xxxx451
Kritik bir dönemden geçiyoruz
Evet, kritik bir dönemden geçiyoruz. Çözülmesi gereken önemli problemlerimiz üst üste birikti, meselelerimizi, zamana yayarak, önemine göre sıraya koyarak, çözmüş olsaydık bu derecede sıkışık bir duruma düşmezdik.
Meselâ Avrupa Birliği'nin telkini ve baskısıyla mâzimizle hesaplaşarak bir demokratikleşme çabası içerisine girdik.
Sivil otorite üzerindeki, asker baskısının ortadan kaldırılması gibi bir değişim yapmamız istendi.
Buna ilaveten, bazı darbe teşebbüsleri önemli bir problem olarak önümüze geldi. Ergenekon davaları açıldı. Açılmasına açıldı ama, bu iş o kadar uzun zaman isteyen bir karaktere büründüki, giderek davaların bitip bitmeyeceği ya da müsbet netice alınıp alınmayacağı hakkında, kamuoyumuzda bir tedirginlik ve hatta bir ümitsizlik başgöstermeye başladı.
Öte yandan ülkemizdeki darbe itiyadına son verecek ve dahi insan hakları ilkelerini hayata geçirecek yeni bir ANAYASAyapmak ihtiyacı o derecede önem kazandıki, bu ihtiyaç giderilmeden hiç bir problemin doğru dürüst çözülemeyeceği anlaşıldı.
Bu yetmiyormuş gibi şimdide Balyoz darbesi, Kafes darbesi gibi yeni yeni badireler başgöstermeye başladı.
Demokratikleşen ülkelerin geçirdiği buhranlar:
Yukarıda belirttiğimiz içinden çıkılması müşkülat arzeden olaylar, göz önünde tutulacak olursa, bizden önce demoktikleşen meselâ bir Fransa'nın veya bir İngiltere'nin, demokratikleşme aşamalarında bize nazaran çok daha vahim ve hem de kanlı kavgalar ve mücadeleler, bizim geçirmekte olduğumuz demokratikleşme sürecimizin, milletimizin olgunluğu sayesinde daha insani, daha vicdani, daha medeni bir çizgide seyrttiği görülür.
Bu sebebten, geçirdiğimiz kritik dönemin getirdiği sıkıntıları, gözümüzde büyütmemeliyiz. İtidalimizi (soğukkanlılığımızı) elden bırakmamaya, âsabımıza hâkim olmaya çalışmalıyız.
Eğer sabır ve itidal göstermez isek, yapmak istediğimiz reformlar, açılımlar, yenileşme çabaları tersine tepebilir, yapılmak istenilen girişimler, narkozsuz ameliyatlar gibi canımızı acıtabilir veya faideden ziyade zarar getirebilir.
Bir futbol müsabakasında bile, oyuncular, öfkeye kapılarak, hasmane söz ve tavırlar takınırlarsa, önce oyuncular yumruklaşır, sonra seyirciler kanlı bıçaklı kavgaya tutuşur. İş içinden çıkılmaz hale gelir. Askerlikte bir söz vardır: "Bir askeri birliğin en kritik dönemi mevzi değiştirdiği dönemdir." derler. Yapılmak istenen demokratikleşme ya da sistem değişikliği onun gibi kritik bir dönemdir. Tecrübe ister, sabır ister, titizlikle dikkat ister.
Bu kritik dönemde, bilhassa TBMM'de grubu bulunan partilere çok önemli görevler düşmektedir. Tabiiki gerek iktidar ve gerekse muhaleet partileri, gerçekleri en ince ayrıntıları ile dile getirmekle mükelleftirler. Ama yapılacak karşılıklı fikir teatilerinin yapıcı ve yol gösterici olmasının ön planda tutulması gerekir.
Mesela 2 gün önce Saadet Partisi Lideri Sayın Numan Kurtulmuş, partisinin ekonomik politikasını bir manifesto ile açıkladı. Bu açıklama ilmi ve yapıcı, yol gösterici oldu. Millî menfaatlerin korunması ve gözetilmesi çizgisinde yapıldı.
İtidal, vekar, ciddiyet ve tolerans içinde davranmak, siyasi nezaketin gerektirdiği üsluba riayet etmek, aynı zamanda darbelerin ve cuntaların, teşekkül ve gelişmesine karşı da bir koruyucu kalkandır, bir teminattır. Yakın tarihimizde meydana gelen darbe ve müdahalelerden önce, sivil politikadaki kavgalar, münakaşalar, aşırı ithamlar, hadden aşkın hale gelmiş ondan sonra müdahaleler başgöstermiştir.
Fikre karşı kaba kuvvet her kişinin kârıdır.
Fikre karşı fikirle mukabele er kişinin kârıdır.