Ulvi SEVECEN
NİÇİN BAŞARISIZ OLDUK?
Londra 2012 yaz olimpiyat oyunları hafta sonu sona erdi. Büyük umutlarla gittiğimiz oyunlarda özellikle takım sporlarında başarısız neticeler aldık. Olimpiyat yarışlarını 2 altın, 2 gümüş, ve 1 bronzla madalya ile sonuncu sırada tamamladık. Altın ve gümüş madalyalar tekvando ve atletizmden gelirken tek bronz güreşte alındı. Türkiye en büyük sürprizi (!) en başarılı olduğu branşlarda güreş ve halterde yaptı. Ne serbest stilde ne de grekoromen stilde beklenen gerçekleşmedi. Sadece Rıza Kayaalp bronz alırken birçok güreşçimiz minderden eli boş döndü. Halterde ise tam bir fiyasko yaşandı, 24 yıl sonra ilk defa kürsüye çıkılmadan oyunlardan dönüldü.
Özellikle ata sporumuz güreşteki başarısızlık millet olarak bizleri gerçekten de çok üzdü. Bu başarısız tablo karşısında spor teşkilatımızın harekete geçtiği haberlerini duyuyoruz. Güreş, halter ve boks dallarında yaşanan hayal kırıklıklarından sonra Sayın Başbakan’ın da olaya el koyacağı söyleniyor.
Ülkemizde birçok alanda olduğu gibi Türk sporunun da yeniden yapılanmaya ihtiyaç duyduğunu söyleyebiliriz. Yakın bir zamanda durum değerlendirmesi ve ileriye dönük eylem planları yapılacaktır mutlaka.
Oyunların ilk gününden itibaren kendini hissettiren başarısızlığın nedenleri üzerinde durmak istediğimde; en önemli ve yapısal neden olarak eğitim – spor kültürünün verilememesi- ve bir türlü istikrara kavuşamamış spor politikaları önüme çıkmaktadır. Yani her gelen yönetimlerin kendilerini ispat etmek için her şeyi sil baştan yaparak gerçekleştirdikleri sistem değişiklikleri ve bir türlü tutturulamayan uluslar arası standartlar… Zaten sadece sporda değil, güncel siyasi hayatta da bu kültürü toplumumuzda oluşturmuş değiliz ki? Standardı olmayan, kuralsız hayat yaşamıyor muyuz ki? Dolayısıyla sporda siyasi ve popülist bir davranışın olmaması zaruridir.
Diğer nedenlere gelince;
- Federasyonların antrenör yetiştirmede yetersiz eğitim programları organize etmesi. Kurslara katılıp belge alan herkesin antrenör olarak kabul edilmesi. Yenilikçi ve teknolojiyi takip etmekten çok uzak olan bu insanlar dereceler çıkaramamaktalar. Ayrıca ülkede bulunan 85 spor akademisinde oyuncu yetiştiren antrenörlerin yeterince olmadığı da söylenmektedir.
- Sporcuların zihinsel olarak müsabakalara yeterince hazırlanamaması veya sporcu psikolojisinin yönetilememesi. Sporcuların gerek ulusal gerekse uluslar arası turnuvalara az katılımları stresle başa çıkmamalarına sebebiyet vermektedir. Sistematik olarak sporcularla beraber olacak, sürekli psikolojik destek veren terapistlerin hazır olması gerekirken, bu ihtiyacın dışarıdan uzmanlara muvakkat, belli zamanlarda problem hissedildiğinde karşılanması. Bunun en güzel örneğini 1500 metrede altın madalya alan Aslı Çakır Alptekin’in ilk günlerdeki başarısızlıklar nedeniyle strese girmesi, Londra’ya gitmek istememesi ve son anda bir terapist bulunarak zor da olsa gitmeye ikna edilmesinde görebiliriz.
- Devşirme sporcuların sayısının arttırılması, kısa vadeli madalya beklentisi. Kısa vadeli politikaların yerine uzun vadeli ve geniş kapsamlı politikalara dönülmesi başarıyı tetikleyecektir. Son oyunlarda bu beklenti de gerçekleşmedi.
- Sporun toplumumuzda kültüre, hayat tarzına dönüştürebilme noktasında ortaya çıkan başarısızlık. Bazı spor kulüpleri antrenörler vesilesiyle bunu uygulamaya çalıştı. Milli Eğitim Bakanlığı’yla protokoller imzalandı. Fakat uygulamada bir adım dahi atılmadığı görülmüştür. Halbuki yapılması istenilen şey sadece spor derslerinin haftada 4 saat yapılması ve antrenör olan öğretmenlerin çocukları yetiştirmeleriydi. 75 milyonluk bir ülkemizde sadece 2 milyon lisanslı sporcu var.
- Sporcuların hem zihinsel hem de fiziksel olarak çok iyi bir hazırlık dönemi geçirebilmeleri için tesislerin yetersizliği. Bazı federasyonların TFF benzeri görkemli ve eksiksiz, kendilerine has bir yönetim binalarına sahip olmadıklarını düşünülürse, tesislerin de yetersizliği ortaya çıkmaktadır. Federasyonların kendi tesisleri olabilir veya tahsis edilecek ödeneklerle en iyi yerlerde kampların gerçekleştirilmesi zaruridir. Devlet bunda yetersiz ise sponsorluksistemi getirilerek bu açık kapatılabilir.
Yukarıda sıraladığım nedenler, uzun yılların birikimiyle kaleme aldığım nedenler olarak görebilirsiniz. Belki de sizler, bu derece yapısal ciddi sorunlara nasıl vakıf oldunuz diyebilirsiniz. Bir asra yakın bir zamandır bir türlü istikrarlı olamamış, siyasetten uzak kalamamış spor politikalarıyla maalesef hep aynı tabloları seyreder olduk. Hep aynı patinajlar ve bir türlü yakalanamayan uluslar arası standarlar ve akabinde gelen başarısızlıklar hayatımızın bir parçası oldu.
Her bir tıkanma gelecekle ilgili yeni yapılanmalara neden olacağından Türk sporu da gelecekte dünya standartlarını yakalayarak başarılı sporcular yetiştirecektir.
Sadece sporu popülist ve siyasi davranışlara alet etmeyelim…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.