Naim ÖZGÜNER
MUTLU BİR EVLİLİK
MUTLU BİR EVLİLİK
Evli çiftler mutlu olmayınca, etrafında onların mutsuzluklarını görenler evlenmeye cesaret edemiyorlar. Yaşları geçte olsa evlilik onlar için sıkıntılı bir hayat olduğunu düşünüyorlar ve evlenmekten korkuyorlar. Her evlilik öyle mi? Elbette ki değil. İyi örnek alınacak mutlu evlilikler yapanlar da çok. Bu hususta karamsarlığa ve ümitsizliğe düşmemek lazımdır. Etrafımızda iyi örnek yoksa biz iyi örnek olalım. Her evli çiftin evi, aslında dünyadaki cennettir. İnsanın, yanında, içinde huzurlu ve mutlu olduğu yer evi ve ailesi olmalıdır. Mutsuz evlilikler, çiftleri birbirinden uzaklaştırır. Huzuru ve rahatlamayı, kafa dengi denilen insanların yanında bulunacağı zannedilir. Gurur, inatlaşma, saygısızlık yoksa, problemler kendi aralarında çözülmelidir. Bağırarak, her ağzı olan konuşarak, iki taraf birbirini dinlemeyerek, saygıyı ve seviyeyi ortadan kaldırarak sonuca ulaşılamaz. ‘Ben haklıyım sen haksızsın’ ithamları sonuca götürmez daha büyük yaralar açar. Haklı haksızı bırakıp ‘biz nerede hata yaptık’ demeli, her şeyin bir çıkış yolu olduğunu bilerek, pozitif sonuca odaklanılmalıdır. Hata aramaya kalkarsak, aramaktan ve bulmaktan, evliliklerde yıkılıp gidecektir.
Trafik kazası gördüysek, arabaya binmeyi, araç kullanmayı terk etmedik. Gıdadan zehirlenen biri gördüysek, yemeyi ve içmeyi terk etmedik. Uçak kazası gördüysek, uçağa binmeyi terk etmedik. Soba ateşinden bir evde yangın çıktığını gördüysek, evde soba yakmayı terk etmedik. İşte bunlar gibi, mutsuz evlilikler gördüysek, evlilik terk edilmez. Sadece yaşananlardan ibret ve ders alınacak, kendi evliliklerimizde, bilinen ve sona götüren sıkıntı ve problemlere meydan verilmeyecek. “Su-i misal misal değildir” diye bir hukuk kaidemiz vardır. Yani kötü örnek, örnek değildir. Öyleyse mutsuzlar bize örnek değildir.
Esas örnek yuvada mutlu olmak değil, mutlu etmek örnek alınmalıdır. Karşındaki insandan mutluluk beklemek değil, ona mutluluk vermek önemli olan. İki tarafta yuvada nasıl bir mutluluk oluşturulacağını düşünür, nasıl mutlu edebilirim derdinde olursa, iki tarafta mutlu olacaktır. Yani zekat gibi; kazandığından vermeyeceksin, verdiğinden kazanacaksın. Paylaşıma dikkat etmek, eksik, noksanları tamir etmek, yarayı büyütmek değil tedavi etmek, hoşlanılmayan taraflar olsa da, hoşlanılan taraflara bakarak, hoşnutsuzlukları hoşnut hale getirmekle mutluluk yakalanabilir. Bir insan vardır, yaranın üstündeki kabuğu görür, bir insan da vardır, kabuğun altındaki yarayı görür. Siz baktığınızda ne görürsünüz? Bu, nasıl baktığınıza bağlı. Yani niyetinize bağlı.
2010 yılında “Evlilik ve Aile Okulu” adında bir proje hazırlamıştım. İçeriği evliliğin tüm detayları, sıkıntıları, boşanma nedenleri, evliliğe hazırlık, gelin kaynana problemleri, aklınıza gelen ve gelmeyen bütün konuları içeriyordu. İstanbul İSMEK kurslarında işlenmek üzere sertifikalı olacak, branşında olan bütün meslek kuruluşlarının da içinde yer alacağı projemi, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Eğitim Müdürlüğüne vermiştim. Ve bu Türkiye de ilk defa uygulanacak bir projeydi. Projenin mimarı bendim. Türkiye de olan büyük bir yaraya merhem olacaktı. Ama projem müdürlük tarafından kabul görmedi. İki yıl sonra bakanlık düzeyinde, benim projemin aynısı, Türkiye nin genelinde seminer, panel ve konferans formatında uygulanmaya başlandı. Ve aynı yıl, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, İstanbul Yenibosna Girne Otelinde “Kadına Şiddet” konulu, iki gün süren seminer düzenledi. Malüm o yıllarda kadına şiddet, çok şiddetliydi. Belediyeden bir arkadaşımla iki gün süren seminere katıldık. Türkiye nin her tarafından, her meslekten insanlar gelmişti. İkinci günün öğleden sonrasında, gelen katılımcılara, Gülhane de bulunan İslam Bilim ve Teknoloji Müzesinde yarım saatlik seminer verdim. Bakanlık görevlileri, Türkiye Belediyeler Birliği Yetkilileri, Belediye başkanları ve daha nice meslek grupları vardı. Bakanlık, daha sonra sertifikalarımızı ve katılım belgelerimizi yolladı.
Evlilik ve Aile konulu seminerlerimde, seminerimin bitimine doğru soru-cevaplara ayırıyorum. Kimi açıktan sorusunu soruyor, kimi kağıda yazarak sorusunu yolluyor, kimi de özel görüşmek istiyor. Her iki tarafında birbirlerinden beklentileri var. Beklentilerin karşılanması zor değil. Sadece biraz empati, biraz halden anlama, sorumluluk bilincinde olma, ‘eşim benden ne ister’ diye düşünme. Kimse kavga etmek için, boşanmak için, huzursuzluk yaşamak için evlenmiyor. Çiftler zamanla birbirine alışınca boş vermişlikler oluyor. Kadın ve erkek birbirinin sorumluklarını bilse ve devam ettirse, sıkıntı olmayacak. Kimse kimsenin tapulu malı değil. Sadece biraz anlayış, biraz sabır, biraz saygı gerekir. Evlilik uzun bir yolculuktur. Daha ilk adımda nefesler kesilirse, bu yolculuk sağlıklı tamamlanamaz. Merdiven basamakları gibidir. Tek tek, yavaş yavaş çıkılır. Evlilik eş’liktir, eş olmaktır. Bir çift ayakkabı, ikisi de aynı numaradır. Bir büyük biri küçük değildir. Rahat yürüyebilmeniz için ayakkabılarınızın da aynı olması gerekir. Evlilik te böyle bir bedendir. Rahat yürümesi için iki tarafın birbirine denk , uyum ve bütünlük olmalıdır. İki gözümüz var, ama tek yere bakabiliriz. İki ayrı yere bakamayız. Kadın ve erkek, iki göz gibidir. Aynı yere bakabilmelidirler. Yoksa hayat şeş beş olur. Hedef mutluluk olursa, samanlık seyranlık olur.
Erkek: Asabi, sinirli olmayacak. Evin reisidir, bakmakla yükümlüdür. Kadın ona emanettir, kölesi değildir. İstediğini yapamaz, istediğini söyleyemez. Bakımına, temizliğine önem verecek, itina gösterecektir. Eşiyle, çocuklarıyla konuşurken, kaba, sert, yüksek sesle değil, gönül alıcı, merhametli, yapıcı konuşacaktır. Akşam evine geldiğinde, gazete, kitap, tv kumandanını bırakacak, üst baş temizliğini yaptıktan sonra, eşiyle çocuklarıyla ilgilenecektir. Akşama kadar ayrı kaldığı o insanlarla özlem ve hasretini giderecektir. Hiçbir insan(lar), evde sizi bekleyen insanlardan daha önemli değildir. Gece programınız olmayacak, programınız evdeki insanlarla ilgili olacaktır. Bugün kendilerini ihmal ettiğiniz çocuklarınız, yarın büyüdüklerinde, siz de yaşlandınız zaman, sizleri ihmal ederlerse şaşmayın, kimsede kusur bulmayın. Ektiğinizi biçmiş oluyorsunuz. Her daim temiz olmalısınız. İç- dış temizliğinize önem verin. Erkekleri en çok ihmal ettikleri, önemsemedikleri şeydir. Siz eşinizi nasıl görmek ve bulmak istiyorsanız, siz de öyle olmalısınız. Üstünüz başınız sigara kokarak, evinize gitmeyin. Evin havasını da zehir etmeyin. Ara sıra ödül olarak eşinize hediye alın. Değişik mutluluklar yaşayın. Emir kipiyle değil, istirham, rica edatlarıyla hitap edin. Saatlerinizi televizyon karşısında geçirip, o canım fırsatları kaçırmayın, televizyona feda etmeyin. Eşinize, evde gününün nasıl geçtiğini sorun, paylaşın, üzüntüsüne de sevincine de ortak olun. Sizden başka kimi var ki ona anlatsın! Sabah evden çıkarken eşinizi çocuklarınızı öperek, kucaklayarak çıkın. Akşama nasıl döneceğiniz belli değil. Dışarıda insanlara kibar, güzel konuşurken, eve geldiğinde kaba, sert konuşmayacak, asık suratlı olmayacak.
Kadın: Latif ve yumuşak olmalı, kibar ve nahiv olmalıdır. Agresif ve kabalık hiç yakışmaz. Evinin, eşinin ve çocuklarının temizliğinden sorumludur. Yuvayı erkek ayakta tutar, ama dişi kuş yapar deriz. Eşi akşam eve gelince onu güler yüzle karşılamalıdır. Yemeğini geciktirmemeli, temiz ve lezzetli yemekler yapabilmelidir. Eşinen neler sevdiğini bilmeli, ara sıra da olsa özel yemek istediği şey varsa sormalıdır. Uykusuzluğuna, yorgunluğuna ve açlığına dikkat etmelidir. Çünkü erkek bu üç halden biriyle huysuzlaşır. Eşi günün yorgunluğunu üzerinden atabilmesi için, ev içi imkanlarını hazır hale getirmelidir. Dırdırcı olmamalı, çocuklarını eşine şikayet etmemelidir. Sert, argo ve bağırarak çocuklarına hitap etmemeli, konuşulabilir bir ses tonuyla ifadesiyle, çocuklarla konuşmalıdır. Gündüz baba, çocuklarla pek görüşemediği için, eve gelen babaya, çocukları sevebilme haline getirmelidir. Komşu, akraba, arkadaş dedikodularından daha ziyade, kalp sıcaklığını arttıracak muhabbetler yapılmalıdır. Eşinden habersiz ve izinsiz hiçbir zaman dışarı çıkmamalı, biliyor ki duyarsa kızacak, yapmamalıdır. İki tarafta güveni zedeleyecek davranışlarda bulunmamalıdır. Temizliğine dikkat etmelidir. Güzel kokular sürmeli, eşinin hoşuna gidecek kıyafetler giymelidir. Üst baş kıyafetleri pejmürde eski olmamalıdır. Dışarı çıkarken güzel giyinip de, evde ne olursa olsun dememelidir. Dışarıdan eve gelen erkek, belki de yüzlerce, binlerce kadınları görerek, aralarından geçerek geliyor. Evde kendisini bekleyen güzel, temiz bir eşinin beklediği hissini eşine verecek. Ev içi aile sırrını hiç kimseyle paylaşmayacak, aşılması zor bir durum varsa, önce eşiyle, sonra lüzum olursa psikologla görüşülecek. Hayatta hiç kimse mükemmel değildir. Hatasız kul yoktur. Yeter ki hatada ısrar edilmesin. Yanlışın farkına varıldığına geri dönülebilsin. Evliliğin mezara kadar değil, mezar ötesi hayatta da devam edeceği bilinsin. Sen eşine köle olursan, o da sana hizmetçi olur. “Eşimin eşi yok” diyebilmeli insan!