Recep KOÇAK
Kardeşimiz Davutoğlu
30 Mart Yerel Seçimleri önce Başbakan Erdoğan’ın sesi kısılmış Konya mitinginde Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu sahneye çıkmıştı. Onu sahnede gördüğüm anda içime doğan hissiyat şöyle idi; “Erdoğan sonrasının Başbakanı Davutoğlu olacak anlaşılan.“
Davutoğlu miting meydanında toplanmış yüzbinlere coşkuyla hitap etti. Bir akademisyenden beklenmeyecek kadar rahat ve akıcı konuştu.
Yapılan istişareler sonunda Ak Parti Genel Başkanlığı ve dolayısıyla başbakan adaylığı için onun ismi üzerinde mutabık kalındı.
Başbakan Erdoğan’ın yeni anayasa ve başkanlık sistemine geçiş yönündeki çabalarına tam destek veren bir siyasetçi Davutoğlu. Daha Başbakan Başdanışmanlığı döneminde çok sayıda ülkeyi gezdi. Zaten çok iyi bildiği dünyayı bir de büyükelçi sıfatıyla ve siyasi bir hareketin, bir ekibin önemli bir temsilcisi olarak dolaştı ve daha yakından tanıdı.
Üniversite öğrenimimi Ankara’da değil de İstanbul’da gerçekleştirmiş olsaydım Ahmet Davutoğlu, benim de ev sohbetlerinde kendisini dinlediğim bir tanıdık olacaktı. 1980’li yılların ikinci yarısından itibaren İstanbul’da üniversite okuyanlar genç, birikimli ve istikbal vadeden Davutoğlu’nun sohbetlerinden çok istifade ettiler ve umutluydular. Umutları boşa çıkmadı.
Bendeniz ise 1990’da geldiğim İstanbul’da, AKRA FM’in uydu yayına geçme hazırlıklarına başladığı 1995 yılından 1999 Kasım ayına kadar radyonun program yapımcısı-sunucusu, haber müdürlüğü ve genel müdürlük gibi çeşitli sorumluluklarda bulundum. Benim İlim ve Sanat Dergisindeki yazılarından zaten takip ettiğim Davutoğlu ile tanışıklığım o döneme rastlar.
O dönem Saat 18.30’da başlayan ana haber bülteninin ardından her akşam 18.50’de günün yorumu başlardı. 10 dakikalık süre, her akşam bir yorumcu için sabitlenmişti. Bir akşamın yorumcusu da Ahmet Davutoğlu idi. Haftada bir gün kendi saatinde Davutoğlu da Türkiye’nin ve dünyanın gündemindeki konuları zengin müktesebatı ve derin vizyonu ışığında değerlendirirdi.
(Şu günlerde Davutoğlu ile ilgili hatıralar yayınlanıyor sıklıkla. Ben Sayın Davutoğlu ile yüz yüze hiç konuşma fırsatı bulamadım, elini sıkmadım ama söz konusu dönemde defalarda telefon konuşmalarımız oldu. Ben dahi bu kervana katılıp notumu düşmüş olayım.)
Davutoğlu, Erdoğan’ın hızına ayak uydurmakta zorlanmayacak bir siyasetçi. Az uyku ile saatlerce hatta günlerce tempolu çalışmaya devam edebiliyor. Bir güne yoğun programlar sığdırabiliyor. Dayanıklı, azimli ve kararlı.
Yeni Türkiye için Cumhurbaşkanı ve ekibinin yapacağı çok şey var. Erdoğan bu yeni dönemin önemli aktörlerinden birisi olmaya devam edecek. Zira hareketin lideri o. Lider ile ekibi uyumlu çalıştığı müddetçe nice hayırlar, bereketler bizi bekliyor.
Başbakanlık için adı öne çıkan isimlerden Binali Yıldırım’ın, Cumhurbaşkanı’nın çok yakınında önemli bir danışman olarak hizmete devam edeceğini umuyorum. Binali Yıldırım bir dönem sonra tekrar milletvekili ve bakan olarak bu ülkeye ve insanımıza hizmete devam edecektir.
Hizmet adamları halkımızın gönlündedir. Büyük yanlış yapmadıkça bu halk onları oylarıyla ve dualarıyla desteklemeye devam edecektir.
Prof. Dr. Sabahaddin Zaim Hocamız Ahmet Davutoğlu’nun danışmanlığa çağrıldığında kendisiyle istişare ettiğini anlatmıştı. Sabahaddin Hoca merhum, “Sadece danışmanlığı kabul etme, büyükelçi olarak güçlü bir şekilde görev al” tavsiyesinde bulunmuş. Davutoğlu bu istişareyi Erdoğan’la çalışmak üzere iken mi yoksa Abdullah Gül’ün daveti üzerine mi yapmış, o kısmını net hatırlayamadım. Bendeki kuvvetli kanaat, Erdoğan’ın daveti sebebiyle bu istişareyi yaptığı yönündedir.
Sayın Abdullah Gül’ün veda resepsiyonunda Hayrunnisa Hanımın “28 Şubat “benzetmesi şık olmamıştır. Dahası Erdoğan ve arkadaşlarına haksızlık olmuştur. Zira Hayrunnisa Hanım 28 Şubatçılar yüzünden başörtülü olarak üniversite tahsiline devam edememişken, Erdoğan ve arkadaşları Hanımefendi’yi bu ülkenin bir numaralı protokol koltuğunun yanına oturtmuştur. “İntifada” tabiri de lüzumsuz ve kırıcı bir tabirdir.
Sayın Abdullah Gül ve eşi Hayrunnisa Hanımı incitici yayınlar yapılmış olabilir. Onların hiçbirini tasvip edemeyiz. Ama yaşadıklarınız ya da bir birilerinin çiğliği, kendinizin de içinde bulunduğunuz bir dönemin onca kazanımına gölge düşürecek ifadeler kullanmanıza mazeret olamaz.
Son 12 yılda ülkemizde yapılan güzel işlerin altında elbette Sayın Gül’ün de imzası ve ciddi emeği vardır. O emek, gayret ve çaba ile halkın gönlünde yer etmişken, o güzel tablonun çizilmesi anlamına gelecek çıkışlardan uzak durulmalıdır.
Abdullah Gül, bir faninin gelmek istediği makamların en güzellerine ulaşmıştır. Bakanlık, Başbakanlık, Cumhurbaşkanlığı sorumluluklarından sonra şimdi engin tecrübelerini uygun zamanlarda ve doğru mecralarda ülkemizin ve insanlığın istifadesine sunmalıdır.
Merhum Tahir Büyükkörükçü Hoca, Gül’ün Cumhurbaşkanı olduğu günlerde şöyle dermiş, “Biz yıllarca, Allahım ülkemize güzel günler göster diye dua ettik. Şimdi Cumhurbaşkanımız Gül, Başbakanımız Erdoğan. Allah dualarımızı kabul etti, güzel günler gösterdi.”
Bölgemizin ve dünyanın güzel günler görmesi ve ülkemizin daha güzel günlere kavuşması için fitnecilerin ekmeğine yağ sürmek anlamına gelecek her türlü söz ve hareketten herkesin uzak durmasına ihtiyaç var. Özellikle de Ak Parti teşkilatlarının, yetkililerinin. Dereyi geçmişken, çayda boğulmayın.
Yeni dönemde Yeni Türkiye’nin Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, yeni Başbakan Davutoğlu’na ve yeni kabine üyelerine başarılar diliyorum.
recep.kocakk@gmail.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.