Havva YILMAZ
KORKMA!
Tarihinin en acı günlerini yaşayan , onlarca yıldır yenilgilerle yo(ğ)rulmuş milletine böyle sesleniyordu Akif . Çileyle özdeşleşen toprakların o günler de ne kadar da ihtiyacı vardı bir damla "ümit suyuna" . İşte Akif , milletine , ihtiyacı olduğu zamanda ,en ihtiyaç duyduğu şeyi veriyordu . Bunun için "milletin adamı"ydı . Hayatının her döneminde mensubu olduğu milletin zaferleriyle sevinip , yenilgileriyle ızdırap duyduğu için "Milli Şair"di . Bir sahnesini bile görmediği Çanakkale Savaşı'nı ,görenlerin bile anlatamayacağı sözlerle destanlaştırdığı için "özel"di.
"Ne büyüksün ki; kanın kurtarıyor tevhidi,
Bedrin arslanları ancak bu kadar şanlı idi."
seslendiği kahramanlar destan yazarken, nasıl da coşuyordu Akif' in yüreği.Elden çıkan her toprak parçasında his dünyasında ne fırtınalar kopuyordu acaba?
Mutluluğunu milletinin mutluluğuna bağlamış bu dava adamının "cehalet , ayrılık ve fakirliğin" pençesindeki yurdunu nasıl yaşlı gözlerle izlediğini varın siz düşünün...
"Nasıldın ey koca millet?
Ne oldu akıbetin?" diye çığlık çığlığa haykırdığı hakikatler ,paslı yüreklerde makes buluyor muydu o günlerde?
Yokluk içinde geçen ömründe, kendi halinden bir kere bile şikayet etmeyen "bu yüce ruh" ,düşman çizmesi altındaki ülkesini gördükçe ;
"Viranelerin yasçısı baykuşlara döndüm,
Gördüm de hazanında bu cennet gibi yurdu ...
Gül devrini bilseydim onun bülbül olurdum
Ya Rab! Beni evvel getireydin ne olurdu?" diye inliyordu .
Tacettin Dergahı'nda İstiklal Marşı' nı yazarken , kaç geceyi uykusuz geçirdi Akif ? Yarışmada kazandığı parayı -çok ihtiyacı olmasına rağmen- almayıp , soğuk kış günlerinde paltosuz gezerken milleti için hangi hayalleri kuruyordu ?
Her adımına destek olduğu "Milli Mücadele" nin kazanılmasından sonra, birden istenmeyen adam oluşunu ,adi bir suçlu gibi takip edilişini nasıl içine sindirdi ?
Nihayet ,kendisine yapılan manevi işkenceye dayanamayıp Mısır 'a göç ettiğinde , vatan hasreti nasıl yaktı yüreğini ?
Mısır 'da geçen hasret ve ızdırap dolu 11 yıldan sonra yurda döndüğünde Boğaz'ı hangi hislerle seyretti ?
Mısır Apartmanı 'nda yokluk içinde ölümü beklerken ,"Sessizce yaşadım.Beni kim nerden bilecektir ?" deyişini duyanlar nasıl hakim olabildiler gözyaşlarına ?
Akif 'in ummanlar kadar derin his dünyasını anlamak , onun hayatını ve Safahat'ını okumakla mümkündür . Hayatını okuyanlarda , yaşamını her dönemine sinmiş acı ve ızdırabı göreceklerdir .Maalesef vefatından sonra da yürek burkan hadiseler yaşanmış , devlet töreniyle uğurlanması gereken "üstad"ın tabutuna Türk Bayrağı bile çok görülmüştür .Ölüsü bile birileri için tehlike sayılan Akif ,sessizce Beyazıt Camii' ndenB götürülürken ,vefatı üniversite öğrencileri arasında fısıltı ile yayılmış ,onlarca gencin elleri üstünde Edirnkapı Şehitliği'ne götürülmüştür.Bu arada nereden bulunduysa bir bayrak bulunmuş ,dualar tekbirlere ,İstiklal Marşı'nda mısralar hışkırıklara karışmış , Rahman-ı Rahim bu bağrı yanık kulunun yapayalnız uğurlanmasına izin vermemiştir .
Bu tabloyu her gözümün önüne getirişimde acı ve gurur kaplar yüreğimi.Ona reva görülen muamele içimizi acıtsa da;
"Asım 'ın nesli diyordum ya nesilmiş gerçek,
Çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek."
diye seslendiği gençliğin cenazesine sahip çıkışı gurur verici elbette.
2011 'in "Mehmet Akif yılı " ilan edilmesi dolayısıyla bizlerde onun fikirlerine sahip çıkarak vefa borcumuzu ödeyebiliriz .Akif'i anlamak ; onun verdiği mücadeleyi bilmek ve eserlerine sahip çıkmakla olur .Geleceek nesillere tarih bilincini aşılamak için "Milli Mücadele"ye omuz verenleri tanımak ve tanıtmak zorundayız.
Allah ,Akif ve Akif gibi fedakar ruhlardan ebeden razı olsun.Azizi milletimizi Akif gibi yüreği yanıklardan mahrum bırakmasın .(AMİN)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.