KAZAKİSTAN HEDEF BÜYÜTTÜ

Kazakistan’ın egemenliğini kazandığı, genç bir devlet olarak siyaset sahnesine çıktığı ilk yıllar tabii ki çok zor olmuştur. Acizane bendeniz o yıllarda dosttan öte kardeş Kazak halkının ayakta durabilme çabalarına şahit olmuş, hatta diyebilirim ki, onlarla aynı şartlarda bir çok şeyimizi paylaşma mutluluğuna erişmiştim.

Şartların ağırlığını hissettiğimiz o günlerde okulumuzun bahçesinde bir yandan öğrencilerimin yüzlerinde okununan mutluluğu seyrederken diğer yandan da hep gelecek güzel günlerin hayalini kurardım. Bir gün gelecek elbette çekilen tüm sıkıntılar ve mahrumiyetler unutulup gerilerde kalacak ve  “Hey gidi günler” diyecektik.

Şimdilerde elemler, kederler gerilerde kaldı ve “Hey gidi günler meğer ne güzel günlermiş o günler ” demekle o günleri yad ediyoruz. Kazakistan ise son on yılda göstermiş olduğu istek ve performansla Orta Asya’nın ve dünyanın parlayan yıldızlarından biri oldu. Her geçen gün daha da büyümekte ve yine istekli.   

Bu büyüme ve istekte en önemli itici nokta hiç şüphesiz uygulanan stratejik kalkınma planları olmuştur. Genel anlamıyla stratejik planlar, devlet sistematiğinde yerini almış kurumların orta ve uzun vadeli amaçlarını, temel ilke ve politikalarını, hedef ve önceliklerini, performans ölçütlerini, bunlara ulaşmak için izlenecek yöntemler ile kaynak dağılımını içeren planlardır.

Bir çok ülke gelecekle ilgili istikametlerini bu planlar dahilinde belirlemektedirler. Ülkemizde de yakın tarihte böyle bir planın merkezi hükümet tarafından kamuoyu tarafından paylaşımına şahit olduk. Türkiye’nin 2023’ e kadarki “gelecek planlaması” yürürlüğe konmuş durumda.

Gelecek planlaması noktasında yakın zamanda yeni dönem strateji programını açıklayan ülkelerden biri de Kazakistan oldu. Ocak ayı içerisinde ülkenin bağımsızlık yıldönümü kutlamaları öncesinde Devlet Başkanı Sayın Nazarbayev, ülkenin 2050 yılına kadar olan gelişme stratejisini yaptığı ulusa sesleniş konuşmasıyla ulusal ve uluslararası komu oyuna açıklamış oldu.  Hedef olarak da Kazakistan’ın 2050 ye kadar dünyanın ilk 30 ülke arasında yerini almasını koydu.

1991 yılında bağımsızlığını kazanan Kazakistan, kurulduğu ilk yıllardan itibaren dünya ile entegre olma çabası içinde bulunan bir devlet görünümündeydi. Ortaya çıkaracağı bir takım ekonomik, sosyal, siyasi sıkıntıların da bilincinde iktisadi alanda piyasa ekonomisini tercih ederek yoluna devam etmiş, uluslararası sistemin içinde yerini almak için süreci hızlandıracak son derece gerekli reformlar gerçekleştirerek şimdilerde adını duyuran ve uluslararası sistemin içinde hak ettiği konuma ulaşma başarısını gösteren bir devlet olmuştur.

Ülkenin geleceği istikametinde yol gösterici ilk adım “2030 Stratejik Kalkınma”  programıyla atılmıştır. Dünyanın en gelişmiş 50 ülkesi arasında yer alma stratejisi olarak da tanımlanan bu program ilk olması açısından hükümetin yanında halk için de öneme sahipti. Çünkü yeni ülkenin sınırları dahilinde, kendisini nelerin beklediğini bilemeyen halkın, sahip olabileceği gelecek konusunda aydınlatılması gerekliydi. Nitekim halk, kafasında oluşan bir çok sorulara da cevap alabilmiştir. Programın içeriğinde dikkat çekici diğer bir konu ise, yaşanılan reformların sadece ekonomik, sosyo- kültürel ya da siyasi alanlarda değil, ayrıca zihinsel alanda da gerçekleştirilme isteği olmuştur.

 

Kazakistan’ın 2030 kalkınma programı çerçevesinde gerçekleştirebildiği başarılara bakarsak;

  • 14. 000 kilometreyi bulan uzun sınırlara sahip ülkenin Çin dahil bütün komşularıyla sınır güvenliği meselesi çözülmüştür.
  • Semey Nükleer Deneme Alanı kapatılmıştır. ABAD, İngiltere ve Çin gibi nükleer güçlerin garantileri alınmıştır.
  • GSMH göstergesi 1.500’ den 12.000 dolara yükselmiştir.
  • Ülkelerin farklı projelerine 160 milyar dolar dış yatırım çekilmiştir. Astana’da düzenlenecek olan EXPO-2017 de büyük miktarda dış yatırım sağlayacaktır.
  • Kazakistan’ın altın ve para fonları 87 milyar dolara ulaşmıştır.
  • Son 15 yılda ortalama gelir 9,3 kat artmıştır.
  • Eğitim harcamaları 8 katına çıkartılmıştır.
  • Doğum oranı 14 milyondan 17 milyona yükselmiştir. 
  • Batı Avrupa- Batı Çin karayolu inşasının 2014’de tamamlanması beklenmektedir, Uzen kara yolundan Türkmenistan aracılığıyla İran’ın limanlarına çıkılabilecektir.
  • Ülke profesyonel devlet yolunda e- devlet kurmaktadır.

90’lı yılların sonunda gerçekleştirilmeye başlanan Kazakistan stratejik gelişim yollarını belirleyen 2030 kalkınma programında ortaya konan esas sorunların yarısından çoğu çözülmüş, yapılacak yatırımların çoğu zamanından önce yerine getirilmiştir. Ancak global şartların değişmesi, finans krizi gibi etkenler, yeni bir programın yapılmasını gerektirmekteydi bu da 2050 Kalkınma Programı olmuştur.

2050 KALKINMA PROGRAMI

Nazarbayev bir konuşmasında siyasi tercihlerine değinirken şöyle demişti: “ Biz demokrasiyi seçiyoruz. Çağdaş dünyada sadece demokratik yönetim şekli halkın gelişimine hak tanıyabilir. Önce ekonomi, sonra siyaset formülünü takip ettik ve meyvelerini topladık. Artık ciddi siyasi reformların zamanı gelmiştir.”

Geçmiş dönemde liberal odaklı siyasi bir sistem uygulamaları bu konuda adımların atıldığını bizlere göstermiştir. Demokratik sistemin en temel kurumları olarak sayılan sivil toplumun örgütlerinin geliştirilmesi faaliyetleri artmaya başlamış gelişmeler hızlı olmasa da sağlanmıştır.  

2050 Kalkınma Programının bizce en önemli ve ilk sırasını alan konu başlığı devlet yönetiminin modernleştirilmesi ve demokratikleştirilmesi için öngörülen planlamadır. Ülkede yeni bir devlet yapılanması olacağı malum. Merkezi yönetim bazı yetkilerini yerel yönetim organlarıyla paylaşılması, toplumsal katılım arttırılması, kırsal bölgelerin yöneticileri seçim yoluyla gelmesi, idari reformalar yapılarak sistemin daha şeffaflaştırılması, parlamentonun daha aktif hale getirilmesi bunlardan başlıcalarıdır.

Yeni programda ekonomik olarak yeni politikaların geliştirilmesi bu bağlamda özellikle devlet ve özel sektör işbirliğinin sağlanması, ülkenin hammadde ihracatının azaltılması ve yere sanayinin geliştirilmesi, sahip olunan kaynakların profesyonelce yönetilmesi dikkat çekmektedir. Sanayi ve yenilikçi düşünceler olmadan hiçbir ülkenin geleceği olamayacağından yeni kadroların yetişmesi, yeni teknolojilerin sağlanmasının zorunluluğu da dile getirilmektedir.

Diğer ülkelerle rekabet edilebilmesi için Kazak halkının bilimsel donanıma sahip olması gerekliliği vurgulanırken eğitim alanında uzman ve kadroların yeniden yetiştirilmesi üzerinde durulmaktadır. Ayrıca 2025 yılına doğru Kazak dilinin toplumun tüm alanlarında yerini alacağı bununla birlikte aynı yıllarda Kazakça Latin alfabesine dönüleceği de kamuoyu ile paylaşılmaktadır.

Dış politikada ise, özellikle bölgesel güvenlik konusunda ülkenin en yakın bölgesel ortağı olarak Rusya, Çin, Orta Asya ülkeleri, ABD, AB ve diğer Asya ülkeleri görülmektedir. Dış politikanın başlıca hedef ve önceliğinin Avrasya Ekonomik Birliği’nin kurulması olarak öne çıkmaktadır. Böyle bir yapılanmayla birlikte alınan ortak kararın adaletsizliğe neden olmayacağı bunun da üye olan her ülkenin bütünleşmesine ve güvenin oluşmasına zemin hazırlayacağı öngörüsü yapılıyor.

21. yüzyılın Kazakistan için “Altın Çağ” olabileceği inancımız tamdır. Bu ise kardeş ülke olarak Türkiye insanı için büyük bir gurur vesilesi olacaktır.

Bizlere de barış, istikrar ve kalkınma yolculuğunda Kazak halkına en içten dileklerimizle “Akjol” veya “Jolunuz bolsun” demek düşüyor.

ulvi_ sevecen@hotmail.com

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.