xxx09
Madem askerle kanka oldunuz
MADEM Başbakan Tayyip Erdoğan ile Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ kanka vaziyetine geldi...
Madem Isparta Eğridir'de birlikte komando eğitimine takılıyorlar...
Madem birbirlerine "Ergenekon" üzerinden sıcak ya da soğuk şakalar yapıyorlar...
Madem Kürt sorunu konusunda ortak bir hassasiyet geliştirdiler...
Madem bir araya gelince "şu DTP'liler de iyice azıttı birader" falan diyerek ortak bir duyarlılığı dile getiriyorlar...
Madem Başbuğ, Erdoğan'ın "tek bayrak / tek millet / tek vatan" şeklindeki sloganına bayılıyor...
Madem beraber yürüyorlar bu yollarda...
Madem artık yağan yağmurda beraber ıslanıyorlar...
O zaman...
Başbakan Erdoğan, aradaki samimiyete binaen, General İlker Başbuğ'dan küçük bir ricada bulunabilir...
General'e diyebilir ki:
"Sayın Genelkurmay Başkanım... Geçen gün Manisa 1. Piyade Er Eğitim Tugayı'nda askere giden evlatlarının yemin törenine katılmak isteyen 40 yaşın üstündeki anneler tören alanına alınırken, 40 yaşın altındaki başörtülü anneler, kışla kapısından geri çevrildiler... Çocukları şehit olduğunda, cenaze törenlerinde '40 yaş altı / 40 yaş üstü' demeden baş tacı yaptığımız bu anneleri şimdi itip kakmamız hiç münasip kaçmıyor... Bir zahmet şu işe bir el atsanız... Hem böylece '40 yaşın üstündeki türbanlı kadın zararsızdır / 40 yaşın altındaki türbanlı kadın ise zararlıdır' garabeti de daha fazla yaygınlık kazanmadan son bulur."
* * *
Buradan yemin billah ederek söz veriyorum:
Eğer Başbakan Erdoğan, Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'a böyle bir ricada bulunma cesaretini ve kararlılığını gösterebilirse...
Ben de kendisini...
Bu sütundan...
Benzetilmek istediği kahramanlara...
Yani Yavuz Sultan Selim'e, Kanuni Sultan Süleyman'a, cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'e, Osman Gazi'ye benzeteceğim...
Hatta ve hatta bunlarla yetinmeyip...
Napolyon'a, Büyük İskender'e, Aslan Yürekli Richard'a, Selehaddin-i Eyyubi'ye, James Bond'a, Spartaküs'e, Anthony Quinn'e, Polat Alemdar'a, Malkoçoğlu'na benzeterek yücelteceğim...
Hadi bakalım: Gayret bizden, başarı Allah'tan...
Yetti gayri
MUSTAFA Artık yeter... "Yönetmen"in kederli ve kaygılı yüz ifadesiyle ağır haksızlıklara maruz kalmış edası yeter... "Yerden yere vuranlar"ın saklamaya bile gerek duymadıkları kişiye tapınma kültürünü abarttıkça abartmaları yeter... "Göklere çıkaranlar"ın övgüde sınır tanımamaları yeter... Bir anlamı olur mu bilmiyorum ama yine de söyleyeceğim: Artık içinde "Mustafa" geçen herhangi bir yazıyı ya da röportajı okuyamıyor ve hızla geçiyorum... İçinde "Mustafa" geçen herhangi bir ekran atışmasında da hemen kanal değiştiriyorum...
OBAMA Artık yeter... Derisinin renginden bıktım... Maskesinin renginden bıktım... Kenyalı geçmişinden bıktım... Birleşmiş Milletler gibi sülalesinden bıktım... "Beyaz Saray / Siyah adam" esprisinden bıktım... "Beyazlaşmaya çalışan siyah" vurgusundan bıktım... 10 yaşındaki kızının köpek sevgisinden de bıktım, seçim günü ölen bin yaşındaki anneannesinden de bıktım... Hakkında epik ve destansı yazılar yazan "İçimizdeki Obamacılar"dan da bıktım, kendilerini şimdiden azılı "Obama düşmanlığı"na vurarak safını seçenlerden de...
İstersen Çölaşan'ın olurum senin Melih
MELİH Gökçek, dünkü Vatan'da, "Ahmet Hakan sizin yeni Emin Çölaşan'ınız olur mu?" sorusuna, "Ahmet eski arkadaşımdı... Şimdi silahşor oldu... Değişti..." diye cevap vermiş ama benim kendisinin "yeni Çölaşan'ı" olup olmadığımla ilgili bir şey söylememiş...
Anımsatmak isterim ki:
Şu ana kadar bilhassa "Melih Gökçek düşmanlığı"na vurmadım kendimi...
Ama ne yalan söyleyeyim:
Melih Gökçek, "Böyle vakit geçmiyor... Can sıkıntısından geberiyorum... İlle de bir düşman isterim... Ahmet Hakan da bunun için uygundur" falan derse...
Ben hazırım...
İsterse yeni Çölaşan'ı olurum kendisinin...
Ama uyarayım:
Benim mücadele yöntemim biraz farklı olur...
Öyle isminin başına "İ" koyarak falan yapmam bu işi...
Kendisine "dinci politikacı" muamelesi de çekmem...
Matematiksel yöntemleri denerim...
"Gık" diyemeyeceği şeyler söylerim...
Kısacası...
Keyifli olmaz kendisi için... Muzip oğlan çocuğu gülümsemesi, yüzünde donar kalır... Ama yine de tercih kendisinindir...
Ben hazırım... Bir haber vermesi yeter...
Madem Isparta Eğridir'de birlikte komando eğitimine takılıyorlar...
Madem birbirlerine "Ergenekon" üzerinden sıcak ya da soğuk şakalar yapıyorlar...
Madem Kürt sorunu konusunda ortak bir hassasiyet geliştirdiler...
Madem bir araya gelince "şu DTP'liler de iyice azıttı birader" falan diyerek ortak bir duyarlılığı dile getiriyorlar...
Madem Başbuğ, Erdoğan'ın "tek bayrak / tek millet / tek vatan" şeklindeki sloganına bayılıyor...
Madem beraber yürüyorlar bu yollarda...
Madem artık yağan yağmurda beraber ıslanıyorlar...
O zaman...
Başbakan Erdoğan, aradaki samimiyete binaen, General İlker Başbuğ'dan küçük bir ricada bulunabilir...
General'e diyebilir ki:
"Sayın Genelkurmay Başkanım... Geçen gün Manisa 1. Piyade Er Eğitim Tugayı'nda askere giden evlatlarının yemin törenine katılmak isteyen 40 yaşın üstündeki anneler tören alanına alınırken, 40 yaşın altındaki başörtülü anneler, kışla kapısından geri çevrildiler... Çocukları şehit olduğunda, cenaze törenlerinde '40 yaş altı / 40 yaş üstü' demeden baş tacı yaptığımız bu anneleri şimdi itip kakmamız hiç münasip kaçmıyor... Bir zahmet şu işe bir el atsanız... Hem böylece '40 yaşın üstündeki türbanlı kadın zararsızdır / 40 yaşın altındaki türbanlı kadın ise zararlıdır' garabeti de daha fazla yaygınlık kazanmadan son bulur."
* * *
Buradan yemin billah ederek söz veriyorum:
Eğer Başbakan Erdoğan, Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'a böyle bir ricada bulunma cesaretini ve kararlılığını gösterebilirse...
Ben de kendisini...
Bu sütundan...
Benzetilmek istediği kahramanlara...
Yani Yavuz Sultan Selim'e, Kanuni Sultan Süleyman'a, cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'e, Osman Gazi'ye benzeteceğim...
Hatta ve hatta bunlarla yetinmeyip...
Napolyon'a, Büyük İskender'e, Aslan Yürekli Richard'a, Selehaddin-i Eyyubi'ye, James Bond'a, Spartaküs'e, Anthony Quinn'e, Polat Alemdar'a, Malkoçoğlu'na benzeterek yücelteceğim...
Hadi bakalım: Gayret bizden, başarı Allah'tan...
Yetti gayri
MUSTAFA Artık yeter... "Yönetmen"in kederli ve kaygılı yüz ifadesiyle ağır haksızlıklara maruz kalmış edası yeter... "Yerden yere vuranlar"ın saklamaya bile gerek duymadıkları kişiye tapınma kültürünü abarttıkça abartmaları yeter... "Göklere çıkaranlar"ın övgüde sınır tanımamaları yeter... Bir anlamı olur mu bilmiyorum ama yine de söyleyeceğim: Artık içinde "Mustafa" geçen herhangi bir yazıyı ya da röportajı okuyamıyor ve hızla geçiyorum... İçinde "Mustafa" geçen herhangi bir ekran atışmasında da hemen kanal değiştiriyorum...
OBAMA Artık yeter... Derisinin renginden bıktım... Maskesinin renginden bıktım... Kenyalı geçmişinden bıktım... Birleşmiş Milletler gibi sülalesinden bıktım... "Beyaz Saray / Siyah adam" esprisinden bıktım... "Beyazlaşmaya çalışan siyah" vurgusundan bıktım... 10 yaşındaki kızının köpek sevgisinden de bıktım, seçim günü ölen bin yaşındaki anneannesinden de bıktım... Hakkında epik ve destansı yazılar yazan "İçimizdeki Obamacılar"dan da bıktım, kendilerini şimdiden azılı "Obama düşmanlığı"na vurarak safını seçenlerden de...
İstersen Çölaşan'ın olurum senin Melih
MELİH Gökçek, dünkü Vatan'da, "Ahmet Hakan sizin yeni Emin Çölaşan'ınız olur mu?" sorusuna, "Ahmet eski arkadaşımdı... Şimdi silahşor oldu... Değişti..." diye cevap vermiş ama benim kendisinin "yeni Çölaşan'ı" olup olmadığımla ilgili bir şey söylememiş...
Anımsatmak isterim ki:
Şu ana kadar bilhassa "Melih Gökçek düşmanlığı"na vurmadım kendimi...
Ama ne yalan söyleyeyim:
Melih Gökçek, "Böyle vakit geçmiyor... Can sıkıntısından geberiyorum... İlle de bir düşman isterim... Ahmet Hakan da bunun için uygundur" falan derse...
Ben hazırım...
İsterse yeni Çölaşan'ı olurum kendisinin...
Ama uyarayım:
Benim mücadele yöntemim biraz farklı olur...
Öyle isminin başına "İ" koyarak falan yapmam bu işi...
Kendisine "dinci politikacı" muamelesi de çekmem...
Matematiksel yöntemleri denerim...
"Gık" diyemeyeceği şeyler söylerim...
Kısacası...
Keyifli olmaz kendisi için... Muzip oğlan çocuğu gülümsemesi, yüzünde donar kalır... Ama yine de tercih kendisinindir...
Ben hazırım... Bir haber vermesi yeter...