xxx135
Masonik zihniyet ve darbeler
Bu köşede dün Siyonistlerin maşa olarak kullandıkları masonlardan söz etmiş ülkemizdeki tüm darbe ve darbe teşebbüsler iyi incelendiğinde içinde ya da arkasında bu gizli örgütün mensuplarının bulunduğunun görüleceğine dikkat çekerek iki kitaba atıfta bulunmuştum. Bu noktada Vakit Gazetesi'nin dünkü nüshasında Abdurrahim Karakoç kardeşimin köşesinde tanıttığı "Popüler Masonlar" isimli kitaptan yaptığı aktarmalara bakınca bir kez daha kanaat getirdim ki ülkemizde darbeler ve darbe teşebbüsleri değerlendirilecekse mutlaka mason gizli örgütü mensuplarının da araştırılması şarttır. Ya darbeciler masonlardan yararlanıyor, bu hususta en uygun kesim olarak onları görüyorlar ya da masonlar emellerine yani gizli hedeflerine ulaşmak bakımında hep darbecilerle beraber olmayı tercih ediyorlar. Hangisi olursa olsun belli ki darbeci anlayış ile masonik zihniyet arasında bir paralellik var. Belli ki Siyonizmin ileri karakolu durumunda olan masonlar ellerindeki tüm propaganda vasıtalarına rağmen demokratik yolla ülke yönetimini ele geçiremeyeceklerini görüyor ve bunun içinde gizliliği tercih ediyor, fırsatını bulunca da darbe yoluyla ülkeyi istedikleri yöne çekmenin çabası içinde oluyorlar.
Hemen belirteyim ki bir mason ve masonluk takıntısı içinde ve özellikle onların peşine düşmek gibi bir çabayla da arka arkaya yazılırımı masonlara ayırıyor değilim.
Mustafa Yılmaz'ın "Dul Kadının Oğulları" kitabını okurken mason dünyasına dalmak gibi bir niyetim de yoktu. Ancak, kütüphanemdeki kitaplardan okumak için elime aldıklarımın ana konusu masonluk ve masonlar olmamasına rağmen bir takım tarihi olayların araştırılmasında ortaya çıkan gerçekler ister istemez dikkatimi çekiyor ve bu gizli oluşumlarla karşı karşıya getiriyor. Tam bu sırada muhterem kardeşim Abdurrahim Karakoç'un köşesinde Süleyman Yeşilyurt'un "Popüler Masonlar" kitabının tanıtımı ile yazısı ve kitapta yer alan mason listelerinin içindeki isimlerin pek çoğunun Ergenekon soruşturması kapsamı içinde yargılanmakta oldukları gerçeği ile karşılaşınca ister istemez konunun üzerinde bir kez daha durmak ihtiyacı duydum.
Elbette ne sebeple olursa olsun insanların zihniyetleri sebebiyle yargılanması doğru olmaz. Ancak, belli bir zihniyetin mensupları hedefe ulaşmak için hukuk dışı yolları mübah görüyorlar ve bu yolla iktidarı ele geçirmenin çabası içine giriyorlarsa bu zihniyetin değil eylemin yargılanması demektir ki o takdir de darbecilerle birlikte söz konusu gizli dernekler hakkında da bir soruşturma açılması gerekmez mi?
Ülkemizde yıllardan beri darbelerin önlenmesi istenir. Çünkü darbe demek hukukun dışına çıkılması demektir. Bu ise toplumun büyük bir bölümünü rencide etmektedir, yaralamaktadır. Kısacası darbeler sürekli olarak bu ülkede mağdurlar oluşturmaktadır. Denebilir ki gücü ellerinde bulunduranlar ile halk farklı noktalara düşmekte darbeciler için halk güdülmesi gereken sürü gibi algılanmaktadır. Günlerden beri bu hukuk dışı uygulamaya son vermek için teklifler ortaya atılıyor, tartışılıyor. Elbette sadece konuşmak ile meselelere çözüm bulmak mümkün olmaz. Harekete geçilmesi gerekiyor. Öncelikli olarak yeni bir anayasaya ihtiyaç var. Eğer iktidar bunu yapamayacağını düşünüyorsa acil olarak yapılması gereken değişikliklerin ele alınması yoluyla meseleye çözüm bulmak üzere harekete geçilmesi gerekiyor.
Aslında yapılması gereken iş ülkeyi hangi gücün yöneteceğinin net bir şekilde belirlenmesidir. Böyle olursa silahlı kuvvetlerin bir iç tehdit algılamasına ve buna göre bir takım planlar hazırlamasına gerek kalmaz. Elbette ayaklanma gibi bir iç tehdit söz konusu olduğunda yürütme elindeki tüm güçleri devreye sokabilir. Buna silahlı kuvvetler de dahildir. Ama yürütme organı işinin başındayken silahlı kuvvetler yürütmeden bağımsız olarak kendine göre bir tehdit algılaması geliştirir ve buna göre yürütme ve yargıyı harekete geçmeye zorlarsa o ülkede emniyet güçleri ve yargının bir anlamı kalmaz. Çünkü bu takdirde yürütme, yargı ve yasma bir noktada birleşmiş olur ki bu durum mevcut Anayasa'ya da aykırıdır.