Ahmet TÜRKAN
OKULLAR AÇILIRKEN
Haydi hayırlısı. Bu gün ilköğretimden üniversitelere kadar pek çok eğitim yuvasında eğitim ve öğretim başladı.
İlk ve orta öğretim yepyeni bir sistemle hayata giriş yaptı. 4+4+4 sistemi neler getirip neler götürecek gelecek yıllarda ancak anlayabileceğiz. Yani bir nevi deneme olacak.
Evlatlarımız yeni bir denemenin ürünü olarak gelecek yıllarda hayata giriş yapacaklar. Bu yaklaşım elbette birçok itirazları ve görüşleri de içinde barındırıyor. Doğru diyenler, yanlış diyenler.
Sistem aritmetik bir dizilişten öteye geçmeli.
Adam yetiştirme odaklı olmalı. Artık pek çok üniversitemiz var. Özel, vakıf ya da devlet üniversiteleri pek çok alanda eğitim veriyor faaliyet gösteriyor. Her yıl binlerce genç yepyeni hayallerle hayatın içine dalıyor. Ne yazık ki umduklarını bulmak çok azına nasip oluyor. Ekmek kapısını aralamak çok ciddi bir rekabet kapısından geçtikten sonra olabiliyor.
Rekabetin acıması yok. Rekabette yardımlaşma yok. Rekabette duyguya yer yok. Rekabet kapitalist dünyanın adam öğütme aracı. Çiftliklerde yetiştirilen tavuklardan farklı olmalı insanlar. Besle, rekabetin ezici psikolojisi ile hayata sal, başarılı olursa karnı doysun, başarılı olmazsa aç kalsın.
Öğretmen alımları daha bir zorlaşacakmış. Öğle söylüyor Milli Eğitim Bakanımız.
Ne fark edecek. Senin belli sayıda öğretmene ihtiyacın var. Bir sıralama yapacaksın. Bazı branşlarda sınava giriyor olması yeterken bazı branşlarda 90 puan alan öğretmen adayı boşta kalacak. Yani tuttuğun balık ürküttüğün kurbağaya değmeyecek.
Sadece öğretmenlik formasyonu ile yetiştirdiğimiz evlatlarımız kendi branşları dışında iş bulamayacak ve vasıfsız elemanlar gibi itibarsız ve işsiz konumuna düşecekler.
Halbuki bu mu bizim eğitim politikamız. 4+4+4 diye milletin kafasını şişirmenin yegane neticesi daha zor sınavlarla işsiz kalmak mı?
Ticari hayat tamamen kapitalist zihniyetin eline geçmiş. Sürekli hedef çizgisinde koşmak zorunda kalan çalışanlar, İnsan Kaynakları Yöneticilerinin elinde oyuncak durumunda. Patronlardan aferin alma ve ceplerini doldurma sevdalısı yöneticiler çalışanlara çiftlik tavuğu gözü ile bakmaktalar.
Başta da demiştim. Adam gibi adam yetiştirelim.
Laikliğin anayasamıza girdiği günden beri seküler, kavmiyetçi, düz adamlar yetiştirmenin ötesine geçemedik. Geldiğimiz nokta gözler önünde. Biraz maneviyat, biraz vatan millet diyenlerin yemedikleri sopa, görmedikleri eziyet kalmadı. Laiklik karşıtı eylemlerin odağı olmakla suçlanıp yaftalandılar. Sonuç ortada. İnsanlık liginde son sıralarda kaldık.
Vatanı savunsun diye yetiştirdiğimiz askerlerimiz darbe planları yapmaktan vatan savunmasına ayıracak vakit bulamadıklarından 30 yıldır terör belası ile uğraşıp duruyoruz. Asker darbeci, siyasetçi ikiyüzlü, tüccar sahtekar, bankacı hortumcu oldu.
Ötekiler dağa çıktı, berikiler kafatasçı oldu.
Maneviyat diyenler irticacı, laikler eyyamcı oldu.
Durup düşünmemiz gerekmiyor mu?
Ayrılık tohumları ekenler gençleri dağa çıkarıp heba ederken kendi evlatlarının tatminsizlikten intihar etmesi karşısında acıların içine gark oluveriyorlar. Bu memleketin her ferdi senin vatandaşın değil mi peki? Senin kardeşin, evladın değil mi?
Ne zaman anlayacaksınız ayrılık tohumlarının acıdan başka bir şey getirmediğini?
Sözüm bu memleket için emek sarf ettiğini düşünen herkese.
Madem eğitimde yepyeni bir başlangıç yaptık. Madem eğitimin gerekliliğine inanıyoruz.
Hedefimiz iyi insanlar yetiştirme üzerine olmalı. Maneviyat çizgisini atlamayalım. İnsani değerlere sahip bireyler yetiştirelim. Hedef çıkarlar olmasın.
Hedefimiz insan olsun. Hedef insan olursa insanlık düzelir.
İlköğretimim ikinci dördünde 50’nin üzerinde seçmeli ders varmış. Ne fark edecek.
160.000 öğretmen açığın varken, öğretmen alımlarını daha da zorlaştıracağız derken, aklına eseni seçsen ne yazar, kaç basar.
Desinler mi? Yoksa insan hedefli bir eğitim sistemi mi?
Rekabetçi toplum anlayışı hem siyasetimizi hem insanlığımızı hem de dünyanın ekonomisini ve gidişatını bozdu.
Dünya kazanı kaynarken, insanlar akıtılan kanda boğulup gidiyor. Az daha kazanma hırsı insanlığı derin elemlerin içine gark ediyor.
Çok kazanan azmanlarla az kazanan ya da hiç kazanamayan zavallıların yaşadığı tefessüh etmiş bir dünya düzeni insanlığa mutluluk getirmeyecektir.
Kendi mutluluğu için diğerlerini mutsuz edenler bu dünya yolculuğunda elbet bir gün kendileri de zarar görecekler ya da görüyorlar.
Haydi eğitim ve öğretim; insan odaklı olsun. Bundan insanlık dersleri çıkaralım.
Ahmet TÜRKAN - HABERNAME
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.