xxx52
Kürt meselesine farklı bir bakış
Milletimizin (İslam ümmetinin) değerli bir parçası olan Kürt kardeşlerimize ait gösterilen birçok talep ve hedeften söz ediliyor ve bunlar belli bir politikanın adeta ekmeği ve suyu oluyor. Peki işin aslı nedir, bu ayrılıkçı anlayış ve talepler Kürtlerin ne kadarına aittir? Bu soruya "bir cevap" olan ve meselenin çözümü için samimi gayret sarfedenlere faydası olacağını düşündüğüm (altına bir uzman hekim diye imza atmış) uzunca bir mektubu üç yazıda okuyucularımla paylaşmak istiyorum.
...Yazılarınızı mümkün olduğunca takip ederim. Önemli hususlara parmak basıyorsunuz. Allah eksikliğinizi vermesin. Gerçi fazla girmiyorsunuz ama ben bölgeden bir insan olarak ülkenin en önemli sorunu olma özelliğini hâlâ koruyan Kürt sorunu veya Ayrılıkçı Terör Meselesi de denilen konuda sizinle biraz sohbet etmeyi arzu ettim.
Kanaatimce bu meselede bir şey ya kasten eksik bırakılıyor, ya da bilerek atlanıyor. Doğudaki bir evde ve Kürtçe konuşulan bir ailede büyüdüm ve halen burada yaşayan bir insanım. Dolayısıyla meseleyle ilgiliyim. Hem sözünü ettiğim eksikliği dile getirmek hem de konuyla ilgili diğer bazı duygu ve düşüncelerimi sizinle paylaşmak istiyorum. (eğer rahatsız ediyorsam affımı dilerim).
Kime Kürt ya da Türk demek lazım? Kürtçe konuşanlara Kürt, Türkçe konuşanlara da Türk dersek bu doğru olur mu? Bir çok Kürdün Kürtçe bilmediği gibi bir çok Türkün de Türkçe bilmediği ve Kürtçe konuştuğunu hepimiz biliyoruz. Keza Zazaların bir kısmının Zazaca konuştuğunu ama kendilerini Türk olarak tanımladıklarını da biliyoruz. O halde konuşulan dile göre ırk tespiti yapılamayacağını söylemek mümkündür sanırım. Tabii ki kafatası ölçülerek veya vücut yapısına bakılarak da ırk tesbiti yapılamayacağı kanaatindeyim.
Geriye DNA kalıyor. Genetik çalışmalarla etnik köken tespiti yapılıp yapılamayacağı hususu netlik kazanmamıştı ama yakın zamanda bu hususta bir gelişme oldu.
Üç sene önce İtalyanların da ağırlıklı olarak iştirak ettiği Bodrum'daki uluslararası bir simpozyumda (Tarihten Bir Kesit, Etrüskler 2-4 Haziran 2007 Bodrum) gen tahlilleriyle ırkların teşhis edilebileceği belirtilmiştir ve Zaza ile Kürtlerle ilgili çalışmalarda önemli bilgiler elde edilmiştir. Ama nedense bu bilgiler medyamıza yansımamıştır. (O ilmî toplantıda Kürtlerin ve Zazaların gen yapısının en fazla Türklerin gen yapısına uyduğu için medyamızın bu Simpozyuma fazla ilgi göstermediğini düşünmekteyim. Gerçi bilimsel toplantılara basının ilgisi genellikle azdır ama bu toplantının önemi başkaydı, Türkiye'nin en önemli sorunu ile alakalı bilgiler ortaya çıkmıştı. Kürtlerin kökeni ile ilgili tartışmalarda adeta bir kırılma, bir dönüm noktası özelliğini taşıyordu. Çünkü Kürtlerin ayrı bir ırk olduğu iddialarını ters yüz ediyor ve basının da yıllarca doğrulanmamış bu görüşleri yaymakla büyük bir yanılgı içinde bulunduğunu ifşa ediyordu. Simpozyum bildirileri Türk Tarih Kurumu tarafından bir kitap haline getirilmiştir).
Ben ırk peşinde değilim ama illa ki ırk diyenlere bu simpozyum onları mahcup edecek bir cevap teşkil etmiştir.
Küçükken (ve halen) ebeveynlerim hep Türk olduğumuzu söylerlerdi. Biz de kendimizi her zaman öyle bilir, öyle kabul ederdik. Kürtçe konuşuyorduk ama Türk olduğumuza inanıyorduk ve mutluyduk. Bu birlik ve beraberliğimiz, kaynaşmış ve kenetlenmiş halimiz birilerini rahatsız etmiş olacak ki, son yıllarda ırk meselesini önümüze getirdiler ve ısrarla Türk olmadığımızı söylemeye başladılar. Benim Türk, Zaza veya Kürt olmam başkalarını neden bu kadar ilgilendiriyor bilmiyorum. Beni benden daha fazla düşündüklerine inanamıyorum. İlla ki Kürt olduğumuzu bize dayatmalarının başka sebepleri olmalı diye düşünüyorum. Aslında her lafın başında Kürt diyenlerin bir nevi ırkçılık yaptığını da düşünmeye başladım. Hani ırkçılık yoktu? (Sözüm size değil ama bazı İslamcı yazarların maalesef bu kategoride olduğunu görüyorum).
Medyadaki sürekli Kürt vurgusundan dolayı, şimdi şarktaki bir insanın Türk olduğunu söylemesi tuhaf karşılanır oldu. Dün, yani 60-70 sene önce doğudaki insanların belki de yüzde doksanı kökenini merak etmeden, sorgulama ihtiyacını duymadan kendini 72 milyonluk milletin bir ferdi olarak görüyordu ve bundan herhangi bir rahatsızlık hissetmiyordu. Aynı dine mensup olmak ve aynı mefküreyi paylaşmak onlara yetiyordu. Ama son 15-20 yıldan beri etnik yapı lafları ortaya atılınca bazılarında bu merak uyanmaya başladı. Benim etnik kökenim acaba nedir gibi sorgulamalar ortaya çıktı.
Kürt realitesi gibi sözler bu merakı körükledi. İslam ortak paydasını yeterli görmeyenlerin sayısı artmaya başladı. Bölgedeki yayınların hepsi de maalesef Kürtçülerin görüşleri doğrultusunda olduğu için (tahmin edileceği gibi başka görüşlere tahammülleri yok) tabii olarak insanlar bu yayınların etkisi ile kendini başka bir millettin mensubu gibi görmeye başladılar. Dolayısıyla kendini 72 milyonluk milletin bir parçası olarak görenlerin sayısı azaldı. Bugün bu oran herhalde yarı yarıya düşmüştür. Bu gidişle yarın daha da düşecektir.
Kendini Kürt olarak görenlere bir diyeceğim yok ama doğuda kendini Kürt kökenli olarak görmeyen milyonlarca insan da var. Onların sesine maalesef kimse kulak vermiyor. Buralarda herkesin Kürt olduğuna inanması için yoğun bir çaba ve propağanda var. Hepimiz Müslüman olduğumuzdan dolayı aynıyız, ayrımız gayrımız yok diyoruz, etnik kökenin, Kürt ya da Türk veya Zaza olması önemli değil, diyoruz ama gene de illa ki 'siz Kürtsünüz' diye dayatıyorlar.
Açıkçası Doğudaki Türklerin varlığını tamamen inkar ediyorlar, hatta olanları da imha ediyorlar. İmha edemediklerini ise göçe zorluyorlar. Kürtçülerin baskıları, güya demokrat olarak bilinen kimi aydınların telkinleri, liberallerle bazı İslamcı yazarların da bu gibi propagandalara kapılması sonucu ayrılıkçılık hız kazanmıştır. Açılımdan sonra ise özerklik ve federasyon hedeflerine ulaşacaklarına dair ümitleri daha da artmıştır. Cesaretlendiler. Özerklik verilmez ve Apo da af edilmez ise iç savaş çıkartırız, tehdidini dillendirmeye başladılar.