Recep KOÇAK
Kimlerin Safındayız
İnsanlık tarihi dikkatle incelendiğinde kıyamet fikrinin/bilgisinin her toplumda var olduğu görülür.
Zira ilahi dinlerin tamamı kıyameti haber vermiş.
Kur’an-ı Kerim’de kıyamet isimli sure bulunduğu gibi, kıyametin ne zaman kopacağına dair sıkça sorulan sorulara dikkat çekilir, onun bilgisinin sadece Allahu Teala’da olduğu vurgulanır.
Hakk Teâlâ şöyle buyurur:
“Kıyamet muhakkak kopacaktır, bunda hiç şüphe yoktur.” (Hac, 22/7), (Casiye, 45/32)
“Kıyametteki deprem dehşetli bir şeydir.” (Hac, 22/1)
“Büyük bir felakettir, çok acıdır.” (Kamer, 54/46)
“Kıyamet ansızın gelir.” (En’am, 6/31, Hac, 22/55)
“Kıyamet belki de yakındır...” (Ahzab, 33/63; Şuara, 42/17)
“Senden, kıyametin kopacağı tarihi vermeni istiyorlar. De ki: Bu tarihin bilgisi Allah’ın katındadır.” (A’raf, 7/187; Ahzab, 33/63; Fussilet, 41/47; Zuhruf, 43/85; Kıyamet, 71/1; Lokman, 33)
Hz. Peygamber, Cibril hadisinde kıyametin tarihi sorulunca: “Kıyametin ne zaman kopacağı hususunda soru sorulan, soru sorandan daha fazla bilgiye sahip değildir.” demiştir. Diğer bir hadiste: “Beş gayb vardır, kıyametin kopacağı tarih bunlardan birisidir.” (Buhari, Tefsir 6; Tevhid, 4)
Kitaplarımızda kıyametin küçük alametleri olarak zikredilen belirtilerin çoğu çıkmış bulunuyor.
Kaynaklarda, kıyametin büyük alametlerinden birisi çıktı mı, diğerlerinin onu takip edeceği, aralarındaki sürenin kısa olacağı ifade edilir.
Sahabeden biri r.a, Hz. Peygamber s.a.s’e gelerek, “Kıyamet ne zaman?” sorusunu yöneltir.
Hz. Peygamber s.a.s muhatabına cevap verirken önce bir soru sorar; “Kıyamet için ne hazırladın?”
Sahabe, “Kıyamet için nafile cinsinden çok şey hazırlayamadım ama Allah ve Resulünü seviyorum” diye karşılık verir.
Bunu üzerine Efendimiz s.a.s, “Kişi sevdiği ile beraberdir” müjdesini verir.
Bu hadisi şerifin sebeb-i vürûdu ile Nisa suresi 69.ayetin sebeb-i nüzûlü benzerdir.
“Kim Allah’a ve Resûl’e (cân-ı gönülden) itaat ederse işte onlar, Allah’ın kendilerine nimet verdiği nebîler, sıddıklar, şehidler ve sâlihlerle beraber olacaklardır. İşte onlar ne güzel arkadaştırlar!” (Nisa, 4/69)
Ashab-ı kiram, bu ayet nazil olduğunda ve hadis-i şerifteki müjdeyi duyduklarında çok büyük bir sevinç yaşamışlar, adeta bayram etmişler.
Kıyametin saati her insanı, her müslümanı ilgilendirir. Ama bu konuyu düşünmeye başladığımızda “Kıyamet için hangi hazırlıkları yaptım?”, “Kimlerle dostluk yapıyorum, hangi topluluğun içinde görünerek, safında yer alarak onlara güç katıyorum, sayılarını artırıyorum?” sorularını da kendimize sorup cevap aramak durumundayız.
Ziyaret ettiğimiz, tıkladığımız, gezinti yaptığımız her internet sitesine doğrudan veya dolaylı destek vermiş oluyoruz.
Günlük hayatımızda rastgele yollardan yürümek, herhangi bir evin kapısını çalıp içeri girmek nasıl abes ve tehlikeli ise, internette dolaşırken de bilinçli gezintiler yapmak ve anlamlı ziyaretlerde bulunmak zorundayız.
Gazete okuyacak, sürekli takip ettiğimiz köşe yazarlarını ziyaret edeceksek, bu ihtiyacı mutlaka steril siteler üzerinden gidermeye özen göstermeliyiz.
Sevmediğimiz, ahlaki bulmadığımız, yayınlarıyla gençlerimizi, çocuklarımızı zehirlediğini düşündüğümüz siteleri ziyaret etmiyor olabiliriz. Gençlerin maneviyatını bilinçli olarak tahrip eden sitelerle aynı grupta yer alan bir haber portalından günlük haber-yorum takip ederek de söz konusu yayın grubuna destek vermiş, güç katmış oluruz.
1980’li yılların ortalarında bir grup üniversite öğrencisinin yolu Yozgat’a düşer. Şeyhzade Ahmet Efendi’yi (1906-2002) ziyaret ederler. O yıllarda söz konusu öğrenci grubunun zihnini “Mehdi a.s’la ilgili konular” meşgul ediyor olmalı ki, öğrencilerden biri Hocaefendi’ye, “Mehdi a.s’ın ne zaman çıkacak?” diye sorar. Merhum Hocaefendi soru sahibini şaşırtacak kadar sakin bir eda ile ve yalın bir dille şöyle cevap verir: “Evladım Mehdi a.s’ın gelme zamanına kafa yormak yerine Allah’a güzel kulluk yapma gayretimizi artıralım. Biz öldüğümüzde Mehdi a.s çıkmış gibi olur.”
1970’li yıllarda bir vatandaş babadan kalma bir anlayışla Adalet Partisi’ni desteklemekte, Süleyman Demirel’i çok sevdiğini söylemektedir. Kendisine şöyle sorulur;”Kıyamet günü Demirel ile haşr olmak ister misin?” Köylü vatandaşımız adeta isyan ederek, “Hayır birlikte haşr olmak istemem!” der. Sonra partisini değiştirir mi, bilinmez.
Farz ve vacip görevlerimizi yerine getirmek, haram ve mekruhlardan şiddetle kaçınmak, nafile ibadetlerle Allahu Teala hazretlerinin rızasını kazanma çabasında olmak yetmez. Kimleri sevdiğimiz, kimlerle haşr olmayı göze alabildiğimiz, hangi topluluğun sayısını artırdığımız temel sorularına da ikna edici cevaplarımızın bulunması lazım.
İşte o zaman “Kıyamet ne zaman?” sorusunu gönül rahatlığı ile sorabiliriz.
Hz. Peygamber s.a.s buyurmuş ki, “Bir kişi öldü mü onun kıyameti kopmuştur.” (Acluni, Keşfu’l-hafâ, II, 277). Bu hadise göre kişinin ölümü onun kıyametidir ve bu anlamda kıyamet çok yakındır, kaşla göz arasındadır. İnsan her an ölümle karşı karşıyadır. Kıyametin yakın oluşu ecelin ve ölümün yakın oluşu ile açıklanabilir.
“Kişinin ölümü kıyametidir” gerçeğinden hareketle büyük kıyameti düşünürken, kendi kıyametimize hazırlık konusunda zayıf kalmamalıyız.
Yakın tehlike büyük tehlikedir. Kendi kıyametimiz, herkesin bildiği ve ne zaman kopacağı konusunda kimsenin bilgi sahibi olmadığı kıyametten önce koparsa, bu durumda, bizim kıyametimiz “büyük kıyamet”tir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.