xxxx855
Kalitesizliğin sonu
Her kör satıcının, kör bir alıcısı olurmuş.... Son dönemde ortaya çıkan kalitesiz Türk filmlerini aslında bu atasözüyle açıklamak lazım. Yedinci sanat olarak ifade edilen sinemaya neden önem vermiyoruz? Neden sadece gişe başarısı için filmler üretiyoruz? Önceki akşam Show TV ekranlarında Recep İvedik 2 filmini bir müddet seyredelim dedik. Aman Allah'ım.... Bu ne düzeysizlik? Bu ne acayiplik? Bu ne gariplik? Sığ, düzeysiz, kalitesiz espriler, birbirinden acayip konular... Zaten filmi, küfür içeren konuşmaların dıtlanmalarından dolayı izlemek de mümkün değildi.
Bu mudur bizim mizah algımız? Bu mudur bizim mizah anlayışımız? Bu mudur bizim espri anlayışımız? İnsanlar, bu acayip yapımın neresine gülüyorlar?
Gerek televizyonlarda ortaya konulan yapımlarla, gerek gişe başarısı için üretilen kalitesiz yapımlarla insanlarımızın mizah algısı, deyim yerindeyse çıtanın altına düşürülmüş ve yerlerde sürünür hale getirilmiştir.
Mizahın, ince esprinin, kalitenin ismi olan, sadece reyting canavarı televizyon kanallarında kendine yer bulamadığı için şimdiye kadar ismi üst noktalara gelememiş, kadim dostumuz Recep Demirkaynak, kendisiyle mizah üzerine yaptığımız bir sohbette, "Sanatçı derdi olan insandır" demişti.
Sanatçı, derdi olan insandır...Ne güzel bir tanımlama.... Sanatçının derdi, kazandığı paraları harvurup harman savurmak ve gece kulüplerinde magazin basınına poz vermek olmamalı. Sanatçının derdi, toplumu ahlaken dejenere edecek, zihinlerini dönüştürecek filmlerin aktörlüğüne soyunmak olmamalı. Sanatçının derdi, sadece gişe başarısı için kalitesizliğe yaslanıp, ortaya garabet yapımlar koymak olmamalı. İşte, hiçbir kaygı içinde olmadığı için, tek derdi para kazanmak ve bu paraları hovardaca harcamak olduğu için Türkiye'de ortaya çıkan sanatçı taifesinin içinde olduğu yapımları da izlemek mümkün olmuyor.
Sadece mizah sanatçıları açısından değil... Tüm sanatçılar açısından durum böyle. Sanat camiası giderek kokuşuyor, çürüyor. Bu çürüme, toplumun derinliklerine nüfuz ediyor. Zira, sanatçı, toplumun önünde yürüyen insandır... Bir düşünürün ifade ettiği gibi, sanatçı toplumun aynasıdır, bu ayna kirli olursa, toplum da kirlenir, eğer bu ayna temiz olursa, toplum da güzelleşir.
Toplum gözlerinin önünde çürürken, içinde bulundukları yapımlarla insanların ahlak dejenere olurken, iffetin değil şehvetin başrolde olduğu yapımlar insanlarımızın ahlak kodlarını bozarken, bir sanatçı da çıkıp, "Bu gidişe dur demeliyiz. Bizim toplumumuz bu değil. Böyle olmamalı. Bu yapımlar, insanlarımızın sosyal ve kültürel yapısını mahvediyor. Eğer böyle giderse, yakın bir zaman içinde hiçbir değer kaygısı olmayan, materyalist, hedonist, bencil, egoist, kapitalist bir algıyı toplumun damarlarına yerleştireceğiz" şeklinde tepki veremiyor.
Toplumumuzun temel dinamikleri sarsılıyor.... Toplumumuzun kılcal damarlarındaki temiz kan, ortaya konulan birbirinden rezil yapımlarla kirletiliyor.
İnsanlarımız, kendilerine sunulan, tamamen kurgu olan bu ahlaksız dünyaya empatiyle bakıp, "Şu renkli dünyanın bir unsuru olabilsem, elime fırsat geçse, ben de bunları yapabilsem" diye düşünür hale gelmiş durumdalar. Kötülüklerin ortaya konulmasından daha beter olan, işte bu duygunun zihinlere yerleşmesidir. Zira, bu duygu, kötülüklerin sıradanlaşmasına ve insanlarımızın tepkisizleşmesine yol açıyor.
Tepkisiz toplum, değerlerini korumaktan aciz toplumdur.