Teslime Gülsen NURDOĞAN
Kadir Mısıroğlu'nun Tarih Tenkidçiliği
Hani Yunus demiş ya:
"Yunus sözü eğri büğrü söyleme
Seni sigaya çeken bir Molla Kasım gelir." diye. Kadir Mısıroğlu tarihi şahsiyetleri sigaya çeken bir Molla Kasım'a benziyor.
Kendi kendime söylendim; Teslime dedim, ne kadar atıl yaşıyorsun! Çevrene bir bak, bazıları Allah yolunun bir yolcusu olmuş da yazıyor çiziyor!..
Buna mukabil toplum dışına itiliyor bu insanlar. Çünkü toplumlarda sürü psikolojisi vardır. Uyuyanlar tatlı uykularından uyanmak istemezler. Uyanıklar ise hiçbir kınayıcının kınamasına aldırmadan devam ederler.
Onların isimleri yaldızlı geçmiyor basında dedim. Amma onlar yılmadan, yorulmadan yazmaya devam ediyorlar. Allah yolunda hiçbir kınayıcının kınamasına aldırmadıkları için dağ bayır yürüyorlar. Yorulmuyorlar. Çok az insan bunların farkında ve dolayısıyla onların yazdıklarının farkında. Amma biliyorsun ki zaten çok az insan Hakkın yolundan gider. Batılın taliplisi boldur dedim.
Sana yakışıyor mu böyle atıl durmak? Allah sana hakikatı gösterdikten sonra (Kur'an-i Kerim ve Hz. Muhammed aleyhisselam) verilen bu kadar kıymetli bilgileri adeta bir kutuya koymuş hapsetmişsin! Ne kendin faydalanıyor, ne de başkalarını faydalandırıyorsun dedim!
N'oldu sana Teslime? Ebediyyen dünyada kalacak gibi kayıtsızsın! Halbuki günlerin sayılı! Bak yaşın 50'ye dayandı. Rabbine kavuşman yakındır. Uyan uyan kendine gel dedim!
Aldım kalemi elime!.. Youtub'da dinlediğim videolardan başladım. Kadir Mısıroğlu' da youtub'da videosunu dinlediklerimden biriydi.
Evet Kadir Mısıroğlu… onu dinlerken nüktelerinden keyif alıyorum.
Bir ilim hazinesi; Allah korkusu kendisinde hakim olan bir tarihçi, bir edebiyatçı, bir nüktedan!.. Trabzon'lu olması hasebiyle karadeniz şivesini kendine has üslubuyla konuşan sevimli bir pir-i fani!.. Allah ona rahmet eylesin! Taksiratını affeylesin!
Bu arada 60'ın üzerinde kitap yazmış!
Şunu da belirteyim, ben bir şahıstan bahsederken bir ana prensibim vardır, onda gördüğüm bütün güzellikleri kağıda dökerim. Hatta bununla da yetinmem ondaki güzelliği kalbimdeki imani coşkunun etkisiyle de olsa gerek; allarım pullarım süslerim. Bu insan sevgisi ve güzelliğinden neşet eden bir şeydir. Rabbimin kullarını seviyorum.
Bununla beraber şahıstaki çirkinliğe elimden geldiğince değinmemeye çalışırım. Gıybet olmasın, günah olmasın, gönlüm kararmasın diye. Benim güzelliği öne çıkarma aşkım belki şundandır; hani buyurmuş ya hani dile getirmiş ya alemlere rahmet gönderilen Nebi aleyhisselam, kötülüğü dillendirmeyin, iyiliği dillendirin. Yani iyiliğin reklamını yapın iyilik çoğalsın diye buyurmuş. Tabi biraz aşağıda Kadir Mısıroğlu'nun da dile getirdiği gibi kişinin topluma zara verecek nitelikteki söz ve davranışlarının anlatılmasında dinen bir sakınca görmüyorum. Bu, gıybet dedikodu olmadığı gibi zaruri bir şeydir de.
Başladım yazmaya!.. "Tarihçi Kadir Mısıroğlu ile ilgili iki yazı yazdım. Şimdi bunlardan üçüncüsünü yazacağım inşallah! Bu arada önemli bir not olarak buraya düşeyim. Bendeniz Kadir Mısıroğlu hakkındaki yazılarımı Kadir Mısıroğlu'nun konuşmalarından ve yazdıklarından yola çıkarak yazıyorum. Onunla sağlığında tanışmadım. Hatta hiçbir yakınını dahi tanımam. Kadir Mısıroğlu'nu anlatmayı kendim seçmişimdir.
Yalnız ilk yazımda söz vermiştim:
Kadir Mısıroğlu'nun neden Mustafa Kemal'i sevmediğini yazacağım diye. Fakat maalesef bu yazıyı yazamıyorum.
Neden mi?
5816 no'lu kanun yüzünden. 5816 no'lu kanuna göre Mustafa Kemal'i eleştirmeniz suç kabul ediliyor. Bu yüzden okuyucularımdan özür dileyerek bahsettiğim bu yazıyı yazamayacağımı belirtiyorum.
Ayrıca böyle bir kanunun, düşünce ve fikir hürriyetine aykırı olmasından dolayı kaldırılmasını talep ediyorum!
Gelelim konumuza.
Bugün Tarihçi Yazar Kadir Mısıroğlu'nun Müslüman bir tarihçi olarak tenkidçiliğini anlatmak istedim. Onun tenkitçiliğini -İstiklal Marşı Şairi M. Akif Ersoy'u nasıl tenkid ettiğinden yola çıkarak- anlatmaya çalıştım.
Haydi bismillah!
Kalem suresindeki:
"Nun ve kalemin satıra dizdiklerine andolsun ki…" diye başlayan ayetler hatrına kalemime güç ve güzellik ver Allahım! Bana bir söyleyiş güzelliği, okuyana bir anlayış güzelliği ihsan et! Amin!
Kadir Mısıroğlu nasıl bir tarihçidir?
Her şeyden önce Müslüman bir tarihçidir. Müslümanlık ve tarihçilik iki ayrı meziyet, iki ayrı konu, iki ayrı kişi olsa onun Müslümanlığının; tarihçiliğini yönettiğini görürsünüz.
Kadir Mısıroğlu, tarihi şahsiyet kim olursa olsun, onu önce Islam ölçüleriyle eleştirmektedir. Kadir Mısıroğlu tenkid edeceği tarihi şahsiyeti Islam mizanına yatırarak tenkid eder.
Ona göre 'mükemmel kişi' yoktur. Hiçbir tarihi kahraman mükemmel değildir. Onun tarihçiliği pirincin içerisinde taş arayan kişiye benzer. Nasıl ki pilav yapacağınız zaman pirinçleri gözden geçirip en küçük taşı bile bulup ayıklamaya çalışırsınız. Taş, pilavın içinden çıkıp da birinin dişini kırmasın diye!..
Mısıroğlu da bir tarihçi olarak Kahramanın söz ve davranış ayrıntılarına kadar iner ki, Kahraman da birinin dişini kırmasın diye!
Ayrıca tarihin kahraman diye gösterdiği şahısların İslama aykırı hal ve sözleri de Islama mal edilip, İslam'a zarar vermesin diye ince bir tetkikten geçirir.
O, bunu yaparken Allah'a hesap korkusu taşıdığını söyler. Hak nezdinde yalancı olmak istemediğini. Kur'an'ın ifadesiyle, hiçbir kınayıcının kınamasına aldırmadığını, korkusuzca doğru bildiği şeyi söylediğini söyler.
"Ben sokakta bir adam değilim; tenkidimin ilmi olmak mecburiyeti var." der.
Ustad bu konuda hiç kimseyi affetmez. Böyle şeyleri babam bile yapsa karşısındayım, der. Istiklal Şairi M. Akif'i de bu bakış açısıyla eleştirir.
Şöyle:
"Demiyor ki bana:
Neye istinaden?..
Senin İslam Şairi saydığın Akif, Allah'a isyan ediyor; Safahat'ı (M.Akif'in şiir kitabı) açın bakın, ben buna doğru mu diyeyim?
'Nur istiyoruz… Sen bize yangın veriyorsun!
Yandık diyoruz… boğmaya kan gönderiyorsun!
Madem yakacaktın, yaksaydın a zalimleri…
Tuttun bizi yaktın' diyor Allah'a! Haşa ve kella!''
Sonra, ilmi konularda korkusuz olmak gerektiğine değiniyor.
Diyor ki:
"Korkaksan korkulacak meseleyi konuşma arkadaş! Cesaret bir mevhibeyi ilahiyedir; Allah sana bunu vermediyse cesareti gerektiren bir işe girme! Girersen, korkaklığın sebebiyle aksi davaya taviz verirsin. Bu, ameli bir meselede olsa gene mühim değil. İtikadi bir meselede oldu mu maazallahi Teala senin de imanın gider. Çünkü iltizam-ı küfür, küfürdür. Bir kafiri veya onun bir fiilini beğenmek küfrü mucibtir. (küfrü kabul etmektir.) Bir adam akaide aykırı bir söz söylese; sen de 'Ne doğru söyledin!' desen, sen o sözü söylemişle aynısın. İltizam-ı küfür, küfürdür unutmayın!"
diyerek umuma ait konularda müslümanların dikkatli olması gerektiğini söylüyor.
"Mesela, o zaman bu söze ben, doğru dersem ben de Akif'le aynı duruma düşerim." diyor. Tarihçiliğin gerektirdiği şeyin işini dosdoğru yapmak olduğunu söylüyor. Yoksa o, Akif'in düşmanı olmadığını söylüyor. Bunu kendi yaptıklarıyla da açıklıyor.
"Haa tarih yazmasam, bu işlerle meşgul olmasam!.. Sizin gibi gençlerle… ben lise talebesi iken Akif'e mevlüt okuttum. Hala o mevlüdün ilan gazetesini saklarım; size gösterebilirim.
1966 senesinde yazdığım 'Sarıklı Mücahitler' isimli kitabımda da Milli Mücadeledeki hizmetini takdir ettim; açın bakın. Ama bu doğruyu söylemek, başka yerde yanlışı mazur görmeyi icap ettirmez."
diyerek, tenkid ederken kişiyi olumlu ve olumsuz yönleriyle eleştirdiğini, yani tarihçiliğini objektif bir yöntemle yaptığını söylüyor. (Eleştiride yapıcı olmak ilkesi.)
Mehmet Akif, Necip Fazıl Kısakürek, Selahaddin Eyyubi, bizim toz konduramadığımız kişilerdir. Fakat Kadir Mısıroğlu, tarihçiliği gereği bu kişileri tarih ve İslam mizanına yatırır.
Hani Yunus demiş ya:
"Yunus sözü eğri büğrü söyleme
Seni sigaya çeken bir Molla Kasım gelir." diye. Kadir Mısıroğlu tarihi şahsiyetleri sigaya çeken bir Molla Kasım gibidir.
Ona, neden bu ölmüş insanların arkasından konuşuyorsun diyorlar. Halbuki o bir tarihçi. Bunu unutuyorlar. Fakat o, bu eleştirilere şöyle cevap veriyor:
"Eğer bir şahsiyetin söz ve davranışları topluma zarar verecek cinstense bunların söylenmesi zaruridir."
O, böyle ezber bozan bir tarihçidir. Basmakalıp zihin yapısını balyozla kırmaya çalışan bir ustadır.
Diyor ki:
"Ben, Akif yanlış bir şey söylediyse tenkid edemez miyim? Bu nasıl şey! Böyle anlayış mı olur? Bu taassup! Bu taassup! Yunanla öc için mi dövüştün?.." diye öfkelenir.
''Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlal' diyorsun İstiklal Marşı'nda. Bunları hiç düşünmemişler… Seksen sene sonra Yunanı hala Sakaryada mı vehmediyorsun da… korkma, diye başlatıyorsun!
Niye korkacam dünya benden korksun desene be!.." diye bağırır.
Bazıları videodaki …"desene be!" kelimeciğini pezevenk olarak çevirip Kadir Mısıroğlu'na hınçla hücum ederler.
Sözlerini çarpıtırlar, daha önce 'Yunan sevici' diye çarpıttıkları gibi "Akif'e pezevenk demişsin" diye yazar çizerler. O ise kendisine has üslubuyla buna şöyle cevap verir.
"…İllallah! Yav hayret ediyorum. Bardakçı bile dedi ki:
Ben bandı dinledim. Bu, (Mısıroğlu'nun Akif'i eleştirirken söylediği kelimenin yanlış anlaşılması üzerine) af edersiniz pezevenk değil; desene be! (olacak dedi.)
Ulan hasm ı bi amanım bile tasdik etti ki burda bu küfür yok! Bunlar hala… Ahmet Hakan da yazdı; Akif'e böyle diyor bilmem ne!..
Kimse ne dediğine bakmıyor! Peygambere 17 defa Kur'an'da ihtar var. Peygamberde zelle var zelle!.. Gayrı iradi hata!...
Siz M. Akif'i sevdiniz diye M. Akif gökten zembille inmiş melek mi?..
Yanlışları var. Yanlışları var ben bunu söylüyorum! Ne dediğime dikkat edin! Doğru bir sözüne yanlış diyorsam -ölçünüz İslam olmak şartıyla- itiraz edin, başımla beraber!
'Bu taşındır diyerek Kabe'yi diksem başına
Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına'
...vahyi Peygambere mahsustur yav! (videoyu dinlerken baştaki kelimeyi anlayamadım.)
Sen kim oluyorsun! Hakkım yok mu? Ünvanın İslam Şairi!
İstiklal Marşı'nda bile:
'Ebediyyen sana yok ırkıma yok izmihlal' diyorsun. Yakışır mı bu sana diyorum.
Haksız mıyım?
Babam olsa ölçüm İslam olmak şartıyla hatasını söylerim.
Üstelik bu sözü o adam söylüyor ki,
'Küfr olur başka değil kavmini sürmek ileri…'
Sonra da aynı adam:
'Bunu benden duyunuz:
Ben ki evet Arnavudum
Başka ne söyleyeyim, işte perişan yurdum.'
Bu da Safahat'ta var! Bu da var!
Kavmini ileri sürmek küfr olur diyorsun; kendin kavmini ileri sürüyorsun! Millete de,
Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlal dedirtiyorsun!
Allah aşkına, bu millet ırk için mi dövüştü Yunan'la, din için mi dövüştü?.. Bu dövüşen orduda kürt yok muydu, Arap yok muydu, Çerkez yok muydu, Laz yok muydu, Boşnak yok muydu? Hepsi vardı.
Ben İstiklal Marşı'nı tenkid ediyorum. Hiç gizlim saklım yok! Adının İstiklal Marşı olması da yanlıştır diyorum. Biz istiklal kaybedip de Mustafa Kemal icraatıyla ona kavuşmadık ki istiklal marşı olsun! Biz dünyada hiç esaret yaşamayan bir milletiz! Bununla iftihar edebiliriz. Hiç!.. Bizim istiklalimiz tecavüze uğradı, def ettik! Bundan ibarettir. Bu marşın adı olsa olsa Milli marş olur dedim. Ama ilk kelimesi yanlıştır.
Korkma, diye bir milletin marşı başlıyorsa o millet korkuyor, korkacak mevkide kendini görüyor. Şimdi zelzele olsa size korkmayın desem bir manası olur. Durup dururken korkmayın desem; ne var da korkacağım demez misin?
Yunan hala Sakarya'da mı ki diyorum; sen milli marşı'na korkma, diye başlıyorsun! Bu aşağılık duygusudur! Imforiyore kompleks derler gavurlar, bu bize tanzimatla bulaştı.
… Bu, İstiklal Marşı'nın korkma, diye başlaması böyle bir aşağılık duygusunun eseridir." diye eleştirisini haykırıyor.
Kadir Mısıroğlu, Tahrif Hareketleri-1 adlı kitabında M. Akif Ersoy'un tarihi kişiliğini belgelerle inceliyor. Akif'in fikir aktivitesinde etkili olan isimlere değiniyor.
Kitapta gösterilen belgelere göre (sayfa 388-414) M. Akif Ersoy, Cemaleddin-i Efgani ve Muhammed Abduh hayranıdır.
Kadir Mısıroğlu'nun gösterdiği belgelere göre Cemaleddin Efgani ve Muhammed Abduh İslam reformistleridir. İslam'ı yeni bir şekillendirmeyle şekillendirmek istemektedirler. Fetö'nün yaptığı gibi herhalde.
Cemaleddin Afgani, Muhammed Abduh ve Reşit Rıza üçlüsü de bunun benzeri bir hareketin içerisindedirler. Kadir Mısıroğlu belgelerden yola çıkarak Cemaleddin Efgani, Muhammed Abduh ve Reşid Rıza ekolünün ırkçı milliyetçilik ananesi üzerine kurulduğunu söylüyor. Halbuki İslam dini ırkçılığı yasaklamıştır. Hiçbir kavmin hiçbir kavme üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takva (Allah'tan sakınma) iledir, diyerek.
Kadir Mısıroğlu'nun İstiklal Marşı Şairi M. Akif'i eleştirdiği en keskin nokta budur.
Mısıroğlu, demek ister ki ey M. Akif; böyle adamlara (Muhammed Abduh, Cemaleddin Efgani) niye hayransın? Sen ki İslam Şairi olmuş oluyorsun. Bu adamlar, Islam'ın reddettiği hususlarla İslam'ı şekillendirmeye çalışmışlar, sen de bu adamların istekleri peşinden gitmişsin demek ister.
Kadir Mısıroğlu, Cemil Meriç'in M.Akif Ersoy hakkındaki araştırmalarından da yola çıkarak Mehmet Akif hakkında şu değerlendirmeleri yapıyor.
"Cemil Meriç Bey'in burada dokunup geçtiği, M. Akif Bey'in Efgani ve Abduh hayranlığı fevkalade ehemmiyetli bir meseledir. Zira siyasi meseleleri anlamaktaki kifayetsizliği, cennetmekan Abdulhamid Han hazretleri hakkındaki pek çirkin sözleriyle sabit olan M.Akif'in bu medihkarlığı bunlar hakkında hala devam eden yanlış değerlendirmelerin en büyük bir müessiri olmuştur. Şu neticenin husulünde - Hiç şüphesiz- M. Akif Bey'in Müslümanlar arasında, hak ettiğinden yüzlerce kat fazla itibar sahibi olması rol oynamış bulunmaktadır. O derecede ki, değerli yazar arkadaşımız Ertuğrul Düzdağ bile Efganiyi, şahsiyet ve takip ettiği gayenin tamamen aksine bir surette 'İslam birliği için çalışan fikir ve mücadele adamı olarak tavsif etmektedir." der.
Kadir Mısıroğlu'nun tarih tenkitçiliğini M. Akif Ersoy'u eleştirisi üzerinden ifade etmeye çalıştım. İnşallah bir hayra vesile olmuştur.
Bütün bunlardan sonra düşünüyorum da, neden ilmi eleştirilere bile kızan bir millet olduk? Bir toplumda doğrular ve yanlışlar konuşulmazsa o toplum nasıl ilerleyecek?
Tenkid geleneğimizi yeniden gözden geçirmeliyiz. Bir insan bizim gibi düşünmüyor diye ona kızmaya hakkımız olmadığını bilmeliyiz. Hele ilmi konularda tenkidin yolunu açmalıyız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.