Fatma Ç. KABADAYI
KOMŞU TABAĞI ADABI
Önemli bir husus bu…
Bize ailemiz tarafından komşu tabağının boş gönderilmeyeceği, kendi yemeyeceğini ona göndermenin doğru olmadığını öğrettiler. Yarım asırlık hayatım boyunca biz de bunlara ilaveler yapacak kadar öğrendik. Bu yalnız olmadığınızın, kapısını çalacak bir dostunuzun olduğunun göstergesidir.
Konuya girmeden önce geçen yıl yaşadığım bir tabak vakasını sizlerle paylaşmak istiyorum. Komşunun tabağını özenle hazırlayıp teslim ettim. Bekletmeyi sevmem. Emanet ne de olsa diye düşünürüm. Hele de sakar biri olunca. Teşekkür etti, “Çok zahmet ettin,” dedi. Birkaç gün sonra aynı tabakla yeni bir ikram geldi karşı taraftan. Birkaç gün sonra da ben götürdüm. Üç ay sonra “Komşum, Allah aşkına getirme artık, tabağını al. Koy dolabına, başka tabakla devam edelim…” deyince ben “Bu tabak benim değil ki” dedim. O benim sanıyormuş ben onun. Sonunda komşum tabağın gerçek sahibini bulup ulaştırdı. Hayli vakit geçmişti.
İslamiyet komşu hakkına önem verir. Nisa Suresi 36. Ayette şöyle buyurulmuştur: “Anaya, babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolcuya, elinizin altında bulunanlara iyi davranın.”
Ayrıca Hadis-i Şerifte “Bir kimse, komşusundan ne bekliyorsa, komşusuna da aynı şeyleri yapmalıdır. Allah’a yemin ederim ki, bir kimse, kendisi için sevdiği şeyi, komşusu veya arkadaşı için sevmedikçe iman etmiş olmaz,” buyurulmuştur.
Komşuluk çok önemli, hele de kültürel değerlerimizi yaşatmaya çalıştığımız, eskiden böyle miydi dediğimiz son yıllarda. Yan apartmanımdakiler de komşumdur, alt dükkânda çalışanlar da benim için. Komşunuza yemek ikramında bulunmanız için çok çok özel bir şey olmasına, hastalanmalarına, yakınlarının vefat etmesine gerek yok. İçinizden geldiği zamanlarda....
Ben bugün sadece komşu tabağı adabına değinmek istiyorum.
- Komşunuz size kıymet verip elindekinden size de bir tabak ikram etmek üzere kapınızı çalmışsa, teşekkür edin, gülümseyin ve ikramını kabul edin. Hiç sevmediğiniz bir yemek dahi olsa incitecek sözler sarf etmeyin. “Aman komşu, keşke getirmeseydin, bizim evde bu yenmez, kimse sevmez pancar tatlısını…” demeyin.
- Komşunuz tabağını hemen boşaltıp vermenizi isterse içeri buyur edin ya da birazdan getireceğinizi söyleyin. Hemen boşaltıp, yıkamadan ya da öylesine bir sudan geçirip uzatmak kabalıktır.
- Komşunuz tabağı teslim etti, gitti. Tabak boşaldıktan sonra onu kendi tabağınız gibi kullanmayın. Bir kenara ayırın. Komşu tabağı sizin değildir ve yemek tabağı ya da çöp tabağı olarak kullanılmaz. “Ne olacak, bu seferlik ona koyalım,” diye düşünmeyin.
- Komşu tabağını uzun süre evinizde tutmayın. Emaneti üç beş gün içinde kendinize gelmesini istediğiniz şekilde hazırlayıp teslim edin. Hele sık sık ikramda bulunan, paylaşmayı seven bir komşunuz varsa üst üste yığıp bir ay sonra kapısını çalmayın. Züccaciyeci ayağına geldi sanmasın. “Komşu, tabakların epey birikti de kırılmadan getireyim, dedim,” gibi sadece kendinizin güleceği espriler yapmayın. İstetmeyin.
- Diyelim ki komşu tabağının başına bir kaza geldi. Çatladı, kırıldı ya da eridi. Hemen yenisini alıp özür dileyerek gönlünü alın. “Ne olacak canım, alt tarafı bir tabak,” diye düşünmeyin. Bu sizin zarafetinizi gösterir.
- Komşu tabağını günün hangi vaktinde vereceğiniz de çok önemlidir. Sabahın erken saatinde, gecenin yarısında tabak teslim etmek için komşu rahatsız edilmez. Samimiyete göre aranıp sorulabilir. “Ah, uyuyor muydunuz, ne bileyim saat dokuz oldu, kalktınız sanmıştım,” gibi özel hayatlarını irdeleyici cümlelerle tabak uzatılmaz.
- Komşu tabağı adabında en önemli hususlardan biri de götürdüğünüz ikramın “Acaba bu artık mı, kimin artığı acaba?” hissi vermesine mahal vermemektir. Örneğin, toplu misafirlerinizi yolcu ettikten sonra, iftarınızı açtıktan sonra, verdiğiniz bir parti ya da toplantının ardından tabak iadesi yapılmaz. "Ay bende de gün vardı, bir saat önce kalktılar, sana da getireyim dedim," cümlesi zanna sebebiyet verir.
- Komşu tabağı özenilerek hazırlanmalıdır. Etrafı bulaşık, yıkanmamış hissi veren bir görüntü ile emanet teslim edilmemelidir. Bir tas sıcak çorba götürürken sallanmaktan her yerine dökülmüş, üstündeki pul biberlerin tabağın altına kadar yapışmış olduğunu düşünebiliyor musunuz? Estetik, kibarlığınızın devamıdır.
- Komşuya ikram edileceği zaman çatlamış, yıpranmış tabakla ikram yapılmaz. Karşı tarafa değer verilmediği hissi yaşatmak hoş değildir.
- İkram tabağı verilirken sizi alakadar etmeyecek konularda soru sorulmaz, evin içine bakmaya, içeri girmeye yeltenmeye çalışılmaz. “Ne yapıyordun, yatıyor muydun, misafirin mi var?” diyerek karşı taraf rahatsız edilmez. Kapıda başkalarını rahatsız edecek şekilde muhabbet edilmez.
- İkram için götürülen tabağın üzeri yolda tozlanmasın ve karşılaşılan kişi içini görmesin diye uygun bir şekilde kapak ya da peçeteyle kapatılır.
- Size özel bir incelikle yemek ikramı yapan komşu tabağına imkânınız varken sadece boş vermemek adına sıradan malzemeler koymak hoş değildir. Gerekirse sırf o tabak için özel bir çaba harcamalısınız fakat kendinizi strese ve zor duruma sokacak kadar değil elbette. Gücünüzün yettiğince. “Aman kızım, şurada bisküvi vardı, koy da ver tabaklarını…” gibi bir cümle geldi aklıma. Hoş gelmiyor kulağa değil mi?
- Etrafa çok koku gidecek yemekleri yaparken mümkün olduğunca önlem almaya, imkânınız oldukça paylaşmaya gayret edilmelidir.
Komşuya karşı cömert olun. Unutmayın, “Komşuda pişer bize de düşer” diye bir atasözümüz olsa da kimse size bir beklenti içinde tabak getirmez. Bu tür komşuluk ilişkileri sizin kişiliğinizi yansıtan önemli ayrıntıları gizler. Rahmetli babaannem “Komşuna götürdüğün ikram cennette önüne gelecek, ona göre hazırla,” der bizi teşvik ederdi.
Velhasıl…
Komşu tabağı adabını kültürümüze ve size yakışacak şekilde devam ettirelim. Sürçülisan ettikse af ola…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.