Kendimize verdiğimiz zararlar

Geçen akşam bir tartışma programında “28 Şubat sürecinden geriye bir tek sekiz yıllık kesintisiz eğitim kaldı” diyen birine, “Ya katsayı, ya katsayı” diye bağırasım geldi. 28 Şubat (1997) sürecinin ülkeye en ağır maliyetli yansıması üniversiteye girişte uygulanan ‘katsayı’ ayrımcılığıydı.

Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) dün aldığı kararla daha önce haksızlığını hafiflettiği ‘katsayı’ ayrımcılığını bütünüyle ortadan kaldırdı.

Ülkemizde eğitim, Tevhid-i Tedrisat gereği, devletin mutlak egemenliğinde. Bütün müfredatı devlet hazırlıyor, denetlemeyi de devlet yapıyor. Bu yolla ‘eğitimde eşitlik’ sağlandığı düşünülüyor. Sonunda herkes üniversite önünde aynı sınav(lar)a girdiği için eşitlik bir ölçüde sağlanıyor da...

Tek istisna, 28 Şubat armağanı ‘katsayı’ ayrımcılığı... Üniversite sınavlarında alınan notlar, uygulanan formüllerle, meslek okulları mezunlarının istedikleri alanda yüksek öğretim görmesini engelliyor. Hiç değilse ‘katsayı’ dayatmasının amacı buydu.

Amaçlarına tam ulaştıkları söylenemez. Esas hedef olan İmam Hatip Lisesi mezunu gençlerden yetenekli olanlar daha fazla gayret göstererek engelleri zorluyor, azımsanmayacak bir bölümü de aşıyor... Tabii ailelere ve gencin üzerine büyük bir yük binmesi karşılığında...

Esas sorun ise, TÜSİAD’ın, MÜSİAD’ın, TUSKON’un en fazla ihtiyaç duyulduğunu raporlara geçirip sanayiin arayışına girdiği ‘ara eleman’ eksikliğinde yaşanıyor. Ülkemiz ekonomisi büyük atılım içerisinde, üretim artıyor; ancak bununla baş başa gidecek nitelikli işgücümüz yok. Yok, çünkü teknik eğitim veren meslek liselerinin yetkinliği iki 28 Şubat uygulamasıyla tahrip edildi.

Önce ‘kesintisiz ilköğretim’ uygulamasıyla ilk üç yılları meslek okullarından çalındı; ‘katsayı’ uygulamasıyla da cazibeleri azaltıldı. Çok az aile çocuklarını meslek okullarına gönderiyor artık; dört yıllık meslek eğitimi istenen nitelikte eleman yetişmesini önlüyor. Dört yıl sonrasında sadece iki yıllık yüksek okullara gidebilmenin geleceğe umutla bakmak isteyen gençler için hiçbir cazibesi yok.

YÖK’ün ‘katsayı’ konusunda dün attığı adım hiç değilse ikinci engeli ortadan kaldırdı.

Zorunlu eğitimin sekiz yıla çıkartılması doğru bir karardı; hatta süre biraz daha artırılıp 11 veya 12 yıla çıkartılabilir. Ancak bunu yaparken, mesleki ve teknik eğitim alanına darbe vuracak tarzda davranmak, ‘kesintisiz’ ve ‘katsayılı’ yapmak yanlıştı.

Yanlışın bilerek isteyerek neden yapıldığını biliyoruz: ‘İrtica tehlikesi’ korkusuyla... Bin yıl sürecek bir süreç olarak 28 Şubat’ı planlayanlar, özellikle İmam Hatip Liseleri mezunlarının etkin yerlere gelmemesi için bu engelleri koydu.

Tayyip Erdoğan gibilerin...

Onların beklediği tarihten önce gerçekleşti ‘kâbus’ saydıkları ihtimal... Gerçekleşti de ne oldu? Halkımız her seçimde Erdoğan’ın partisine verdiği desteği artırdı. Kendi gözlemlerimize güvenmiyorsak yabancıların tespitlerine de bakabiliriz; galiba şu ana kadar fena da yönetmedi ülkeyi Erdoğan’ın partisi...

Uygulamaların gereksizliği ve işlevsizliği iyice kendini belli ediyor artık.

Daha önce de benzer bir karar almıştı YÖK ve Danıştay tarafından bozulmuştu. Yeni karar da aynı âkıbete uğrarsa yasal düzenlemeye gidilmelidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar