Recep KOÇAK
Mecalsiz Atın Yaşlı Binicisi Cindoruk
Cindoruk DP’nin genel Başkanlığı için aday olduğunu ilan ettiği günden itibaren karşısına en çok çıkarılan soru “yaş”ına dair oldu.
Eskişehir Anadolu Üniversitesi Yunus Emre Kampüsü Atatürk Kültür Merkezi’nde düzenlenen ve Kanal D’de canlı olarak yayınlanan Genç Bakış adlı programın konuğu olan eski Meclis Başkanı Hüsamettin Cindoruk, üniversite öğrencilerinin sorularına cevap verdi. Cindoruk, bir öğrencinin “Siz kendi geleceğinize inanıyor musunuz ki Türkiye’nin geleceğine adaysınız?” sorusu üzerine, yaşın önemli bir faktör olmadığını söyleyerek şöyle devam etti:
“Ben diyorum ki ben de kendimi genç hissediyorum. Neden genç hissediyorum. Bu fikirler nedeniyle genç hissediyorum. Fizik olarak gençlerle birlikte, yaşlı genç ayrımı yapmadan aynı düşünceyi paylaşanların bir araya gelmesini istiyorum. Bunun yanlış bir tarafı yoktur. Aksine benim gibi tecrübeli insanların ortaya çıkması gençlerin iştahını artıracaktır.”
“At sahibine göre kişner!”
Ata bakılırsa durum iç açıcı değil. At zayıf ve mecalsiz. Bir önceki binicisi 29 Mart seçimleri için epeyce yordu onu.
Yeni binicisine bakılırsa o da ümit vaat etmiyor.
Kongre öncesi Süleyman Demirel delegeleri arayıp tek tek hepsinin “gözlerinden öpmüş”.
İşe de yaradı. Sonuç ortada.
Eski Başbakan Tansu Çiller'in 'örtülü' destek verdiği Süleyman Soylu, Demirel'in desteklediği Hüsamettin Cindoruk, Mehmet Ali Bayar ve Ramazan Yazgan'ın aday olduğu DP'nin 5. Olağanüstü Büyük Kongresi dün Anadolu Gösteri ve Kongre Merkezi'nde yapıldı.
Seçimin ilk turunda 956 oy kullanıldı. 944 geçerli oydan Cindoruk 480, Soylu 448, Bayar 16 oy aldı. Yazgan’a ise oy çıkmadı. Adaylar salt çoğunluğu sağlayamadığı için ikinci tur oylama yapıldı. İkinci turda 927 geçerli oydan Cindoruk 535, Soylu 389, Bayar ise 3 oy aldı. Üçüncü tura geçilmeden önce Soylu ve Bayar adaylıktan çekildi. Üçüncü tura tek aday olarak giren Cindoruk 559 oy alarak DP'nin Genel Başkanı seçildi.
Halsiz, mecalsiz atın yeni binicisi siyasette ve binicilikte çok eski. Ama bu binicinin bir özelliği var. Hep ineceği atlara biniyor. Kısacası o bir emanetçi. Bu kez atını kime emanet edeceği bilinmez.
Elini çabuk tutup yaşı ile ilgili tartışmaları başkaları başlatmadan önce kendisi espri ile geçiştirmeye çalışsa da 76 yaşında olması Cindoruk’un başını epeyce ağrıtacak.
Adaylığını açıkladığı konuşmalardan birinde, “Siyaset için gençlere ihtiyaç var, geldim” dedi gülerek. O güldü, izleyenler de güldü.
Cindoruk bu, geçmişte çok güldürdü bu milleti, yine güldürecektir. Seçildiği gün yaptığı ilk açıklamalarda CHP’den rol çaldı.
“Milli Görüş gömleğini çıkarmış olsalar da olmasalar da, milli yolsuzluk gömleğini giymişlerdir. Deniz Feneri'nden başlıyor başka alanlarda devam ediyor? Hadi gayrı gelin, parti ortada. Başka parti arayışına girmeyin. Bir yaşlı adam söylüyor bunları. Acaba söylediklerinde hakikat payı var mı? dediniz belki de. Mevlana’nın sözünü hatırlatıyorum, "Bir genç adam aynada bazı şeyleri göremez. Bir yaşlı adam bir tuğlada gerçekleri görebilir.”
Rol çalması Deniz Feneri konusuna girmesi ile ilgili.
Süleyman Soylu 29 Mart seçimlerine giderken bazı konuşmalarında “Deniz Feneri”ni gündeme getirmiş, bilgi sahibi olmadığı bir konuyu CHP ağzıyla konuşmuştu. Genç bir tanıdığı, “Ne oluyor ağabey, siz de mi Deniz Feneri’ne vuracaksınız?” diye şaşkınlığını dile getirdiğinde ise, “Elbette. Çünkü bu iş siyaset!” demişti.
Bu sözler bize Deniz Feneri’nin isim babası, hikâyeci-yazar Mustafa Kutlu’nun “Huzursuz Bacak” kitabından etkileyici bir sahneyi hatırlattı. Hikâye kahramanının ağzından takip edelim:
“Çiseleyen yağmur altında uzun süre yürüdüm. Lanet yok, kahır yok, öfke yok, sadece ara sıra ‘Ne olacak bu memleketin hali’ diyorum. Şu yalama olmuş cümle işte.
Onu bir filmin unutulmaz sahneleri zihnimden silip attı. Marlon Brando'nun oynadığı "Baba" filmi. Yıllar geçti, sahneleri tam olarak hatırlayamıyorum, konuşmaları muhtemelen uyduruyorum. Filmi sanki yeniden çekiyorum.
Baba genç adamı düştüğü pislik kuyusundan çekip çıkarmıştır. Sıkı bir genç bu, baba onu seviyor. Oğlu Mayk ile aynı yaşta olmasalar bile Mayk onu bir ağabey gibi benimsiyor. Birlikte çok iş çeviriyor, çok vartalar atlatıyorlar.
Ve bir gün karşı çete bu adamı satın alıyor. Herkesin bir fiyatı vardır, değil mi?
Anlaşma babanın oğlunun kendi adamı tarafından öldürülmesi ve babada iyileşmesi mümkün olmayan bir yaranın açılması üzerine kurulmuştur. Adam Mayk'ı bir yere götürür. Mayk'ın adamdan şüphelenmesi için hiçbir sebep yoktur. Yıllardır süren bir abi-kardeş ilişkisi.
Orada Mayk'ı tutar, bir sandalyeye bağlarlar. Mayk soran gözlerle ağabey dediği adama bakmaktadır.
- Hey, ne oluyor burada?
Adam donuk bir çehre ile elinde silah Mayk'a yaklaşır, omzunu tutar, bir mafya mensubunun anlayacağı dilden konuşur:
“Mayk, seni severim bilirsin, ama bu bir iş. Bu bir iş. Bu bir iş. Anla beni.”
Mumcu şimdi nerelerdedir? Ne işle meşguldür? Bilen var mı?
“Deniz Feneri” aleyhine konuşmak hiç kimseye yakışmadığı gibi CHP’ye de yakışmaz. Çünkü parti olarak onlar da cumhuriyetin ilk yıllarında yardım dağıtmışlar. Fakir fukaranın yanında olmaya çalışmışlar.
Milyonların gönlüne girmeyi bir türlü beceremeyen CHP’ye milyonların gönlünde taht kurmuş Deniz Feneri’ni küçük düşürmeye çalışmak yakışmasa da, vatandaşın bir kısmı için şaşırtıcı değildir. Zira İnönü dönemine dair, hafızalardaki kayıtların oluşturduğu toplumsal travmanın izleri henüz tamamıyla silinmemiştir.
(Travma dedim de aklıma geldi, Ali Bulaç da Deniz Feneri konusuna bu kelime ile girmişti. Doğan Grubu’nun hedefinde şu günlerde. Kendisine “geçmiş olsun” diyoruz. “Doğan Grubu bana karşı linç kampanyası başlattı” diyor. Kendisini en iyi Deniz Feneri ekibi anlar. Buradan, Ali Bulaç’ı destekliyor, linç başlatanları kınıyoruz.)
Deniz Feneri yetimlerin, öksüzlerin, dulların hamisidir, sembolüdür. Ona –hem de hak etmediği halde- vurmaya yeltenenlerin, -şayet akılları başlarında ise- tekrar tekrar düşünmelerinde fayda vardır.
Cindoruk daha koltuğuna bile oturmadan, ilk günden yanlış bir konu ve isabetsiz bir gündem ile çıkmış oldu vatandaşın karşısına.
O, yaşını başa kakanlara Hazreti Mevlana ile cevap vermişti. Biz de Hz.Mevlana ile uyaralım kendisini;
''Dün dünde kaldı cancağızım bugün yeni şeyler söylemek lazım!''
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.