Uğur CANBOLAT
Mükemmeliyet Merkezi’nden Selamlar!
Evet buradan selam gönderiyorum. Çünkü ben mükemmeliyet merkezinde yaşıyorum.
Bir gün bile doğmakta gecikmedi güneş. Bir gün bile beni karanlıklarda koymadı. El yordamıyla bulmak zorunda kalmadım hiçbir şeyi. Ben ondan evvel uyanmaya çalıştım çoğu zaman. Benim başaramadığım zamanlar pek fazla ama bir gün bile olsa güneş bir saniyecik gecikmedi.
Her zaman doğdu. Tam zamanında.
Aydınlattı. Işığım oldu.
Isındım onda. Ateşim oldu.
…
Evet dostlar mükemmeliyet merkezinde yaşıyorum.
Suyun envai çeşidini biliyorum. Nehir suları, deniz suları, kaynak suları, içme suları. Bu mükemmeliyet merkezinde hepsi bulunur. Hangisine ne zaman ihtiyaç duysam emrimde oldular. İtaat ettiler. Hiç itiraz etmezler.
…
Öyle bir merkezde yaşıyorum ki yeşilin binlerce tonu gözümün önünde cıvıldaşır âdeta…
Kışın ayrı çiçekler, yazın farklı çiçekler gülümser gözüme… Oradan da gönlüme…
İlkbaharın coşturan coşkusunu, sonbaharın hüzne salan ve kendimi yeniden keşfettiren yönünden bahsetmedim bile…
Bu mükemmeliyet merkezi dünyada Nergiz vardır örneğin. Bilir misiniz onu? Doyulmaz bakılmaya. Orkide, menekşe, manolya, nilüfer, lavanta var. Bunları bilir misiniz peki? Zambak mesela. Aman Allah’ım nasıl da güzel… Nasıl da mütebessim… Lilyum bir başka güzel, leylak bir başka. Sümbülü anmasak hakkı kalır biliyorum. Ona da selam olsun buradan. Fulya da gücenir. Ona da sımsıcak bir merhaba!
Her biri bambaşka duygular verir yüreğimize…
Sizi içine düştüğünüz kendi iç sıkıntılarınızdan alıp ferahlatacak bir çekiciliğe ve çeldiriciliğe sahiptir. Mükemmeliyet merkezinin mükemmel varlıklarıdır. Arzunuza amade.
Sadece kendilerine mi çağırırlar derseniz hayır. Kendilerinde takılı kalmanıza razı olmazlar. Asla bunu istemezler.
Sizi bu yaşadığınız mükemmeliyet merkezinin sahibine götürürler. Oraya işaret ederler. Aklınıza kapı açarlar. Kalbinizi oraya odaklamanızı sağlarlar.
Boş arzulara takılıp kalmanızı istemezler. Emellerinizin ecelinizi aşmasına üzülürler.
…
Hayranlık uyandırır mükemmeliyet merkezinin her noktası.
Rüzgarına baksanız öyle, ateşine öyle… Her noktası muhteşem bir dizayn içindedir. En küçük bir kusur bulamazsanız siz de kusur yoksa.
Gökyüzünün katmanlarına gözünüzle birlikte aklınızla bakarsanız bu mükemmeliyet merkezine olan hayranlığınız daha da artar. Enginliği kimi zaman ürpertir, kimi zaman rahatlatır.
Geceleri yıldızlar tavanınıza takılmış kandiller gibidir. Ay ise farklı şekilleriyle göz kırpar.
Ya denizler? Ve içindekiler… İndikçe güzelleşen ve sizi içine çeken müthiş sanatlar görürsünüz.
Renk cümbüşlerinin dimağınıza yeni tablolar eklediği bir mükemmeliyet merkezi sanat galerisidir…
…
Mükemmeliyet merkezinde yaşıyorum ben.
Size şimdi bir şey söyleyeceğim ama çok şaşırmanızdan korkuyorum. Burada yeni doğmuş aciz bir bebeğe tüm imkânlarla koşuluyor biliyor musunuz? Rahmet çeşmelerinden onun o andaki bünyesine göre ikramlarda bulunuluyor. Görmelisiniz. Süt çeşmelerinden besleniyor o bebekler. Hem de hiç bir şey yapmadıkları halde.
Size bir müthiş haber daha… Sıkı durun!
Ottan, samandan süt üreten canlı fabrikalar var burada. Gezici hem de. Bacasız üstelik. Atıkların da geri dönüşümü mümkün ayrıca…
Ne diyeyim dostlar.
Mükemmeliyet merkezinde yaşamak harika!
…
Biraz daha mı merak ettiniz? Devam edeyim o halde. Burada toprak var. Orada yaşıyorsunuz.
Toprağa değdi ayaklarım. Onda koştum, onda yoruldum. Onda düştüm biliyor musunuz? Yüzüm gözüm toprağa bulandı evet ama bir gün bile beni kendinden mahrum etmedi.
İnanın etmedi. Doğru söylüyorum.
Her yaramazlığıma katlandı. Her haytalığımı sinesine çekti.
Beni nefes çeker gibi sinesine çekti. Koklar gibi yahut!
Sen zaten benim bağrımdan çıktın. Buradan fışkırdın ey can der gibiydi. Öyle hissettim. Bir ara azıcık sitem edecek olmuştum da nasıl bir mükemmeliyet merkezi olduğunu kulağıma şunları fısıldayıverdi:
Belki farkındasın belki değilsin ama ben senin ananım diyordu. Seni doğuranım.
Bununla mı kaldım? Hayır, beslerim de seni…
Senin için kışa katlanırım. Soğuklara diş sıkmam, katlanmam hep senin için… Zemheri demem, kara kış demem hiç… Dayanırım. Şikayetsiz olmam senin için. Hep senin için.
Yazın kavurucu sıcaklığına tahammülüm de öyle. Seni beslemek için. Sana dört mevsim farklı ikramlarda bulunmak için. İhtiyaçlarını karşılamak için.
Söyle hadi!
Seni ne vakit ihmal ettim? Elmasız bıraktım mı seni? Portakalsız, mandalinasız, narsız kaldın mı hiç? Söyle.
Ya kirazları sunmayı ne zaman unuttum? Üzümü sevdiğini biliyorum. Dutu da, fındığı da…
Şimdi saymanı istesem aklına gelmeyecek pek çok şeyi senin için hazırladım hep… Bunun için emir aldım. Sana hizmet sunmaktır görevim.
Tekrar edeyim. Meyvende eksik olmadı, sebzen de…
Buğdayın da öyle… Ekmeksiz kalmaman için… Bağrımda bir sene buğdayı besleyip büyütmesem ne sıkıntılar çekeceğini en iyi ben bilirim.
Anayım ben. Toprak ana.
İşte bunun için seni bağrımda besliyorum. Bağrımdan çıkanlarla besliyor, yedirip içiriyorum.
Ve bir gün seni yine bağrımda saklayacağım!
Sımsıkı!
15.10.2012 canbolatugur@gmail.com/https://twitter.com/ugurcanbolat https://www.facebook.com/iyibakkendine7
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.