xxxx855
Kavga edeceğinize çözün
İskandinav ülkelerinin birinde uzun süre yaşayan Türk asıllı bir vatandaş, tası tarağı toplayarak Türkiye'ye dönüş yapmış. Sormuşlar: "Bu güzel yaşantını, işini gücünü bırakarak neden Türkiye'ye dönüş yaptın"... Adam, şöyle bir düşünmüş: "Heyecan" demiş... "Yaşadığım ülkede hiçbir heyecan yoktu. Ülke gündemi ayda yılda bir değişiyordu. Oysa, Türkiye öyle mi? 24 saatte bir gündem değişiyor... Türkiye'de heyecan var, risk var, stres var"Doğruya doğru! Türkiye, her an gündemin değiştiği, 24 saat içinde tartıştığımız konuların rüzgarın önünde yaprak gibi savrulduğu bir ülke. Kuşkusuz bunda, medyanın da bazı konuları kaşıması, insanların önüne taşıması ve bu kaos ortamından reyting ve tiraj devşirme arzusu da büyük bir etken. Meclise bakın... Milletvekilleri, küçücük bir meseleyi nasıl da deve haline getirip, çocuklar gibi kavga ediyorlar, mahalle kavgasına tutuşabiliyorlar. Asıl meselenin üzerinden neredeyse üç sene geçmiş.... Başbakan Tayyip Erdoğan'ın karısı Emine Hanım, usta tiyatrocu Nejat Uygur, GATA'da tedavi görürken, ziyaret amacıyla hastaneyi ziyaret etmek istemiş... Nejat Uygur'un eşi demiş ki, "Gelmeniz uygun olmaz. Biz en iyisi sizinle dışarıda buluşalım".... Aradan üç sene geçtikten sonra, Başbakan bu konuyu gündeme getiriyor ve "Biz, hanımın gözyaşlarına mahkum olduk" diyor. Bu meseleyi allayıp pullayan MHP'li Milletvekili Osman Durmuş da, araya AKP'li bir İl Genel Meclis Üyesi'nin birkaç sene önce söylediği başka bir sözü gündeme getirerek, ortalığı daha da karıştırıyor. Konu dallanıyor, budaklanıyor.... Ve, kavga...Kavgaya tutuşulacak mesele aslında çok farklı değil mi?! Türkiye'nin din ve vicdan hürriyetinin neden bu noktada olduğu, neden başörtülü olarak kızlarımızın üniversitelere hala kabul edilmediği, kamusal alan-tapusal alan tartışmalarıyla başörtüsünün neden toplum dışına itildiği...
"Biz, hanımın gözyaşlarına mahkum olduk" diyen Başbakan Tayyip Erdoğan, bu meseleyi allayıp pullayarak gündeme getirmesini biliyor da, neden başörtülü kızlarımızın üniversite gerçeğini çözümlemek için parmağını kımıldatmıyor? Başörtüsüyle üniversitelerde eğitim görmek isteyen öğrencilerin gözyaşı hiç dinmiyor ki!
Diğer yandan, meclis açılış törenlerinde başörtülü milletvekilleri Nesrin Ünal'ın başını açıvererek bu meseleyi çözüverdiklerini zanneden MHP'lilerin de, gözyaşları içinde yıllardır bu meselenin hallini bekleyen kızlarımızın durumuyla ilgili olarak samimiyetlerini ispatlamaları ve bu noktada iktidarla elele verip bir yasal düzenleme yapılmasına destek vermeleri gerekmiyor mu? Meclisteki tartışmaların ertesi günü Uğur Dündar'la Ana Haber Bültenine katılan MHP eski Milletvekili Nesrin Ünal, konuştu konuştu konuştu.... Ama, söyledikleri incir çekirdeğini bile doldurmuyordu. Çünkü, o tarihlerde başörtüsüyle dik duruş sergilemiş olsaydı, şimdi anlattıklarının bir değeri olurdu.
Başörtüsü meselesinin bir anda gündeme oturması, bu meselenin halli noktasında "Biz demokratız, ama, kamusal alan-tapusal alan var" gerekçeleriyle işi yokuşa süren, tatlı su demokratlarının da canını sıkmış görünüyor. Birkaç gündür takip ettiğimiz yazılarında bu tür tatlı su demokratları, "Türkiye'nin gündemi bu değil" diyerek uzunca süredir başörtülü kızlarımızın gündeme gelmesini bekledikleri bu konuyu sümen altı etmeye çabalıyorlar.
Gerçi, muktedir bir iktidar olmadıktan sonra bu meselenin çözümü mümkün değil ya... Şu ana gelinceye kadar, bu meseleyle ilgili yapılan tartışmaları yan yana koysak, herhalde İstanbul'a bin boğaz köprüsü olacak kadar doküman çıkar. Öyle değil mi?
Sizce, bu iktidar geldiği günden beri sümen altı etmek için bin dereden su getirdiği bu meseleyi çözmek için kılını kıpırdatır mı? Hiç zannetmiyoruz?