Hakkı ERÇETİN

Hakkı ERÇETİN

Kravat

Bu hayatta takıntılı olduğum nesnelerden biri de kravattır. Medeniyet yuları olarak tabir edilen bu kumaş parçası günlük erkek giyiminde önemli bir yere sahiptir. Takanı var takmayanı var, yakışanı var yakışmayanı var, yakıştıranı var yakıştıramayanı var, savunanı var karşı olanı var, seveni var, nefret edeni var, yani var da var…

Özellikle Avrupa'da ne zamanki bir bilim dergisinde kravat takmanın sağlığa zarar verdiğine dair bir yazı çıksa hemen İtalyan veya Fransız moda veya tekstil gruplarının desteklediği başka bir bilim dergisinde bunu çürüten bir yazı görmeniz mümkündür. Kendi çapında önemli bir sektördür.

Bu  "kravat" tabiri "Hırvat" kelimesinin Fransızca telaffuzudur (Crovat-Krovat). Rivayet odur ki, zamanında Haçlı seferleri için hazırlanan orduya katılan Hırvatlar grupları belli olsun diye aynı şekilde boyun bağları bağlamışlar. Bu kumaş parçasını görenler onların "Krovat" olduğunu bilirlermiş. Böylece kravat isim ve cisim olarak ortaya çıkmıştır.

Belki de benim kravata karşı olan takıntımın sebeplerinden biri bu rivayet bile olabilir. Bu Hırvat milleti Boşnak kardeşlerimize tarihin her döneminde söz vermelerine rağmen kalleşlik ve hıyanet etmişlerdir. En son savaşta da aralarında saldırmazlık anlaşması olmasına rağmen Boşnakların en zayıf anında arkadan kalleşçe saldırmışlardır. Mostar'da Osmanlı'nın ve İslam'ın Neretva nehrine ters hilal şeklinde vurulmuş mührü mesabesinde olan meşhur ve de koruma altındaki dünya kültür mirası listesinde olan Mostar köprüsünü yıkanlar da yine bu Hırvatlardır. Bundan dolayı Boşnakların arasında bir deyiş vardır. "Sırp bir Çetnik Hırvat iki Çetnik" derler. Yani bir Ustaşa[1] eşittir 2 Çetnik[2] demektir.

Neyse konuyu fazla dağıtmadan yine bugüne dönelim. Bu basit aksesuar günümüz siyasetinde, iş dünyasında, kamu ve özel kuruluşlarda olmazsa olmaz bir nesne olarak yer almaktadır. Son yirmi senedir bir gevşeme olsa da bu işgal halen devam etmektedir. Mesela meclis tüzüğüne göre milletvekilleri takmak zorundadır. Anap partisinin erken dönemlerinde yanlış hatırlamıyorsam Zonguldak milletvekili kravatı beline takıp meclise girmişti ve "tüzük takmayı zorunlu tutuyor ama nereye takılacağını söylemiyor. Bunun için ben de böyle takmayı tercih ettim" demişti. Bunun üzerine tüzükte gerekli düzenlemeler yapılmıştı.

Sivil iş dünyasında ve okullarda da takılması zorunlu bir nesnedir. Bu zorunluluğu sonuna kadar zorlayan yöneticileri asla sevememişimdir.

Belli dönemlerde kravatın takılmasında aşırı hassas olan bazı yöneticilere bunun sebebini sorma fırsatım olmuştu. Bir kısmı mevcut tüzüklerin veya yönetmeliklerin uygulanma zorunluluğuna ve sorumluluğuna işaret etmişti. Bir kısmı da bunun bir disiplin sağlama gayreti olduğunu ve buna bağlı olarak mezkur nesnenin erdemini açıklamaya kalkmışlardı. Bu ikinci grup benim görüşüme göre acınacak durumda hasta zihniyetli zavallı kimselerdir. Zaten bu tipler dar kafalı eski zaman yönetici tipini temsil ederler. Bunlar disiplin deyince akıllarına ilk gelen askeri bir disiplin ve mutlak itaattır. Yani tek tip insanlar, düşünmeyen sadece itaat eden ve emirleri yerine getiren tipler isterler. Kendilerini firavun zanneder bunlar çünkü…

Öğrencinin veya çalışanın kravatı milim kaysa yahut gömleğin son düğmesi kapalı değilse bunlara göre vatan elden gidebilir ve sistem her an çökebilir. Bunları kestirmeden Mazhar Osman'a havale ediyorum.

Biraz daha yumuşak görüşe sahip ancak insiyatif kullanma yeteneği olmayan yöneticiler de disiplin için bunun gerekli olduğunu ve görünüşte yeknesaklık sağladığı için savunurlar ve en azından iki yakamızı bir araya getiriyor esprisini yaparlar. İlla iki yaka bir araya gelecekse bunu bazı özel kolejlerin yaptığı gibi Teksas tipi bir düğmeye iliştirilen bir ip te yapmaktadır deyince olmaz illa kravat olacak diyorlar. Sebep nedir? Cevap yok.

Zaten bizim kültür ve geleneğimizde yakanın yeri yoktur ve fazlalıktır. Bizde asıl olan yakasız "goynek"tir. Bu sebepten kravat denen aksesuar da gereksizdir. Ayrıca disiplin demek te tek tip insanlar grubu oluşturmak demek değildir.

Bütün bunları bir araya getirdiğimizde, takana da bir şey demem takmayana da ancak bu gereksiz bez parçasının erdemini ve gerekliliğini savunmaya kalkan zat-ı muhterem eğer müselman ise bu şahsın ya aklında eksiklik vardır ya da imanında derim.

Çok sert bir ifade mi oldu acaba? Ancak bu konuda takıntılı olduğumu peşinen söylemiştim.

Artık takıp takmamak size kalmış. Bu bez parçasını takınca günaha girmeyiz ancak Hz. Peygamberin gayri müslimlere benzememe sünnetini de hiçbir zaman göz ardı etmeyelim.

 

 

hercetin39@gmail.com

 

 

 


[1] Ustaşa, Hırvat milliyetçilerine verilen addır.

[2] Çetnik, Sırp milliyetçilerine verilen addır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.