xxxx1
Kardeşlikten başka seçenek yok
Önceki yazıda, Kürt meselesinin, ancak İslâm'ın verdiği kardeşlik ruhunu ve şuurunu özümseyebildiğimiz zaman çözümlenebileceğini vurgulamış ve seküler siyasî, ekonomik, sosyal ve askerî projelerin hiç birinin kalıcı olamayacağına, aksine sekülerliğin artmasının, İslâmî duyarlıkların bastırılmasına, bunun da, etnik duyarlıkların azmanlaşmasına, ayrılıkçılık, bölücülük gibi fikirlerin tabiî hâle gelmesine yol açtığına dikkat çekmiştim. Yazıya gelen tepkiler, tespitlerimi doğruluyor. İki zıt tutumu yansıtan iki mesajı buraya alıyorum. Önce İslâmî duyarlıkların aşındırılmasının ne denli tehlikeli sonuçlar doğuracağını gösteren ve laikçiliği din gibi algılayan, hak, hukuk, adalet ilkelerinden yoksun, basiretsiz elitlerimize ibret olacak ürperticilikte bir mesaj yayınlıyorum. Bu mesaj, Londra'dan Rodin Amedi adlı Kürt kökenli birinden geliyor. Kısa ama gerçekten ürpertici bir mesaj bu: "Sayin yusuf kaplan iblis, Irkçı terorist devletin 85 yıldır Kürt'leri Türkleştirirken İslamlık dindarlık ve sahteci kardeşliklere niye karşı cıkmadınız sayın bay iblis? / Kürtler sizin şeytani niyetlerinizi çok iyi biliyor ve ona göre de iğrenç politika ve katliamcılığınıza karşı haklı ve meşru bir savunma içinde bulunmaktadır... Fethullah şeytanı bile artik Kurdleri kandıramaz
" İkinci mesaj ise, İslâmî duyarlıklar pekiştiği zaman etnik duyarlıkların nasıl kolaylıkla ikinci plana itilebildiğini gösteren gerçekten örnek bir müslüman tavrını yansıtıyor. "Kaygusuz" rumuzuyla yazan bu okuyucumun mesajı da şöyle: "Öncelikle sizi kardeşliğimizin en öncelikli göstergelerinden biri olan Rabbimizin selamı ile selamlıyorum. 10 Ekim tarihli "Tek seçenek: Kardeşlik" başlıklı yazınızdaki çarpıcı tespitlerinizden "Doğu Kökenli (!)" ama müslüman bir kardeşiniz olarak etkilendiğimi ifade etmek isterim. Ailemden aldığım "ancak ve ancak Müminler kardeştir," felsefesiyle yaşayan bir genç olarak; son dönemde iyice tırmandırılmaya çalışılan "etnik ayrımcılık" oyununu ibretle izliyorum. Bu noktada bahse konu yazınızı okuyunca kendi kendime şunu sormadan edemedim: Ben inançsız birisi olsaydım, bu durumda nasıl davranırdım ve hangi yöne meylederdim ??? Cevabım da şu şekilde oldu: Tabii ki inadına bu ırkçılık damarını depreştirmeye çalışanların oyununa gelir ve "Kürtçülük- Türkçülük...vs" basitliğine düşer ve kürtçülere meylederdim. Bölgenin ekonomik, sosyal ve kültürel bakımlardan gelişmesine, kalkınmasına dönük önlemlerin hiç birisi ben ve benim gibi düşünenleri durduramaz ve tatmin edemezdi. Rabbime şükürler olsun ki Müslümanım ve yazınızda ifade ettiğiniz üzere bu oyunu bozacak olan yegane çarenin de "İslam kardeşliği" olduğunun bilincindeyim. "Bölge halkının İslâmî duyarlıkları aşındığı ölçüde etnik duyarlıkları kaçınılmaz olarak artıyor. Etnik duyarlığın ve kimliğin İslâmî kimliği bastırdığı bir yerde, hiçbir siyasî, kültürel, ekonomik çözüm önerisi bir işe yaramaz, "şeklindeki düşüncenizi ruhumun derinliklerinde yaşayan birisi olarak bu düşüncemi sizinle paylaşmak istedim. Tatminkar olan sadece ve sadece iman etmiş olmamız ve tüm inananları kardeş olarak görmemizdir. Mü'min olan bir Türk benim kardeşim iken, fasık olan bir Kürt asla ve asla benim kardeşim olamaz. Velev ki akrabam olsa dahi...." Türkiye, bir imparatorluk bakiyesi bir ülke. O yüzden dünyanın pek az ülkesinde rastlanabilecek ölçüde fazla sayıda etnik kimlik var. Bu kadar etnik kimliğe rağmen bu toplumun kahir ekseriyeti müslümandır ve en büyük ortak paydası İslâm'dır. Bu kadar etnik kimliğin olduğu bir toplumda toplumun en büyük ortak paydasını pekiştirmek yerine, bu ortak paydayı, din hâline getirdiğimiz laikçilik basiretsizliğiyle aşındırmaya devam ettiğimiz sürece, bu toplum, önümüzdeki süreçte tam bir balkanlaşma tehlikesiyle karşı karşıya kalmaktan çok zor kurtulur. İslâm, küresel sistem tarafından şeytanlaştırılıyor diye biz de İslâm'ı şeytanlaştırmaya, hayatımızdan uzaklaştırmaya devam edecek olursak, bu toplumun omurgası tuzla buz olur ve küresel güçlerin küresel hâkimiyetlerinin merkez üssü olan bir coğrafyada bulunduğumuz için, Türkiye kuşa kurda yem olmaktan kurtulamaz. O yüzden Batılıların renginden, dilinden, dininden ötürü tarih boyunca milyonlarca insanı katlettikleri, yerlerinden ettikleri bir zaman diliminde, İslâm'ın bütün farklılıklara hayat hakkı tanıyan, ötekileştirmeyen medeniyet tecrübesinin yeniden icat edilmesine dünyanın en fazla ihtiyaç hissettiği bir zaman diliminde, artık daha fazla vakit geçirmeden hiç olmazsa önce ülkemizde kardeşliği tesis etmek için kolları sıvamalıyız. Başka seçeneğimiz yok çünkü.