xxx78
Kavganın anlamı
Hiç kendinizi zorlamayın; iktidar partisi ve hükümet ile muhalefet partileri ve yargı arasında cereyan eden ağız dalaşında kimin haklı olduğuna öyle kolayından karar veremezsiniz. Yalnızca sizler değil, bu konuda karar verirken herkes zorlanır.
İki tarafta da hukukçular konuşuyor ve hukuk kurallarını hatırlatarak tezlerini savunuyor. Beni en fazla hayretlere düşüren, tarafların birbirini itham için aynı sözcüğü seçmesi: 'Darbe'... Hükümet adına konuşan Adalet Bakanı Sadullah Ergin "Bu bir yargı darbesidir" derken, böyle ortamların yorumcusu Sabih Kanadoğlu'nun görüşü ise bunun bir 'sivil darbe' olduğu...
Biz yine de 'haklı' tarafı akıl yürüterek bulmaya çalışalım.
Konumuz hukuk. Herhalde hiçbir hukuk sisteminde yargı mensuplarının işine müdahale edilmesi istenmez; ancak yine hiçbir hukuk sistemi 'suç işlediği' yolunda kuşku bulunan yargı mensuplarının adaletin elinden kaçmasına müsaade etmez.
"Savcılar başka savcıların üzerine gidemez" diyenler yukarıdaki denklemin ilk yarısına sığınıyor, karşı taraf ise öbür yarısına... İlk görüş HSYK'nın kararına ve bazı yargı organları başkanlarının açıklamalarına sahip çıkıyor, diğerleri de Adalet Bakanı Ergin'in açıklamasına...
Benim görüşüm şu: Erzincan başsavcısıyla ilgili Erzurumlu savcıların soruşturması mahkeme duvarına çarpsaydı, ilk görüşün haklı olduğu söylenebilirdi; oysa nöbetçi mahkeme savcıları haklı bulup tutuklama kararı verdiği gibi, karara itiraz edilen üst mahkeme de itirazı reddetti.
Hukuki ihtilâflarda söz sahibi olan mahkemelerdir; mahkeme dışında hiçbir kimse veya organın görüşü hukuki ihtilâfı ortadan kaldırmaz.
HSYK'nın kararlarının yargı denetimi dışı tutulması, kurul üyelerinin hukuki ihtilâflara karışmasını meşru kılmaz. Hiç kimse anayasa ve yasalardan almadığı bir yetkiyi kullanamaz. Soruşturmayı yürüten savcıları görevden alan HSYK, bunu, herhangi bir kovuşturma sonucu yapmadı, gazete haberleri ve duyumlar üzerinden karara vardı.
Yargı mensuplarının 'dokonulmaz' sayıldığı bir ortama her şey denilebilir, ama demokrasi ve hukuk devleti denilemez. Suç işlediğinden kuşku duyulan herkes -düne kadar 'dokunulamaz' gözüyle bakılan generaller de- savcıların önüne çıkıp ifade veriyor ve mahkemeler tutuklama kararı alıyorsa, aynı durumda olan savcı ve yargıçlar da meslektaşları tarafından ifade vermeye çağrılabilir, mahkemece tutuklanabilir de...
Zor gibi görünen tablo düz mantıkla bile anlaşılır hale gelebiliyor.
Ortalığı kasıp kavuran tablo ne kadar 'hukuk ile ilgili' görünürse görünsün, alttan alta yürütülen ve son birkaç gündür hukuk alanına da sirayet eden kavga, aslında siyasidir.
Ak Parti'nin iktidara gelmesini bazı çevreler içlerine sindiremedi. Halkın geçici bir hevesi olarak değerlendirildi verilen oylar; hevesin geçeceğini düşündüler. Ak Parti ikinci seçimden daha da güçlenerek çıkınca halktan umut kesti aynı çevreler ve başka yöntemleri devreye sokmak istedi. Asker darbeye yanaşmadı, Anayasa Mahkemesi de partiyi kapatmayı göze alamadı.
Halk medya aracılığıyla yaptıkları propagandalara kulak asmıyor, asker darbeci olarak görülmekten artık bıkmış, Anayasa Mahkemesi de bütünüyle yanlarında değil. Yeni bir kapatma davası açılabilir, ama kararı verecek mahkemenin gözetmesi gereken bir itibarı var ve o itibarı bir kez daha riske atmak istemeyebilir Anayasa Mahkemesi üyeleri...