xxx78
Kılıçdaroğlu siyaseti kirli (mi) görüyor
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu kurultaydan partisinin vitrinini istediği gibi yenileme imkânı bularak çıkmanın verdiği özgüvenle Bugün gazetesine konuşmuş. Söyledikleri, özellikle Aleviliği ‘ayrı bir din’ gibi algılayan yakın çevreye verdiği mesaj bakımından önemli. Ancak yine de ‘din’ konusu üzerinde fazla düşünme fırsatı bulamadığını akla düşüren bir yanlışı var.
Önce Alevilik ile ilgili tespitine bakalım. Dediği şu: “Alevilik bir inançtır, Müslümanlığın bir parçasıdır. Aynı Allah’a inanıyorsunuz, aynı Peygamber’e, aynı kitaba inanıyorsunuz. Farklı bir din olabilir mi? Hayır.”
Uzun asırlar içerisinde, tarihî ve sosyolojik şartlar yüzünden, aynı din mensuplarının inanç esasları ve uygulamaları konusunda farklılıklar meydana gelebildiği bilinir. Bazılarının kabul etmemizi istedikleri gibi Alevilik ‘İslâm-dışı’ bir inanç sistemi değildir; İslâm-dışı olsaydı ‘tek Allah’ inancı olmaz, İslâm’ın peygamberi ve kitabı inkâr edilir, ibadeti de bulunmazdı. Oysa Alevilik, tam da CHP liderinin hatırlattığı gibi, ‘İslâm-içi’ sayılması gereken bir farklılaşma çizgisidir.
Herhangi bir inanç sistemine ‘ayrı bir din’ diyebilmek için onunla en yakın benzediği ‘din’ arasında uzlaşması imkânsız özellikler bulunması gerekir. Museviliğin tek bir ırkın dini olması ile Hıristiyanlık’ta Tanrı’yı ‘üçleme’ (eski dilde ‘teslis’), bu iki inanç sistemini ırklar-üstü ve ‘tevhid’ (tek Tanrı inancı) ilkesine sahip İslam’dan ve birbirinden ayırır.
Aleviliğin ‘ayrı bir din’ olduğu iddiası bu sebepten havada kalıyor. CHP lideri Alevilik için “Ayrı bir din değildir” derken haklıdır.
Yalnız, bu tespiti yaptığı cümlelerden sonra gelen ve ‘din istismarı’na karşı olduğunu söyleme ihtiyacını dışa vuran sözlerinin bir bölümüne ciddi itirazım var. Elbette kimsenin elinde bir başkasının inancını ölçecek terazi yoktur. Elbette din siyasete âlet edilmemelidir. Elbette herkes inancını özgürce yaşayabilmelidir.
Esas bundan sonra söyledikleri sorunlu CHP liderinin. Tasavvuftan bahsederken şöyle diyor: “O alanı siyasete malzeme etmemeliyiz. Mevlana’ya, Hacı Bektaş-ı Veli’ye, Sarı Saltuk’a, Aşık Sümmani’ye, Karacaoğlan’a, Yunus Emre’ye haksızlık etmiş oluruz. Onlar hiç siyaset yapmadılar, inançlarını insanlık felsefesi ile yoğurdular. Geleceğe, aydınlığa bir toplumun nasıl taşınacağını gösterdiler.”
Bir siyasi parti liderinin, içinde yer aldığı siyaset alanına bu denli ters bakması anlaşılır gibi değil. Dini siyasete malzeme etmemek ile Mevlana’nın, Yunus’un, Hacı Bektaş’ın, Karacaoğlan, Sarı Saltuk ve Aşık Sümmani’nin siyasetten uzak durmalarının ne ilgisi var Allah aşkına? Kendilerine atfedilen eserlere göz attığımızda, hemen hepsinde, dönemlerinin devlet yönetimlerine dair bir şeyler söyleme ihtiyacı duydukları görülüyor. Hangisi siyasetten uzak durmuş bu kişilerin?
Varsayalım öyleler... Onlar gibi ‘insanlık felsefesi ile inançlarını yoğurmuş’ olanların siyasete özendirilmesi, uzak duruyorlarsa eleştirilmeleri gerekmez mi? Bir siyasetçinin siyaset mesleğine ‘kirli’ muamelesi yapması gerçekten anlaşılır gibi değil.
Siyasetle doğru-dürüst insanların ilgilenmemesini istemekle, siyasete de, partisine de, kendisine de haksızlık etmiş oluyor CHP lideri...