Prof.Dr. Kamil GÜNGÖR

Prof.Dr. Kamil GÜNGÖR

Takiyye (Büyük Plan-7)

İran... Misyonu hiç değişmeyen devlet... Safevi dömeminde de, Şahlık döneminde de... Şimdi de öyle… Sadece aktörler değişiyor. Hâlâ Pers milliyetçiliğini ya da Şii fanatizmini aşıp İslam ümmetinin bir parçası olamadı bu medeniyet maalesef... Ve hala Hz. Ömer’in Sasani İmparatorluğunu yıkıp Müslüman olmalarına vesile olmasını hazmedemediler. İsterseniz bir büyüğümüzün yaşanmışlıkla bağlantılı hatırası ile başlayalım.

“1979 İran devrimi olduğunda biz İslamcı gençlik büyük bir iştiyakla İran devrimi marşlarını bile neredeyse ezberlemiş ve kayıtsız şartsız destekçisi olmuştuk. Aynı durum Kaddafi’nin yeşil devriminde de söz konusu idi. Kaddafi devriminde henüz İstanbul Yüksek İslam Enstitüsünde öğrenci idim. Kaddafi'nin başbakanı Abdüsselam Callud'un hutbesini büyük bir iştiyakla dinlemiştik Sultan Ahmet Camii’nde... Hatta o zaman bab-ı âlî yokuşundaki MTTB’de konferansta vermişti Abdüsselam Callud. Bir şekilde Kaddafi devrimi başarılı oldu. İran devriminde Edirne İHL’de öğretmendim. O günlerdeki heyecanımı şu an grupta bulunan öğrencilerimin de çok iyi hatırlayacakları kanaatindeyim.

Rahmetli Emin Saraç Hocaya misafir olduk ailecek... Hanım tarafından biraz akrabalık da var. Hocaya sordum; Hocam İran devrimi hakkında ne düşünüyorsunuz? dedim. Çok kısa cevapladı; "Şah gitti Humeyni geldi". Bu cümleyi her tekrarlayışımda hâlâ zifiri karanlıkta da olsam yüzüm kızarıyor ve iki elimle yüzümü kapatıyorum. Hanım eve gelince dedi ki; o sözden sonra hocayla hiç konuşmadın ve sırtını ona dönerek kütüphane ile ilgilendin; sen anlat o zaman. Gençler daha iyi takip eder dedi ama ben yine hiç ilgilenmedim.

Rabbim beni bu affetsin; o şekilde davrandığım için. Hocanın 1980’lerdeki öngörüsüne bugünlerde ancak gelebildiğimi sanıyorum. Ezcümle derim ki; İran, mezhepçiliği İslam'ın önüne koydu hep... Rusya ve ABD’nin himayesinde Irak ve Suriye'de 2 milyonun üzerinde Sünnî Müslüman katletti. İsmail Haniye İran'a çağrılarak şehit ettirildi. Nasrallah da Şiî’lerini gözünde kahramanlaştırılmak için katledildi. Son söz; bir düşünür şöyle bir söz söyledi İran için; ‘İran henüz müslüman olamadı.’"

İnsanları motivasyon konusunda fevkalade başarılılar... Son tahlilde bertaraf etme kabiliyetleri de öyle... Devrimden önce Şaha karşı komünistlerle (Tudeh Partisi) iş birliği yaptıkları halde, devrimden bir süre sonra partiyi de mensuplarını da tasfiye ettiler. Hatta parti lideri (İhsan Taberi) devlet televizyonuna çıkarak duygusal bir konuşma ile geçmişe dönük pişmanlığını ve devrime bağlılığını deklare etti.

Böyle bile olsa bir sorun yaşandığında ABD, İsrail ya da AB’nin yanında yer almak gerekmez. Çünkü korunan İran rejimi değil, İslam toprağı ve İslam milletidir. İmam Şafii’nin tesbitiyle bir kez İslam toprağı olmuş bir belde elden çıksa bile İslam toprağı olmaya devam eder. Bu yüzden de korunmasını gerekir. Bahse konu durumda korunan İran rejimi ya da Fars ulusalcılığı veya Şia fanatizmi değil, İslam 'ülkesi'dir. Söz konusu tarihi misyon bilindiği sürece de İran’ın zamana yaydığı tuzağına düşülmez.

Takiyye İslam hukukunda bir ruhsat olarak ölüm tehlikesi gibi durumlarda kişinin kendisini korumak için iç dünyandan reddetmek şartıyla şekli olarak İslam inancıyla bağdaşmayan beyanlarda bulunmasını ifade eden bir kavramdır. Bu haliyle de İslam hukukunda kabul görmektedir. Ancak takiyye Müslümana karşı değil, küfre karşı yapılır. Takiyye bahsedilen şartlarda geçerli bir müessese iken, siyasi saiklerle de yapılabilmektedir. İşte İran tam da bu konu ile ilgilidir.

Takiyye aslında sadece İran rejimine ikişkin de eğildir. Nitekim geçmişten günümüze çok daha büyük takiyye Yahudilerce hayata geçirilmiş olup, binlerce yıl içerisinde bulundukları topluma entegre olmuş gibi gözükmelerine rağmen, önce (küçük) İsrail, şimdilerde de (büyük) İsrail idealinden hiçbir şekilde vazgeçmemişlerdir. Bu yüzden İsrail’in önünü kesecek her şey kıymetlidir. Boykot bunun birinci ve en basit halkasıdır. Türkiye siyasetinde uzun dönem hakimiyet sağlayan sabetayizm de takiyyecidir, mason yapılanmaları da, FETÖ de...

Aslında benzer bir durum bir yüz yıl önce üzerinde yaşadığımız topraklarda da yaşandı. Büyük plandan haberleri yoktu çünkü sahadakilerin... Onlar millet-memleket, vatan-bayrak, ar-namus... diye cepheye koştular. Ama savaş bitince kendilerine ilişkin her ne varsa ayaklar altına alındı.

Şia’daki takiyeden, bir kısım Şii de muztariptir. Şiilerde kutsal dava (söz gelimi Kudüs’ün kurtuluşu) için ölenlerin de büyük plandan haberleri yok çünkü... Asıl amaç güç ve iktidar sahibi olmaktır ama, Allah'ın dini bir motivasyon kaynağı olarak araçsallaştırılmaktadır.

1980’li yıllarda öğrencilerle İran rejimiyle ilgili çeşitli uyarı yazıları paylaşılırdı. Ötekileştirilmiş, ruhu örselenmiş, fakir ve cahil bırakılmış Anadolu insanının çocukları, henüz olan biteni anlayacak yaşta ve deneyimde olmamalarının da etkisiyle, bu dönemde fikri eksen kayması yaşıyordu. Süreç içerisinde bu ülkedeki devrimden etkilenip “İrancı” olarak isimlendirilen bir kesim bile oluşmuştu. Resmi bilgilendirmelere itibar edilmese de, o dönemde tehdit algısı içerisindeki Ehli Sünnet kesimlerin uyarıları etkili oldu şükür; Emin Saraç Hoca gibi... (devamı var).

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum