suriye'nin 900 kilometrelik sınırı üzerinden Türkiye'ye daha kolay saldırı imkanı bulması olayı değildir.
Onun için de Başbakan'ın "PKK ve uzantısı olan PYD'nin Suriye'nin kuzeyinde yapılanmasına asla müsaade etmeyiz, bu noktada gereken her şeyi yaparız. Buna müdahale etmek de en doğal hakkımız" şeklindeki sözleri, karşılığı olan bir söz gibi görünmüyor.
Olay, orada Kuzey Irak benzeri bir yapının oluşmasıdır. PYD bir yapı kuracaksa bile bu, Türkiye'ye saldırı üssü niteliğinde olmayacaktır. Böyle bir şeye girişmeleri için çıldırmış olmaları gerekir. Ki Suriye oluşumunun ebeliğini yapmakta olan Barzani, yeteri kadar akıllı bir oyun kurucudur.
Suriye'nin Kürt yoğunluklu bölgesinde, özerk bir yapı kurulduğu ve "Biz Türkiye ile dost olmak istiyoruz" şeklinde bir tavır geliştirdiği takdirde Türkiye'nin oraya askeri müdahalede bulunması mümkün mü?
Sorun, Suriye'de de Kuzey Irak benzeri bir yapılanma oluştuğu takdirde, bunun "şimdi sıra nerede" sorusunu gündeme getirmesiyle ilgilidir.
Herkesin aklına da, Türkiye ve İran ayağının geldiği açıktır.
Oradan da, şimdi uzak bir hedef gibi gözükse de, dört ülkedeki Kürtler'in oluşturacağı "Büyük Kürdistan" projesinin.
Böyle bir projenin, oldukça uzun bir süredir, süper devletlerin stratejik değerlendirme masalarında "Geleceğin Ortadoğusu" planları içinde yer aldığı biliniyor.
Akış, böyle bir planın satranç hamleleri halinde devreye sokulması niteliğinde midir yoksa, adım adım ilerlerken, yer yer düzeltmeler yapılarak gelişmesi mi öngörülmüştür, bunu belki tarihçiler yazacaktır ama bir noktaya doğru hızla aktığımız ve bunun Türkiye'yi de tedirgin ettiği bir gerçektir.
Irak'ta Saddam'ın devrilmesinden yana olduk, doğruydu ama Irak yapılanmasında etkimiz belirleyici olmadı. Her şey, son derece tabii süreçteymiş gibi gelişiyor ve sonuçlara katlanmak zorunda kalıyoruz.
Suriye'de henüz süreç sonlanmış değil ama akışın istediğimiz istikamette olmadığını da kaygıyla görüyoruz.
Aslında bölgede şu veya bu halkın mutsuzluğu üzerine strateji ikame edilmemeli.
Bütün ülkelerde bütün halklar, özgür ve mutlu olmalı.
Dolayısıyla kaygılarımız, "Kürtler'in mutsuzluğu" üzerine şekillenemez. Türkiye de kendi Kürtler'ini mutlu hissettirecek yolu bulmak zorunda.
Ama acaba mutluluk daha çok ulus devlet oluşumunda, dolayısıyla daha çok sınır çizilmesinde midir?
Araplar'dan kaç devlet çıktı?
Acaba Kürtler'den tek devlet mi çıkar yoksa oyun kurucuların çıkarı gerektiğinde, her Kürt kabilesi ya da her Kürt mezhebi etrafında bir devletçik kurulması gerekebilir mi?
Genelde Ortadoğu'daki İslam halklarının birbiriyle yaşadığı gerilim üzerine oyun kuruluyor.
Ve her Müslüman halk da bir gerekçe bulup, diğer Müslüman halkla vuruşma zeminini meşrulaştırabiliyor.
Bunlar "ümmet bilinci"mizdeki zaaflarımız.
Amerikan enternasyonali oluşabiliyor.
Avrupa enternasyonali oluşabiliyor.
Rus enternasyonali oluşabiliyor.
Ama İslam enternasyonali diye nitelenebilecek bir entegrasyonu gerçekleştiremiyoruz.
Her İslam liderinin veya halkının bilinç dünyasına başına buyrukluk virüsü bir şekilde enjekte ediliyor ve ortaya paramparçalık çıkıyor.
Dört ülkedeki Kürtler'i birleştirip, bir federasyon yapmak! Kürtler için ne kadar alımlı bir hedef değil mi?
Ardından da Kürtlük etrafında homojen bir yapı! Değme keyfine.
Dün de yazdım, biz Türkiye olarak sistem sancısını aşamadık 90 yıldır. Hâlâ Sünni-Alevi, Laik-Müslüman, Türk-Kürt kavgası veriliyor. Oysa amaçlanan, laik eksenli homojen bir yapı kurmaktı. Oldu mu, olmadı.
Her kurgu isteneni vermiyor. Ama insanoğlu sonunda çamura da saplansa denemekten usanmıyor.