KODLAMA HATASI

1985 yılı son sınıfta Ankara'da üniversite okuyan bir ağabey babamın işyerine gelerek “Bu öğrencileri 3 haftalık hızlandırılmış kursa yazdırmak için Ankara'ya götüreyim.” dedi. O zamanlar Fethiye’de üniversiteye hazırlık dershanesi yoktu. İçimden sevindim. Ankara'ya gidelim diye bastırdım. Benim öncelikli amacım başkent Ankara'yı görmek ve gezmekti. İkinci olarak da dershaneye giderek iyi bir bölüm kazanmaktı. Aynı sınıftan beş arkadaş gittik Ankara'ya. İyi ki de gittik. Çünkü pratik soru çözme metotlarını öğrendik. Şehrin sokaklarını, alıveriş merkezlerini, belediye otobüsü ile bir semtten diğerine nasıl gidebileceğimizi keşfettik.

Üniversite sınavına iki gün kala otobüsle İzmir'e vardık. İzmir'de öğrenci arkadaşların yanında kaldık. Ertesi gün üniversitede okuyan ağabeylerle sınava gireceğimiz okula gittik. Okulun yerini, yolunu, hangi otobüs gidiyor vb. tüm özelliklerini öğrendik.

O günler Ramazan ayı ve biz de oruç tutuyoruz tabii. Gündüz epeyce yorulmuştuk. Çünkü öğrenciler belediye otobüsü, vapur vb. taşıtlara ücretsiz biniyorlar ve bu da normalden fazla bir yoğunluğa sebep oluyordu. Ramazan ayında ücretsiz belediye araçlarından faydalanmanın tadını çıkardım.:) Hayatımda ilk defa Konak’tan Karşıyaka’ya vapur ile gidecektik.Tabii ilk olunca deniz havası çarptı beni. İçim dışıma çıktı. Güç bela yolculuğu tamamladık. Nihayet akşam ezanı okundu ve iftarımızı açtık. Sonrasında Teravih namazı kılmak için camiye gittik.

O zamanlar sınavdan önce tercihler yapılır ve sonra sınava girilirdi. Sınavdan önceki akşam tercihleri karalama kâğıdına yazdım. Dört yıllık on sekiz ve iki yıllık altı tercih hakkımız vardı. Bütün tercihleri yazdım. Kodlama işi uzun sürecekti. 9 Eylül Üniversitesi İktisat Fakültesinde okuyan AbdulkadirAğralı ağabey "Salim kardeş bugün çok yoruldun. Sen uyu. Tercihleri ben kodlayayım." dedi. Başımı yastığa koyar koymaz uyumuşum. Sahura kalkınca ilk işim “Tercihleri doldurdunuz mu?" diye sormak oldu. Abdulkadir ağabey "Doldurdum." dedi.

Sahurdan sonra sabah namazı kıldık, biraz uyuduk. Saat sekiz olunca da uyandık. Sınav için hazırlandık.

 

İzmir yazın çok sıcak olur. Temmuz ayının ortası ve oruçlu olarak sınava gireceğim. Sınav öncesi bir abdest aldım ve dua ettim. Oruçlu olmama ve havanın sıcak olmasına rağmen sınavda hiç açlık ve susuzluk çekmedim. Kafam dinç. Oldukça rahat bir şekilde soruları cevapladım.

Sınav sonrası Abdulkadir ağabey "Sınav nasıl geçti?" diye sordu. Ben de oldukça iyi geçtiğini söyledim. “İstediğim bölümlerden biri gelir.”dedim.

Ertesi gün dokuz saat sürecek otobüs yolculuğu başladı. Gece yarısı Fethiye’ye vardım. Üstümde bir yorgunluk vardı ve dinlenmek için epeyce boş vaktim…

Günler sonra üç arkadaş Fethiye'de gazeteden sınav sonuçlarına bakarken yanımdaki arkadaşım “Konya Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji bölümünü kazanmışsın. Hayırlı olsun.” dedi. Acayip afalladım. Çünkü sosyoloji bölümü tercihlerim arasında yoktu. Herhalde kodlama hatası yaptım diye düşündüm hemen. Yanımdaki diğer arkadaş da "Sosyoloji bölümü hiç iyi bir bölüm değil. Mezun olunca işsiz kalıyorsun." demez mi? Arkadaşın bu sözüne öyle üzüldüm ki bir saat büyük bir suç işlemişim gibi yüzümden düşen bir parça gezdim ortalıkta. Diğer arkadaşım beni sakinleştirmeye çalışıyordu. "Salim biz Allah'a inanıyoruz. Takdiri ilahî. Senin için böylesi daha hayırlıdır." diyordu. Kafamı dağıtmak için deniz kenarındaki parka gittik. Arkadaşım devamlı benim moralimi yükseltmek adına konuşmalar yapıyordu. Böylece yavaş yavaş kendime geldim.

Daha sonra babamın işyerine gittim. Babam "Oğlum nereyi kazandın?" deyince "Müjde baba, Sosyoloji bölümünü kazandım."dedim. Babam Sosyoloji bölümünü ilk defa duyuyor tabii. Yüzünde bir şaşkınlık... “Neyse hayırlı olsun.” dedi. Çünkü sosyoloji nedir, bu bölümü okuyunca ne işe yarayacak vb. konularda hiçbir bilgisi yoktu. Sadece babamın değil aynı zamanda babam yaşındaki komşu esnafın da bilgisi yoktu.

 İki gün sonra sınıf arkadaşımın babasının işyerindeyiz. Babası oğluna “Bak Salim çalışıp dört senelik okul kazanmış. Sen niye daha fazla çalışıp da iki senelik yerine dört senelik okul kazanmadın?” diye dert yanıyordu.

Adamı duyan komşu esnaf da bizim yanımıza yanaştı. Bana dönerek "Oğlum sen hangi bölümü kazandın?" diye sordu. Ben de "Sosyoloji bölümünü kazandım" dedim. O da hayatında böyle bir bölüm duymamış. Sonra arkadaşa “Sen hangi bölümü kazandın?” diye sordu. Arkadaşım “2 yıllık Tapu ve Kadastro bölümünü kazandım.” dedi. Bunun üzerine esnaf, arkadaşımın babasına "Hatırlar mısın eskiden köylerde tapu memurlarından neler çektik. Senin oğlun çok güzel bir bölüm kazanmış." dedi. Bana dönerek "Bu delikanlı Sosyalist mi Komünist mi ne olduğu belli olmayan bir bölüm kazanmış. Boş ver hiç üzülme." dedi. İçimden epeyce gülüyorum. Yani Sosyoloji bölümü 1985 yılında esnafın gözünde hiçbir işe yaramayan bir bölüm olarak görülüyordu.

Bu arada sınıf arkadaşlarım beni gördüğünde Sosyoloji bölümü tam sana göre bir bölüm diyerek tebrik ediyorlardı. Çünkü son sınıfta Felsefe ve Sosyoloji derslerinde en yüksek notları ben alırdım hep. Ben de kodlama hatası sonucu bu bölümü kazandım diyemiyorum ya sessizce teşekkür ederim diye sevinçlerine ortak oluyordum.

Neyse aradan geçen bir yılın sonunda Konya sokaklarında Abdulkadir Ağabey ile karşılaştık. Selamdan sonra “Hangi bölümü kazandın?” deyince "Herhalde kodlama hatası yaptım. Yanlışlıkla Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji bölümünü kazandım." dedim. Abdulkadir Ağabey dedi ki "Sosyoloji bölümünü ben çok seviyorum. Senin çok sosyal, mücadeleci ve girişken bir kişiliğin var. O yüzden senin beşinci tercihini silerek Sosyoloji bölümünü kodladım." dedi. “Ya öyle mi?” dedim.                                                   

Bunu öğrendiğime çok memnun oldum. Çünkü hayatım boyunca hep yanlış kodlama yaptım diye içimde bir ukde kalırdı. “Her işte bir hayır vardır.” ilkesiyle hareket etmek lazım. Böylece sosyoloji bölümünü nasıl kazandığımı öğrenmiş oldum.

Yıllar ne çabuk geçiyor. Mezun olduktan sonra ilk olarak bir yıl ücretli öğretmenlik yaptım. 1992 yılı Ağustos ayında Mardin ili Nusaybin ilçesine sınıf öğretmeni olarak atandım. Beş yıl sonra kendi branşım olan Felsefe’ye geçtim. Şimdi öğretmenlikte geçen 28 yılın sonunda emekliliğimi hak etmiş bir eğitimci olarak aşk ile öğretmenlik vazifesi yapmaya devam ediyorum.

asd.jpg

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum