Hakkı ERÇETİN
Layıklık
Orta yaş ve üzerindekiler çok iyi bilirler ki, seksenli ve doksanlı yıllarda “laiklik” tartışmaları çok revaçta idi. Özellikle seksenlerin ikinci yarısında özel televizyon kanalları da açılınca bu tartışmalar kanallara da taşınmıştı.
Laiklik kavramının tarifinde ortak görüş kesin bir tarifinin olmamasıydı. Körlerin fili tarif etmesi gibi bir şeydi. Bu konuda benim en çok beğendiğim tarifi burada paylaşmak istiyorum.
Muhtemelen Anadolu’yu gezerek program yapan bir gazetecinin hatıratında geçiyordu diye hatırlıyorum. Burada isim vermeden sadece olayı aktarmak istiyorum.
Gazeteci doğuda bir köye gider. Köye girişte onu gören köylü Mehmet Aga gazeteciyi tanır ve; “Hoş geldin abey. Biz Atatürk’ü çok seviyoruz” der. Gazeteci “hoş bulduk” der ama köylünün Atatürk vurgusuna bir mana verememiştir.
-Atatürk’ü niçin seviyorsunuz?
-Büyük adam abey. Her şeyden önce vatanı düşmanlardan kurtarmıştır. Bir de “layıklığı” getirmiştir.
-Laiklik demek istedin herhalde
-Evet abey, layıklık
-Nedir bu laiklik?
-Layıklık çok güzel bir şeydir abey
-Nasıl yani?
-Şöyle ki; eğer camiye layıksan camiye gidersin, meyhaneye layıksan oraya gidersin. Onun için çok güzel bir şeydir.
Evet, tarifin dibi burada. Her nereye layıksan oraya gidersin.
Bir Numara
Yine seksenli yıllarda ortaya çıkan bir “mealciler” grubu vardı. Bilenler bilir. Bunların temel söylemi “Kur’an-ı Kerim bize yeter, biz Kur’anı okur ve anlarız, peygamberin görevi tebliğle sınırlıdır yani dini tebliğ edince görevini tamamlamıştır onun için sünnete ve hadislere de ihtiyacımız yoktur” şeklinde özetlenebilir.
İstanbul Fatih’te bu mealcilerden bir grup haftanın belli günlerinde bir araya gelip bir nev’i ders ve sohbet yapıyorlar. Bu grupta, özde saf fakat tavır olarak tabir yerinde ise Karagümrüklü bıçkın bir delikanlı yer alıyordu. Bu jargonu bilenler nasıl bir tipi kastettiğimi çok iyi anlamışlardır. Bir ders ve sohbet esnasında grup hocası malum söylemi tekrarlayıp peygambere günümüzde ihtiyaç olmadığını Kur’anı okumanın yeterli olacağını söylüyor. Saf ve bıçkın delikanlı Kur’anı okurken bir çok ayette Allaha ve peygambere itaat etmenin beraber anıldığını, peygambere saygı göstermenin emir olduğunu okuyunca kafası karışır.
Haftalık mutad toplantıya iştirak edince grup hocasına der ki; “Hocam, sen Kur’an bize yeter, onun için peygambere ihtiyacımız yok diyorsun. Ancak ben Kur’anı okurken şunu gördüm ve anladım ki Kur’ana göre de peygamber Allah’ın bir numaralı adamı! Yani sen ne desen boşa çıkıyor”.
Doğru söze ne nedir! Evet, peygamber Allah’ın bir numaralı adamıdır ve bunun üstüne ne denirse boştur vesselam.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.