Fatma Ç. KABADAYI
Ödüllü Yazar Hasan ÖZKILIÇ ile Söyleşi
İnsan aslında yalnız bir varlıktır. Hasan ÖZKILIÇ
“Sibel!” diye geçirdi içinden, tezgâhtaki bir kalıbı alıp kenara koyduğunda, yüzüne gözlerinin içine baktı kadının. Gülümsedi, bakışlarını kaçırdı Sibel. Çayını yudumlarken İsmet ustanın daldığını, önündeki çayını unuttuğunu, eski günlere gittiğini ayrımsadı. Kendisi de şimdi o yolculuktaydı. Görüntüler parça parça usunda dolaşıyordu. Oraya mahalleye gidiyordu; sokaklar, kahveler, Üzüm İşletmesi’nin yolu, arkadaşları, heyecanlı günler, babası… Daldan dala atlıyordu usundaki görüntüler. İsmet Usta seslendiğinde baktı yüzüne, içinden “Eski sevgilim,” diye geçirdi.”
Sonunda Herkes Yalnız isimli eserinden bir paragrafını paylaştığım Hasan Özkılıç öykü denildiğinde aklımıza gelen günümüz yazarlarından… 1951 yılında Iğdır’da dünyaya gelen Özkılıç, Ege üniversitesi İşletme Fakültesi mezunu. Gönlümün Şirazesi Bozuldu adlı eseriyle 2007 Haldun Taner Öykü ödülünü, Zahit isimli romanıyla da 2013 Orhan Kemal Roman Ödülünü alan yazarımızın yazdıkları daha önceki yıllarda da olduğu gibi yine film olarak çok yakında karşımıza çıkacak. Söyleşi yapma isteğimi kırmadığı için kendisine çok teşekkür ediyorum.
Söyleşimizi sizlerle paylaşmak da boynumuzun borcu… Elbette kendisine sormak istediğim çok şey olmasına rağmen çok vaktini almamak adına en merak edilenleri sormak istiyorum.
“Üstadım, farklı bir üslubunuz var. Açıkçası ilk öykünüzü okuduğumda anlamakta biraz zorlandım. İkinci hikâyede alışmış, kitap bittiğinde ise ‘Ne çabuk’ demiştim. Sonunda Herkes Yalnız isimli öykü kitabınızın hemen hemen her öyküsünde “bu esere tam da bu isim olurdu” diyor okuyucu. Öyle ince, hassas noktalar var ki… Yazarın birikimli olması gerektiğini bir kez daha hatırlatıyor. Bu eserin isim macerası nasıl oldu, bizimle paylaşır mısınız?”
Biraz benimle ilgili diyebilirim. Yalnız kalmayı, bir başıma yazmanın, okumanın içinde kaybolmayı seviyorum. Ayrıca, yalnızlık insanın doğasında var. Her ne kadar kalabalık içinde olsa da insan aslında yalnız bir varlıktır. Hayat bir yerden sonra insanı yalnızlığa götürüyor. Modern yaşamsa yalnızlık kuyusu. Bakın kent insanına hep dalgın, hep düşünceli olduğunu görürsünüz. Bunun en önemli nedeni bireyin giderek yalnızlaşması, toplumsal dayanışmanın zayıflaması ve “Gemisini kurtaran kaptan” deyiminin hayat bulması… Benim bu öykülerimde sizin altını çizdiğiniz gibi yalnızlık teması yoğun. Bu nedenle olsa gerek, bu adı sevdim. Sonunda işte kitaba verilen bir ad oldu, “Sonunda Herkes Yalnız.”
“İlk öykünüz 1974 yılında Demokrat İzmir Gazetesinde yayınlanmış. O günün heyecanını hatırlıyor musunuz? Hedefleriniz bu kadar büyük müydü? ”
Evet, hatırlıyorum. Turgutlu lisesinde öğrenciydim, yazın fabrikada çalışıyordum. Demokrat İzmir Gazetesi sanat sayfasında öykü-şiir, deneme yayınlanıyordu, haftada bir gün, çarşamba günleri. Oraya öykü göndermiştim, her çarşamba öğlen arası motora atlayıp çarşıya gidiyor, heyecanla gazeteyi alıp bakıyordum. İşte bir gün yine baktığımda sayfanın yarısını kapsayan “Anamın Umudu” adlı öykümü gördüğümde hem şaşırmış hem de sevinmiştim. Sanki beklemiyordum yayınlanmasını. Çünkü yazarlığım öyle çok eskilere dayanmıyordu. Müthiş bir sevinçti. Aldım gazeteyi, sonra sık sık o sayfaya baktığımı anımsıyorum.
“O heyecanı biliyorum, ben de kitabımın elime geçtiği ilk gece onunla uyuyakalırım. Bir yazarın en mutlu anları… Peki üstadım, 2008 yılında iki öykünüz yönetmen Erden Kıral tarafından sinemaya uyarlandı ve Vicdan isimli uzun metrajlı film çekildi. Yazdıklarınızın film olması muhteşem bir şey olmalı. Siz neler hissettiniz?”
Evet, Erden Kıral bu yaz da Zahit’i, “Gece” adıyla uyarladı. Sizin yarattığınız kahramanları perdede görmek heyecan verici; hikâyenizin perdede akıp gitmesi de öyle… Bir başka sanat alanında uygulanması, ete kana bürünmesi; yani somut durum farklı duygular uyandırıyor insanda. Bir de Erden Kıral gibi bir yönetmen, Nurgül Yeşilçay, Mert Fırat, İlyas Salman gibi oyuncular olunca (Bu oyuncular “Gece”de oynadı) daha da gönendirici bir durum oluyor.
“Oyuncular da müthiş seçim olmuş. İzlemek için sabırsızlanıyorum. Öykü dalında ustalığınız tartışılmaz. Altı öykü kitabınız var. Hayal gücünüz sınırsız… Konuşmalar akıcı, sürükleyici… Ve öykülerinizi okurken yalnızlığa, ıssızlığa yelken açarken bunların yanı sıra romantizme, gerçeğe, hayata dokunuşlar da çok etkileyici. Eser yazarı da anlatır elbette ama her zaman değil. Gerçek hayatta nasıl bir kişiliğiniz var? Hasan Özkılıç sinirli midir, sakin midir, düşünceli midir, hayalperest midir?”
Evet, zor bir soru ve yanıtı bir o kadar zor. İnsanın kendi kişiliğine ilişkin bir şeyler söylemesi kolay değil. Ben biraz da yarattığım karakterlere benzerim. Normal bir insandaki özellikler bende de var. Yaptığım işin iyi olması, farklı olması için çabalarım. Biraz heyecanlıyım. Biraz tez canlı, duygulu ve düşçü…
“Zahit isimli romanınız çok yakında film olarak karşımıza çıkacağını belirttik. Biraz siyasi ağırlıklı olduğunu biliyorum. Zahit hakkında bilgi verir misiniz? Yazım aşaması nasıldı? Ne kadar sürdü? Nasıl tepkiler aldı?”
Yukarıda da değindiğim gibi “Zahit” bu yaz filme çekildi. Hatta gösterime de girdi, sanırım hâlâ gösterimde… Zahit’in yazılması iki aşamada gerçekleşti. Romanı yazarken araya öyküler girdi. Hep şöyle derim, öykü kıskançtır, bu onun heyecanından, ele avuca sığamamasından gelir. Evet, öyküler öne geçti ve de önce kitaplaştı, “Lataros Değirmeni’nde Üç dakika” adıyla. Sonra kaldığım yerden yazmayı sürdürdüm. Yaklaşık dört yıl sürdü yazılması Zahit’in. Tepkileri olumlu tabii. Biliyorsunuz 2013 Orhan Kemal Roman Ödülü verildi Zahit’e.
“Hasan Özkılıç hangi yazarları okumaktan zevk alır?”
Çok çeşitli okurum. Bir yandan roman, öykü okurken bir yandan da eleştiri, inceleme okurum. Yazarlığımın 40. Yılındayım. Doğal olarak oldukça zengin bir kitaplığım var. Okuduğum ve sevdiğim hem yerli hem yabancı çok yazar var.
“Yazar olmak emek isteyen çalışmakla, yetenekle, zamanla olabilecek bir uğraş fikrindeyim. Herkes yazıyor ama herkes yazar olamıyor. Bizlere neler önerirsiniz?”
Evet, öyle. Her şeyden önce inançta ve sevgide bitiyor bir işi başarmak. Öncelikle sevecek ve emek verecek. Okumak ve kalemi sürekli işler kılmak. Okumak çok önemli. Hem bizim edebiyatımızı ve hem de dünya edebiyatını iyi izlemek ve okumak gerekir. Dergiler önemlidir, dergileri izlemek gerekiyor. Dünyaya farklı bir gözle, eleştirel bir bakışla bakmak gerekir. Ben yazarın her zaman, hangi sistem olursa olsun muhalif olmasından yanayım. Yazar düzenle uzlaşmaz, yazar eleştirendir, dünyaya eleştirel gözle bakandır.
“Sonunda Herkes Yalnız isimli eserdeki öyküler beni çok etkiledi. Bin yıl yatan adam öyküsü, eski sevgili, zarif ve diğerleri… Kurgu mu gerçek hayattan alıntılar var mı?”
Tamamı kurgudur. Ama tabii ki her üretilen sanat eserinde gerçek hayattan izler vardır.
“Günümüz edebiyatında öykünün yeri sizce nerede?”
Öykü gerçekten çok güçlü ve çok üretilen bir tür. Çok iyi usta öykücülerimiz olduğu gibi yine gerçekten iyi, üretken genç öykücülerimiz de var. Diğer ülkelerle karşılaştırdığımızda da bizde canlı ve ilgi gören bir tür.
“Değerli vaktinizi ayırdığınız için çok teşekkür ediyorum. Ayrıca Öykü Antolojimize desteğinizden dolayı da teşekkür ediyorum. Nice eserlere, nice ödüllere diyorum üstadım…”
Ben teşekkür ediyorum Fatma Hanım, başarı diliyorum…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.