A.Kerim KARAAĞAÇ
ÖNCELİKLE ANNELER
ÖNCELİKLE ANNELER
Etkili anne- baba olmak sabır gerektirir. Aile üyelerinin biri birleri ile olan ilişkilerinde hak ve özgürlüklerine riayet etmeleri, onları daha sorumlu ve yetenekli yapar.
Karşılıklı saygı ve kabullenmeyi yerleştirmek anne ve babanın bilgilerine bağlıdır. İnsandaki bütün davranışların mutlaka sosyal neticeleri olur. Eğer, ailedeki fertlerden birisi olumsuz davranışlar sergiliyorsa, ilgi, güç, intikam veya yetersizlik göstergesidir. Olumsuz davranış sergileyen aile ferdine karşı, diğer aile fertleri kendi davranışlarını yeniden gözden geçirmelidir. Çocuklar sorumlu ana-babalardan etkilenirler.
Çocuklarınızın olumsuz davranışları karşısında geleneksel tepkileriniz yerine, beklenmeyeni uygulayınız. Çocuğunuzun olumlu davranışı sadece ilgi çekmek için değilse, takdirle karşılayın. Katiyetle meselelerin çözümünü güç çatışmasına dönüştürmeyiniz. Karşılık vermek intikam duygularını artıracağı için, karşılık vermek yerine, ilişkinizi geliştirmek konusunda iyi niyetinizi belirtiniz. Hata bulmak yerine çocuğunuzun olumlu ve güçlü yönlerine yoğunlaşınız. Çocuklarınızın kendilerine güveninin artması, sizin onlara vereceğiniz güvene bağlıdır. Güç arayışında olan bir çocuğun, genelde başkalarına baskı yapmayı seven anne veya babası var demektir.
Çocuğunuzdaki yetersizlikle yeteneksizliği ayırmanız önemlidir. Yeteneği olduğu halde kendine güveni olmayabilir. Bütün bunlar çocuklarınızı keşfetmenize bağlıdır.
Bunlarla bağlantılı olarak iki farklı annenin çocukları karşısındaki davranışlarına iki misal aktararak noktalayalım konumuzu.
Bir gazete muhabiri bir bilim adamı ile röportaj yaparken kendisine, “Diğer insanlardan nasıl olup da daha farklısınız” diye sormuş. Kendisini diğerlerinden ayıran özellik neymiş? Bilim adamı bu soruyu ''iki yaşındayken annemle beraber yaşadığım önemli bir hatıra nedeniyle'' diye cevaplamış.
Bilim adamı henüz iki yaşındayken buzdolabından süt şişesini çıkartmaya çalışır ve şişe elinden kayıp yere düşer. Ortalık süt gölüne döner. Annesi mutfağa geldiğinde, ona bağırmak, söylenmek ya da cezalandırmak yerine, “Ne Kadar güzel bir hata yaptın! Daha önce bu kadar büyük bir süt gölü görmemiştim. Evet, olan olmuş. Şimdi birlikte burayı temizlemeden önce biraz yerdeki sütle Oynamak ister misin?” demiş. O da eğilip, oynamış yere dökülen sütle. Birkaç dakika sonra Annesi, ”Bu tür bir şey yaptığında, bunu senin temizlemen ve her şeyi eski haline getirmen gerektiğini biliyor musun? Bunu nasıl yapmak istersin? Bir sünger mi kullanalım, bir havlu ya da bir bez mi? Hangisini istersin?” demiş. Bilim adamı süngeri seçmiş ve birlikte yere dökülen sütü temizlemişler. Daha sonra annesi, “Biliyor musun, burada yaşadığımız olay, senin iki minik elinle bir süt şişesini taşıyamadığının kötü bir deneyimi idi. Şimdi arka bahçeye çıkalım ve şişeyi suyla doldurup, senin dolu bir şişeyi düşürmeden taşımanı sağlayalım” demiş. Küçük çocuk şişeyi boğazından iki eliyle tutarsa, düşürmeden taşıyabileceğini öğrenmiş.
Ne güzel bir ders! Bu ünlü bilim adamı daha sonra, bir hata yaptığı zaman bundan korkmaması gerektiğini öğrenmiş. Yapılan hataların yeni bir şeyler öğrenmek için çok güzel fırsatlar olduğunu anlamış. Bütün anne-babalar çocuklarına, annesinin bilim adamına davrandığı gibi davranmayı öğrenseler, yaratılışın gayesi yerini bulmuş olur.
Bu güzel misalden sonra bakınız ikinci anneye.
Küçük Büşra evlerinin önündeki rengârenk çiçeklerle süslü bahçeye girdi. Yüreği sevinçten hopluyordu. İçinden “Annem çiçekleri sever, şimdi bir demet yapıp götürsem kim bilir ne kadar sevinir? ‘Kızım beni hatırlamış’ diye yanağıma bir de teşekkür öpücüğü kondurur” diye düşündü.
Bu mesut hayal içinde çiçekleri topladı. Onları küçücük elleriyle tek tek bir araya getirip demet yaptı. Anneciğini daha çok mutlu edebilmek için mutfağa koştu. Raftan bir bardak alarak çiçek demetini içine yerleştirdi. Sonra da bir miktar su ilave etti. Sevinçten uçuyordu sanki. Mutfaktan çıkarken kolu mutfak kapısına çarpmasıyla elindeki bardak kaydı ve yere düşüp paramparça oldu. Çiçekler etrafa saçıldı. Annesi yandaki odadan parçalanan bardağın sesini duymuş, dışarı fırlamıştı. Küçük Büşra korkudan ne diyeceğini bilemedi. Anne yerdeki cam kırıklarını görünce sinirinden deliye döndü.
Ve, ve….
Küçücük Büşra’nın niyetini sormadan dövmeye başladı. Kızcağız neye uğradığını şaşırmış, can havliyle “Anneciğim ne olursun vurma!” diye yalvarıyordu. Kızgınlığı hâlâ geçmemiş olan anne hem bağırıyor hem de vuruyordu. “Seni eşşek seni! O güzelim bardağı kırarsın ha! Bu dayak senin aklını başına getirir!”
Takdir ve öpücük beklerken bir ton dayak yiyen küçük Büşra, annesine içinden kin beslemeye başladı. Yaşadığı sürece annesine çiçek değil, hiçbir şeyi lâyık görmedi.
Takdir sizlerin özellikle anneler, iki misalden birini tercih edebilirsiniz. Bence, önceki misal hepimizi daha güzel insanlar yapacaktır inşallah.
Abdülkerim Karaağaç
akerimdis@gmail.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.