Bünyamin ZİLE
Örgütlü Toplum Güçlü Toplumdur
Geçenlerde bir dost meclisinde sivil toplum kuruluşlarını tartıştık. Ben daha çok örgütlü toplum üzerinde durdukça bazı dostlar örgütlü toplum lafından rahatsızlık duyduklarını ifade ettiler ve halkında rahatsız olduğunu söylediler. Bende legal bir örgütlenmenin sayısız faydalarından bahsettim.
Aslında bahsedilen sivil toplumun örgütlenmesiydi. Yani “Sivil Toplum Kuruluşları” marifetiyle halkın kendi kendini örgütlemesiydi anlatmak istediğim.
O halde önce sivil toplum ne demektir oradan başlayalım yazıya. Sivil toplum Literatürde çeşitli şekillerde tanımlanmıştır. Sivil toplumun devletle çelişen taraflarından bahseden de var. Bunlar sivil toplum kuruluşlarını tümüyle devletten bağımsız görmektedirler, STK’ları (sivil toplum Kuruluşları) devletle birbirini besleyen kuruluşlar olduğunu ve devletten bağımsız düşünülemeyeceğini söyleyenlerde var.
Bu açıklamaların ışığında Sivil toplum kuruluşlarını şöyle tanımlayabiliriz. Sivil Toplum Kuruluşları, sivil toplumdaki belli ilgi gruplarını temsil etmek üzere organize olmuş kuruluşlar olarak algılanıyor. Diğer bir ifade ile Sivil toplum kuruluşları, resmi kurumlar dışında ve bunlardan bağımsız olarak çalışan, politik, sosyal, kültürel, hukuki ve çevresel amaçları doğrultusunda lobi çalışmaları, ikna ve eylemlerle çalışan, üyelerini ve çalışanlarını gönüllülük usulüyle alan, kâr amacı gütmeyen ve gelirlerini bağışlar ve üyelik ödemeleri ile sağlayan kuruluşlardır.
Bu tanımdan sonra STKların işlevlerinden bahsedecek olursak; Vatandaşlar arasında demokratik değerlerin savunulması, temsil edilmeyen grupların güçlendirilmesi, katılımcı demokrasinin sağlanması ve ekonomik, Kültürel, sosyal ve siyasal reformlara katkıda bulunulması, yönetsel erki elinde bulunduranlarla vatandaş arasında arabuluculuk yaparak köprü kurması, ve STK'lar örgüt içindeki yapılanmaları ile karar alma süreçlerindeki katılımlar sayesinde bir demokrasi kültürünün oluşmasını sağlamaktadır.
Bu kadar güçlü işlevleri olması yanında STK’lar çok iyi bir baskı grubu olabilirler. Ancak bu daha çok finansal durumları ve yasalarda özel olarak tanınan haklarla da doğru orantılıdır. Örneğin sendikalar çok iyi bir baskı grubu olabilirken, mali durumu zayıf diğer örgütlenmeler seslerini pek duyuramıyorlar. Mali durumlarının zayıflığı Türkiye’deki STK’ların en büyük açmazı olarak gözüküyor. Çünkü Türkiye de halk örgütlü toplum haline gelemiyor. Tabi bunun siyasal, hukuki, sosyal başka nedenleri de var. Burada bunlara girmek istemiyorum.
STK’lar temsil ettikleri grubun gündemini yakalayabilir ve onların istemlerini iyi bir şekilde dile getirip gündeme taşıyabilirse, mali vb. olumsuzluklara rağmen yinede de iyi örgütlü güç haline gelip diğer STK’lara örnek olabilir.
Ülkemizde ekonomik ve toplumsal kalkınmanın doruğuna ulaşması, tam demokrasinin yerleşmesi, karşılaşılan çeşitli olumsuz durumlara halkın dur diyebilmesi, devlet gücünü elinde bulunduranların yaptığı çeşitli hukuksuz uygulamalara karşı mücadele edebilmek açısından örgütlü toplumun bir gereklilik olduğuna olan inancım gereği Ülkemizde STK’lar şeklinde örgütlenmenin önemine daha çok vurgu yapmak istiyorum.
Gelişmiş Batı Ülkelerinde, devlete yön veren ve halkın derdine tercüman olan, örgütlü toplumu oluşturan güçtür. Bu Ülkelerde halk aynı zamanda sivil toplum kuruluşları maharetiyle örgütlü topluma dönüşmüştür. AB üyesi ülkelerde, bir kişinin üye olduğu ortalama 10 sivil toplum kuruluşu vardır. Millet yararına çalışan, demokrasinin gelişmesine katkıda bulunan, kar amacı gütmeyen, devletten ayrı hareket edebilen bireylerin siyasi idareyi ve yönetimi kamuoyu oluşturmak suretiyle etkileyen bu güç, sivil toplumun örgütlü gücüdür. Örgütlü toplum bu gücü sivil toplum kuruluşları eliyle kullanmaktadır..
Sivil Toplumun örgütlü gücü; sel, orman yangını deprem gibi doğal afetlerde kendiliğinden harekete geçen dinamik yapısıyla önemli işlevler görmektedir. Örneğin; 17 Ağustos Depreminde olduğu gibi devletin olmadığı yerde, sivil toplum; bu gücü faaliyete geçirerek milletin yardımına ilk koşan olmayı başarabilmektedir. AKUT örneği unutulmamalıdır. Doğal afet ya da başka bir alanda beklenmedik bir durumla karşılaşıldığında kendiliğinden harekete geçen sivil toplumun örgütlü gücü; güç birliğinin yarattığı sinerji ile nelerin başarıldığını; bireylere göstermekte ve toplumsal başarının yarattığı doyumla özgüven de aşılamaktadır. Ayrıca, Sivil Toplumun bu gücü, felaket dönemlerinde değil, barış dönemlerinde de millet yararına birtakım hakların elde edilmesini sağlayan tek güçtür.
Biliyorum sivil toplumun örgütlü gücünü elinde bulunduran STK’lar hakkında daha çok şeyler yazılabilir. Ben sadece Ülkemizin aydınlık geleceği açısından bu gücün ne kadar önemli ve gerekli olduğuna dikkat çekmek istedim.
Esen kalın.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.