KUZEY AVRUPA SEYAHATİ-6

“Tarihi Meydan, Kehribar, Kedi Evi,Ara Sokaklar”

6.Gün-20.07.2019- ESTONYA -LETONYA

 

            20 Temmuz 2019 Pazar günü Estonya'nın başkenti Tallinn şehrin eski merkezinde rehberimiz Seçkin Sezer Bey ile bir araya geliyoruz. Seçkin Bey dün Finlandiya; bugün de Estonya rehberimiz olarak görevine devam ediyor. Estonya hakkında şunları söyledi:

Estonya 1991 yılında SSCB’den ayrılan ilk ülke unvanına sahip olup yaklaşık bir milyon üç yüz bin nüfusa sahiptir. Ülkenin dili Estonca ve para birimi Euro’dur. Tallinn ise yaklaşık dört yüz bin nüfusuyla Estonya’nın başkenti ve en büyük şehridir. Estonya diğer iki Baltık ülkesi olan Litvanya ve Letonya’nın aksine Baltık grubu dil kökenine mensup değildir. Ural kökenli bir dile sahipler ve kökleri Ural Dağları’ndan gelmektedir. Dil ve kültür olarak en yakın akrabaları da hep özendikleri Finlandiya olmuştur.

Şeçkin Bey, Tallinn hakkında ise bizi bilgilendirdi.“Tallinn Avrupa'da eski yapıları korunan tek şehirdir. Çünkü hiçbir savaş yüzü görmemiş ve bu yüzden eski kale ve yapıların tamamı Orta Çağ'dan günümüze kadar orijinalliğini korumuştur. Tallinn gerçekten yürüyerek gezmeye son derece elverişli bir şehir. Hem küçük, hem yokuşu çok değil, hem de çok kalabalık değildir. Dünyanın ilk eczanesi 1420 yılında burada açılmıştır.

 

Tallinn’i OldTown (Eski Şehir) Kalesi’nin surlarının içi ve dışı olarak ikiye ayırabiliriz. İçi; tamamen tarihi, el değmemiş sokaklar ve binalar. Dışındaki yeni yapılarsa ise Sovyet döneminin izlerini görebilirsiniz. Eski şehirde özellikle Arnavut kaldırımlar ve daracık dolambaçlı sokaklarda yürüyerek gezmek insanı mest edecektir.”

Rehberimizin genel açıklamasından sonra eski şehir diye adlandırılan tarihi sur içine doğru yürümeye başladık.

Eski şehir bölgesinin bu denli güzel ve etkileyici olmasının temel sebeplerinden biri de harika bir mimariye sahip olmasının yanı sıra, bölgenin gerçekten çok iyi şekilde korunmuş olmasıdır. Burayı dolaşırken Orta Çağ havasını hissetmek ve gözünüzde canlandırmak hiç de zor olmuyor. Bunun temel sebeplerinden biri de tabii ki daldığınız bir sokağın sonunda aniden karşınıza çıkan şehir duvarları. Üzerinden bunca zaman geçmesine rağmen duvarlar ve kulelerin neredeyse yarısı diyebileceğimiz bir kısmı halen olduğu yerde duruyor ve Eski şehir bölgesini çevreliyor.  

Tallinn’in bu bölgesini gezerken aklıma ister istemez güzel ülkemin yağmalanan tarihi güzellikleri, sırf “modern görünmek” uğruna yıkılan daracık sokaklı, buram buram komşuluk kokan cumbalı, pencereli ilmek ilmek sanat eseri ile örülmüş o tarihi evler gözümün önüne geldi. Şimdilerde Safranbolu, Beypazarı, Ankara Hamamönü, Bursa Cumalıkızık gibi birkaç yerle övünmekten, yerli ve yabancı turistlere “tarihi ve kültürel miras” olarak buraları göstermekten başka bir şey yapamıyoruz. İşin daha da üzücü yönü, tarihi miras yağması ve talanı halen de devam etmektedir. Tarihi mirasın korunmasında yerel yönetimler kadar sivil toplum kuruluşlarına da önemli görevler düşmektedir.

Sokak genelinde cam ürünler, çömlek atölyeleri ve minik galeriler ile karşılaşabilirsiniz. Bu tür galerilerde sergilenen ve satışa sunulan ürünlerin bir kısmı o ülkenin kültüründen izler taşıdığı için önemlidir.  Bunların herhangi biri ilginizi çekmiyorsa sizi eleştiremeyiz. Madem buraya kadar geldiniz, sırf görmek için bu sokaktan şöyle bir geçmenizi şiddetle tavsiye ediyoruz. Erzurum’a yolu düşenler bilirler. Orada “Oltu taşından tesbih” satan dükkanlar nasıl meşhursa bu sokağı da öyle tasavvur edebilirsiniz. Bunun yanında sokağın havasını değiştiren şık Kehribar dükkanlarını da gezmeyi ihmal etmeyiniz. Baltıkların en değerli taşı Kehribar taşıyla adeta sanat eserine dönüşen kolye, küpe, yüzük vb takılarını almayı unutmayınız.

Avrupa’nın en eski eczanesi olan “Raeapteek” eczanesinin tarihi 1422 yılına dayanıyor. Şehir merkezinde bulunan eczane “Tüm Avrupa’nın En Eski Eczanesi” ünvanına sahip olduğu için gün boyu birçok turist tarafından ziyaret ediliyor. Ezcanenin bir bölümü müze olarak hizmet veriyor, diğer bölümü ise işlevine devam ediyor.

Bu yazıyı okuyan siz değerli okurlarım merak etmişsinizdir, “eczaneden müze olur mu?” Olmuş efendim. Eczanenin bir kısmında tarihi süreç içerisinde kullanılan değişik eşyalara yer veriliyor. Bu arada aklınıza “Türkiye’nin en eski eczanesi nerede ve ne zaman açılmış?” diye bir sorunun geldiğini tahmin etmek zor değil. Ona da cevap verelim: Ülkemizin ilk eczanesinin adı Merkez Eczanesi. 1870 yılında Rum eczacı Georges Papagabriel tarafından Büyükada’da hizmete açıldı. Osmanlı döneminden kalan iş yeri birçok kez el değiştirse de ilk günkü dokusuyla hizmet vermeye devam ediyor.

Tallinn şehir meydanı katedraller, meclis binası, cumhurbaşkanlığı, başbakanlık konutu,  amber taşları satan işyerleri ve ilk zamandan beri orijinal yapısını koruyan kalesini tahminen iki saat gibi bir sürede ziyaret ettik. Eski şehrin yüksek yerlerinden Tallinn manzarası seyrederek rehber eşliğindeki gezimizi bitiriyoruz. Tallinn’de görülmesi gereken yerler tabi ki de bunlarla sınırlı değil ama kısa geziye biz ilk gün öğleye kadar ancak bunları sığdırabildik.

            Artık Tallinn eski şehrini gezmiş biri olarak tavsiyem şudur: “Tallinn’i ne zaman ziyaret edeceğiniz konusunda doğru karar vermek önemlidir. Çünkü hava durumu olarak en iyi dönemler temmuz ve ağustos ayları olduğu için aynı zamanda yılın en turistik dönemi de bu mevsimdir. Ama mayıs, eylül, ekim aylarında da gezilebilir.”

İki saatlik serbest zaman verildi. Bu sürede gruptan ayrılarak bir arkadaş tavsiyesiyle Konyalı Bilal Karakaya'nın işlettiği “İstanbul” adlı restoranda öğle yemeğini yedik. Çayımızı içtik. Mekanı gayet temiz, yemeklerinde kullandığı ürünleri oralardan temin etmesine rağmen Türkiye’deki ürünleri gibi yemekleri de Türkiye’dekine yakın lezzetteydi. Yolu düşenlere tavsiye ediyorum Bize canı gönülden ev sahipliği yapan Bilal Karakaya kardeşimize teşekkür ediyoruz.

Serbest zaman sonrası bir araya geldik. Rehberimiz Seçkin Sezer ile yollarımız burada ayrılıyor. İki gündür bizi gezdiren sempatik rehberimize teşekkür ediyoruz. Ayrıca grup olarak gezmeye gitmek isteyenler için irtibat kurup rehberliğinden yararlanmalarını tavsiye ediyoruz. Üç saat sürecek olan Letonya yolculuğu başladı.

LETONYA

            Öğleden sonra Estonya’nın başkenti Tallinn’den Avrupa’nın Paris'i olarak anılan Letonya'nın başkenti Riga'ya doğru yola çıktık. Tallinn ile Riga arası otobüs ile üç saat sürüyor. Dikkatinizi çeken yol boyunca her taraf ağaçlarla kaplıydı. Keşke Türkiye’deki bütün yollarda böyle ağaçlarla sıralanmış olsa diye temenni ediyoruz. Bu konuda Konya ovasını, Konya-Ankara yolunu yeşillendirme çalışmalarından dolayı Konya Şeker’i takdir ediyorum.

Riga şehrinin tarihi ve doğal güzellikleri rehberimiz Enes Okur eşliğinde gezeceğiz. Enes Okur, Antalya’nın Alanya ilçesinde ikamet ediyor. Letonya'da hem üniversite okuyor hem de amatör rehberlik yapıyor. Önce Letonya ve Riga şehri hakkında ön bilgi veriyor.

            “Letonya'nın nüfusu iki milyon iki yüz bin. Riga şehrinde yedi yüz bin civarında insan yaşıyor. Riga'da 100 civarında Türk vatandaşı çeşitli mesleklerde çalışarak hayatını devam ettiriyor.“Kuzey’in Paris’i” olarak anılan Riga; Orta Çağ mimarisinin korunduğu Eski Kent ile Eski Kent’i çevreleyen 19. ve 20. yüzyıldan kalma zarif binalar, tarihi doku ile bütünleşen iki katlı evler ve komünizm döneminden kalma çok katlı Sovyet binalarından oluşuyor. Arnavut kaldırımlı taş sokaklarla bezeli Eski Kent o kadar iyi korunmuş ki sizi adeta tarihin tozlu sayfalarında kaybolmaya davet ediyor.”

Bilgilendirme sonrası Riga eski şehir gezisinde önce Türklerin işlettiği lokantada akşam yemeğini yedik. Sonra sırasıyla Riga’yı gezmeye başladık.

Merkez Pazarı

Üç Baltık başkentinin en büyüğü olan Riga, çoğu kuzey ülkesi şehri gibi ilk bakışta dışarıdan sessiz, sakin hatta bazen ıssız bile görünüyor. Fakat içine girdiğinizde şehrin mutfağıyla ve birbirinden şaşırtıcı restoranlarıyla, derin alt kültürü, kafeleriyle inanması zor bir yapısı olduğunu hissedersiniz. Sanırım burada en çok sevdiğimiz kısım bu oldu. Eski Şehir bölgesinden çıkıp Merkez Pazarı‘na (Central Market) gitmek iyi bir fikir. Burasının daha çok balık türleri, taze meyve ve sebzenin satıldığı çok büyük bir pazar görüntüsü var. Gittiğimiz ülkelerde mümkünse yiyecek satan pazar yerlerine ve dükkanlara göz atmayı severim. İnsan böylece hem genel olarak yerli halkın ne yiyip içtiği hem de ülkedeki temel gıda fiyatları hakkında fikir sahibi olabiliyor. Aklınızda bulunsun Riga’da Ringa balığı ve soğuk sudan dolayı Somon balığı lezzetlidir. Balık yemeyi unutmayınız. Riga şehri İskandinav ülkelerini gezen bizler için ucuzdu diyebiliriz.

Özgürlük Heykeli

           Letonya’nın 18 Kasım 1918 de bağımsızlığını ilan etmesinden On yedi yıl sonra 1935’te Özgürlük Heykeli dikildi.  1944 yılında Sovyet ordusu Letonya'ya girdi  Letonya Sovyetlere bağlı olarak cumhuriyet ilan edildi. 1980'lerin  sonunda Sovyetler Birliği çözülmeye başladı. Baltık Ülkelerinde Sovyet baskısına karşı eylemler yapıldı. 23 Ağustos 1989 tarihinde Estonya, Letonya ve Litvanya  halkı el ele tutuşarak Tallinn'den Riga'ya oradan da Vilnius'a kadar uzanan 600 kilometrelik bir insan zinciri oluşturarak dünyaya seslerini duyurmayı başardılar. 21 Ağustos 1991 tarihinde Letonya Sovyetlerden bağımsızlığını ilan etti. 2004 yılında da Letonya Avrupa Birliği ve NATO’ya kabul edildi. Üç yıldızı havaya kaldıran bronz kadın heykelinin üzerinde “vatan”ve “özgürlük” yazıyor. Özgürlük Anıtı’ndaki üç yıldız Estonya, Letonya ve Litvanya’yı temsil ediyor.

Özgürlük Anıtı Letonyalılar için bağımsızlıklarının en önemli simgelerinden birisi sayılıyor.

            Kara Kafalılar Evi

Kara Kafalılar evi, Riga şehrinin sembolü olarak görülüyor.  Kara Kafalılar Evi aslında 1334 yılında yapılmış bir lonca evi. Söz konusu loncanın üyeleri, evlenmemiş yabancı gemi sahipleri ve siyah saçlı tüccarlar imiş. Evlenen üyeler, buradan ayrılıp Büyük Lonca’ya üye olurlarmış. Son derece keyiflerine ve sefaya düşkün oldukları söylenen Kara Kafalılar, İkinci Dünya Savaşı’nın başına kadar birliklerini sürdürmüşler. Binanın çatısında bulunan astronomik saat, haftanın günlerini, ay ve burçlarla ilişkilerini gösteriyor. Tarihi bina önünde herkes Riga hatırası olarak fotoğraf çektiriyor. Kırmızı kiremitli ve süslemeli bu görkemli binanın önünden bir poz vermeden geçmeyiniz. Biz de öyle yaptık.))

Kedi Evi

Yavaş yavaş Old Town bölgesinin içerisine doğru ilerliyoruz. Bu binanın tepesinde bulunan 2 kedi, şehrin turistik sembollerinden biridir. Hikaye’ye göre, eskiden bir tüccar, o zamanların Tüccarlar Loncası’ndan kovulmuş. Buna çok kızan tüccar, tepkisini belli etmek için evinin çatısına 2 tane kara kedi figürü yaptırmış ve bunların kuyruklarını ve sırtlarını Loncaya doğru çevirmiş. Tüccarlar Loncası’ndakiler buna çok bozulmuşlar. Daha sonra iş tatlıya bağlanınca ve kedilerin yüzünü Tüccarlar Loncası’na doğru çevirmiş. İşte o günden itibaren bu kediler şehrin simgesi olmuş.

Riga Kalesi

Kale 1330 yılından bu yana ayakta. Daugava Nehri’nin kıyısında tüm görkemiyle kente gelenleri selamlayan kale, Letonya Başbakanı’nın resmi ikametgâhı. İçerisinde müze ve devlet kurumlarının da yer aldığı geniş ve karmaşık bir yapı, şehirde mutlaka görülmesi gereken yerler arasında diyerek geziyi bitiriyoruz. Çünkü yağmur şiddetini arttırdı. Islanarak gezmek mümkün olmayacağına göre en iyisi korunaklı bir yere sığınmaktır. Hemen otobüse binerek konaklayacağımız Park Inn Oteli’ne geldik.

Rehberimiz Enes Okur, “Salim Hocam gezmeye, yeni keşifler yapmaya meraklı olduğunuz belli oluyor. Vakit darlığından dolayı her yeri gezemedik.  Konaklayacağınız Park Inn Oteli’nden sabah erkenden kalkarak yirmi dakika uzaklıktaki eski ve merkez Riga’yı birbirinden ayıran, üzerinde köprüler bulunan Pilsetas Kanalı’nı ziyaret edebilirsiniz. Manzarası çok güzeldir. Sakın kaçırmayın.” diye tavsiyede bulundu. Teşekkür ederim Enes Okur.

Enes Bey’in sözünü tutmak lazım değil mi? Madem içimizdeki kaşiflik duygusunu hissetti. Tavsiyelerini yerine getirelim. Bir daha Riga’ya yolumuz ne zaman düşer bilemeyiz.))

Pilsetas Kanalı

Sabah erkenden uyanarak Ömer Uçar ile önce kahvaltı yaptık. Otelin yemek salonunda her milletten turistler dikkatimizi çekti. Biraz pratik İngilizce ile Arjantin, İspanya ve Endonezya’dan gelen orta yaş üzeri gruplar olduğunu öğreniyorum. Gezi grubundaki arkadaşlar uyurken sabah serinliğinde rehberimizin tarif ettiği mekanlara doğru yola koyulduk. Yirmi dakika uzaklıktaki doğal güzellikleri ve Pilsetas Kanalı’nı ziyaret ediyoruz. Şehrin ortasından kenarları yemyeşil ağaçlarla ve bakımlı çiçekler süslü Pilsetas Kanalı geçiyor. Manzara harika görünüyor. Enes Bey’in anlattığı kadar varmış diyoruz.

Kanalın yanındaki köprüde asılı birçok kilit bulunması dikkatimizi çekti. Sevgililer veya evli çiftler aşklarının sonsuza kadar sürmesi için kilitleri buraya asıp anahtarını Pilsetas Kanalı’na atıyorlar. Anahtarları kanala atıyorlar ama en çok boşanma oranları yine bu ülkelerde görülüyor. Mutlu bir evlilik için marifet anahtarların kilitli olmasında değil gönüllerin bir olması ve karşılıklı fedakârlık gerektirmesi diyebiliriz. Aslında Avrupa’nın birçok şehrindeki köprülerde bu tür etkinlikler turistler için cazibe merkezi haline geliyor. Amacı turistler o şehri ziyaret etsin ve bolca para harcasın. Yani tamamen duygusal işler.))

 

Kırk beş dakikalık gezi sonrası Park Inn Oteli’ne geri döndük. Gezi grubu yavaş yavaş sabah kahvaltısı için otelin yemekhanesine doğru gelmeye başlıyor. Bir gün önceki yorgunluk yüzlerinden okunuyor. Onlar kahvaltı yaparken biz de otelin internetini kullanarak ailemizle görüntülü olarak konuşuyoruz. Dünkü Estonya ve Letonya gezimiz hakkında ailemizi bilgilendiriyoruz. Aile üyelerine gün aşırı rapor veriyoruz. Ne de olsa yalnız geziye yalnız çıktık. Ailemizde hangi ülkede nereleri geziyorlar, başka neler yapıyorlar diye merak ediyorlar.))

Kahvaltı sonrası odaları boşaltarak valizleri otobüse yerleştirdik. Biz de güzel anılar bırakan Riga şehrine veda ediyoruz. Yeni rotamız beş saat sürecek Litvanya’nın başkenti Vilnius şehrine doğru yola çıktık.

İrtibat ve her türlü görüşleriniz için:salimfethiye@hotmail.com

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
10 Yorum