Demliyazılar
Kaset Ayıbının Zina Boyutu..!
Kaset Ayıbının Zina Boyutu..!
Neredeyse bir haftadır Deniz Baykal’ın uçkur kasetiyle yatıp kalkıyoruz.
Ortada affedilmeyecek bir suç var.
Bunu kimse inkâr edemez.
Zaten bu olayın müsebbipleri de inkâr etmiyor.
Sonuçta bu olayın hem suçluları var, hem de mağdurları.
Ancak olay kamuoyuna öyle bir lanse ediliyor ki, suçlu olarak sadece bu görüntüleri internet ortamına servis edenler.
Yani hem Sayın Baykal ile Sayın Baytok ak sütten çıkmış gibiler.
Olayın daha da vahimi bunları da mağdur göstermeye çalışıyorlar.
Ben burada Sayın Başbakan’ın ''Eşlerine ihanet edenleri biz hiç bir zaman bu toplumun içinde kalkıp da mağdur olarak göremeyiz, mağdur olarak da kimseye gösteremeyiz, böyle bir gayretin içinde olamayız” sözlerine tamamen katılıyorum.
Zaten bunu toplum olarak da kabul ediyoruz.
Keza Baykal ve Baytok da mutlaka bunu vicdanen kabul ediyorlardır.
Peki, esas mağdur ve/veya mağdurlar kim?
Ben pek Can Baytok’u mağdur olarak görmüyorum.
Çünkü bu olaylara rağmen herhangi bir tepkisi yok.
Sanki olayları kabullenmiş gibi.
Şu var ki, bu olaydan en çok mağdur olan Bayan Olcay.
Belki olayları biliyordu bilemeyiz.
Ama benim ve halkın nezdinde aldatılmış bir bayan rolü oynuyor şu anda Bayan Baykal.
Aslında Bayan Baykal da halinden memnun gibi gözüküyor. Bu olay ortaya çıktıktan sonraki tavırları bunu gösteriyor.
Sayın Başbakan eşine ihanet edenleri mağdur olmayacağını söylerken, gerçek mağdurlar için niye susuyor?
AKP, CHP ile birlikte 2004 yılının Eylül ayında birlikte anlaşıp da zinanın suç olmaktan çıkmasını sağladı. (*)
O zaman AKP’liler zinanın suç sayılıp sayılmaması konusunda somut bir adım atmamışlardı. Amaçları CHP ile ortak bir karar almaktı.
14 Eylül 2004 tarihinde Kemal Anadol vasıtasıyla Deniz Baykal, AKP’ye görüşme talebi iletildi. O sırada Başbakan Tayyip Erdoğan yurtdışında olması dolayısıyla Başbakan Vekili sıfatıyla Gül, Adalet Bakanı Çiçek, Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat, grup başkanvekilleri Haluk İpek, Eyüp Fatsa, CHP lideri Baykal, Genel Sekreter Önder Sav, Grup Başkanvekili Anadol'u TBMM'deki Başbakan'ın makamında ağırladı.
Baykal, görüşmeden sonra AKP'ye TCK tasarısındaki değişikliklerin iki partinin ortak önergesiyle yapılmasını ve ayrı önerge verilmemesini önerdiklerini söyledi. "AKP de aynı anlayışı ifade etti. Memnuniyet verici bir mutabakat oluştu" diyen Baykal, bu amaçla başlayan çalışmaların da süreceğini kaydetti.
Demek ki zinanın suç olmasını her iki partide ortak bir çalışmayla istemedi.
Hatta Baykal bu memnuniyet verici tablodan dolayı şunları da ifade etmişti; “Aldatanın hapse gönderilmesi sonucunda aile zaten bitecek. Bunun ailenin saygınlığına ne katkısı var? Kimse kendisini aldatmasın. Bazı ülkelerde recm uygulaması var. İster recm ile cezalandır, ister hapisle... Mantık aynı"
Bir de Deniz Baykal sanki bugünkü kendi durumunu söylercesine “Çift eşlilik, bırakın Türkiye'nin gerçeği olmasını, Meclis'in gerçeği” demişti.
Zinanın meşrulaştırılmasından sonra alan razı, veren razı mantığı var.
Burada şu önemli sonuç çıkmakta;
Birinci sonuç zina meşrulaştırılırken Meclis’teki milletvekilleri kendi durumlarını düşünmüştü.
AKP’liler bile zinayı meşrulaştırılması konusunda fazla ısrarcı olmadıklarına göre bundan çok garip sonuçlra çıkartılabilinir.
…
Sonuç olarak söyleyeceğimiz şu;
Eğer Sayın Başbakan Erdoğan, Baykal’ın mağdur rolü oynamamasını istiyorsa mutlaka mağdur rolünde olan gerçek kişi veya kişileri de göz ardı etmemeli.
Zinanın mağdurlarını da yasal güvenceye almalı.
Bunun için Meclis’teki tüm vekillerin vicdanı varsa hemen bu konuya el atmalı.
Eğer el atmıyorlarsa Meclis’teki zevatın yaptıkları işlerden dolayı hiç kimsenin konuşmaya hakları yok.
Tüm vekiller sussun.
Çünkü Deniz Baykal’ın kara lekesi sadece CHP’yi ilgilendirmiyor.
O Meclis çatısı altındaki herkesi ilgilendiriyor.
AKP’yi de MHP’yi de…
(*) Kaynak: Radikal Gazetesi’nin 14/09/2004 tarihli nüshası.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.