Erol BATTAL
KADRO DERGİSİ VE KADRO HAREKETİ
Cumhuriyet döneminde, halk ve onun tercihlerinin şekillendirilmesine yönelik yürütülen çalışmalar; gelişen olaylara ve durumlara göre yöntem farklılıkları göstermiştir. Bu farklılıkların oluşmasında 1930, 1946 ve 1960 tarihleri belirleyici olmuştur.
1. Dönem:1923- 1930 tarihlerini kapsayan, daha çok ceberut uygulamalarla halkın yeni kurulan otoriteye bağlılığının sağlanmasının hedeflendiği dönemdir. Bu dönemde, bütün muhalif ya da muhalif olma potansiyeli olan düşünce, inanç, kişi, kuruluş birbirinden farklı ancak birbirini tamamlayan şiddet ağırlıklı yöntemlerle ortadan kaldırılmaya çalışılmıştır.
2. Dönem: Halkın; devletin mi, CHP’nin mi olduğu belli olmayan kurumlar eliyle
terbiye edilme sürecidir. Bu dönem, Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın kurulup akabinde yapılan yerel seçimlerle, bir manada 1. dönem uygulamalarının halkın referandumuna sunulduğu, 1930 yılıyla başlar. Sonuçlar, CHP ve Cumhuriyet tarihi açısından çok belirleyicidir. Bu tarihten sonra köklü arayışlar içerisine girilir. 1931 yılında yapılan CHF 3. Kongresi’nde alınan kararlar CHF ve Türkiye için bir miladın habercisi gibidir. Çünkü 1923’ten 1950’ye kadarki CHP’nin tarihi, bir anlamda Türkiye’nin de tarihidir. Bu tarih, CHP’nin devletle özdeşleştiği, devletin imkânlarının CHP’ye devredildiği; CHP’nin kurumlarının devlet muamelesi gördüğü, devletin kurumlarınınsa CHP’nin yan kuruluşlarına dönüştürüldüğü dönemdir. Hatta yazımıza konu edineceğimiz Kadro Dergisi ve Kadroculuk gibi aslen bağımsız aydın hareketi olması gereken çabaların bile, devlet hareketi mi, CHP çalışması mı olduğunu ayırt etmek mümkün değildir. İşte bu sebeple bu dönemde oluşturulmuş kurumlar, normal şartlarda, sonuçları açısından, çok da anlamı olmayan uğraşlar olmalarına rağmen, devlet ve CHP ile içiçe yapıları gereği incelenmeye değer bulunmaktadır.
3. Dönem ise, 1960’tan sonraki darbeler ve darbe artığı kurumlar marifetiyle halk ve
tercihlerinin dizayn edilmeye çalışıldığı günümüze kadar devam eden süreçtir. Son dönemlerde ülke olarak yaşadığımız sorunların tamamını, darbe artığı kurumlar ortaya çıkarmaktadır. Bu kurumların her birinin yapısı ve hangi sorunun kaynağı ve gücü olduğu ayrıca incelenebilir. Son yaşanan yargı vesayeti ya da jüristokrasi tartışmalarını anlamlandırabilmek için mutlaka 1960 darbesini incelemek gerekmektedir. 1960 ve 1980 darbelerinin kurumlarını ve anayasalarını bilmeden bugün yaşadığımız gündemi sağlıklı yorumlayabilmemiz mümkün olmayacaktır.
Yukarıda da ifade etmeye çalıştığımız gibi, Cumhuriyetin vatandaş tasavvurunun oluşturulmasında izlenen yöntemler açısından 1930 seçimleri bir kırılma noktasıdır. Seçimler sonrası toplanan 1931’deki CHP 3. Kurultayı; Parti’nin kendini revize edip muhkemleştirmeye çalıştığı, Kemalizm’in biçimlenmesinin tamamlandığı, doktrin arayışının yansıtıldığı, örgütsel taban arayışlarına girildiği bir kongre olmuştur. Bu amaca yönelik devlet kurumu olarak Türk Tarihi Tetkik Heyeti (Türk Tarih Kurumu) ve Türk Dil Kurumu; parti yan kuruluşu olarak da, Halkevleri kuruldu. Türk Hava Kurumu, Çocuk Esirgeme Kurumu ve Kızılay’ın partiyle kaynaştırılarak örgütsel taban oluşturma çabalarında yardımcı unsur olarak değerlendirilmesinin temelleri atıldı. Ayrıca 1934’te üniversite ve yüksekokullara Türk İnkılap Tarihi dersleri konularak taban oluşturma çalışmalarına yoğunluk kazandırıldı. Yine aynı gerekçeyle sonraki yıllarda Köy Enstitüleri kuruldu.
2. dönemde taban oluşturma çalışmalarının yanı sıra doktrin oluşturma gayretlerine de girilmiştir. Doktrin oluşturma çalışmalarının en önemlisi ya da bugüne kadar çok sayıda tartışmanın ve incelemenin konusu olanı, Kadro Dergisi ve Kadro Hareketidir.
Kadrocular ya da Kadro hareketi, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Şevket Süreyya Aydemir, Vedat Nedim Tör, Burhan Asaf Belge, İsmail Hüsrev Tökin tarafından Ankara'da 3 yıl süreyle çıkarılan Kadro Dergisi etrafındaki harekettir. Kadro Dergisi, Mustafa Kemal’in isteğiyle Ocak 1932'de yayınlanmaya başladı. 36 sayı yayınlandı; 1934’te, “İşin içerisine İsmet İnönü karıştı buradan sıkıntı doğar” endişesiyle yine Mustafa Kemal’in isteğiyle kapatıldı.
Derginin mimarı ve ideologu Şevket Süreyya Aydemir’dir. Derginin Yakup Kadri Karaosmanoğlu dışındaki kadrosunun tamamı Marksist’tir.
Dergiye ‘Kadro’ ismi verilmesi tesadüfi değildir. Kelime batı dillerinde, “Yeni bir askeri birimin oluşturulması ve eğitilmesi için gerekli anahtar konumundaki bir grup görevli ve örgütü oluşturmak, eğitmek, genişletmek ve idare etmek üzere yetiştirilmiş nitelikli personel, yapı” anlamına gelmektedir.
Kadrocular, ülkenin kalkınmasını, sorunlarını çözmesini devletçi bir siyasi ve ekonomik yapıda görmüşler, siyasi model olarak da; başta olağanüstü yetkilere sahip şef, ve “imtiyazsız sınıfsız millet”in temsilcisi tek parti yönetimidir.
Dergi, 36 sayı yayınlanabilmiş; ancak buna rağmen etkisi ve tartışmaları günümüze kadar sürmüş bu derginin özelliği nedir, sorusuna, “Kadrocular, Kemalizm’i bir sistem haline getirip, Türk inkılabının ideolojisini yapmaya çalıştılar”, “1930’lar Türkiyesi’nde 1929 Dünya İktisadi Buhranı’nın etkisiyle kapitalist olmayan bir yoldan kalkınma önerisinde bulunan bir grubun siyasal elit haline gelme çabası”, “Kemalizm’i, kapitalizm ve sosyalizmden ayrı, bir üçüncü yol olarak ortaya çıkarma uğraşı”, “Türk devriminin nedenlerine ve yönüne ışık tutan ilkeleri nesnel bir düşünce bütünü içinde sistemleştirip bunu devrimin resmi felsefesi haline getirmek suretiyle Kemalizm’i oluşturma hareketi”, “devlete alternatif bir ideolojik kimlik sunma çalışması”, “Kemalizm’i bütün az gelişmiş ve yarı sömürge ülkeler için, örnek alınması gereken bir devrim modeline dönüştürme arayışı”, “bütün devrimlerin halka rağmen halk için yola çıkan kendi içinde tutarlı bir kadronun ürünü olduğu düşüncesini hakim kılma birlikteliği”, “devlet merkezli kalkınma heyecanını oluşturacak öncü siyasal elit kadronun oluşturma zemini”, “ Kemalizm’in içinde kalarak diyalektik materyalist yöntemlerle Kemalizm’i şekillendirme arayışı” diye birbirinden farklı cevaplar verilmektedir.
Geleneksel seçkinci-devletçi çizginin temsilcisi olan Kadro Hareketi; komünist, faşist, milliyetçi komünist, nasyonal sosyalist, anarşist, nihilist gibi birbirinin zıddı kavramlarla suçlanmıştır. Bu suçlamaların en şiddetlileri Mustafa Kemal’in sofrasında dergi çıkaranlar gibi yer alan, ancak bu ekip içerisine katılamayanlardan gelmiştir. Sürekli dergi ve kadro hakkında Mustafa Kemal’e jurnallerde bulunmuşlardır. Sonunda, dergiye yazılar da yazan İsmet İnönü’nün de onayıyla derginin kapanmasını sağlamışlardır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.