xxx78
Jonas yahut Demirel’in encamı
Dün CHP’nin eski genel başkanlarından Bülent Ecevit’in vefatının yıldönümüydü; gelecek ayın sonuna doğru ise Ecevit-öncesi dönemin CHP genel başkanı İsmet İnönü’nün vefat yıldönümüne sıra gelecek... Ülkemizin halen varlığını sürdüren en kıdemli partisinin eski liderlerini anması büyük bir kadirşinaslık...
Ancak bazı CHP’lilerin partilerinin yeni yönetiminin İnönü’yü anma törenine konuşmacı olarak davet ettiği bir devlet büyüğüne itirazları var. Böyle bir görev için o kişinin düşünülmesini garip buluyor, eleştiriyorlar...
İsmet İnönü’yü hayırla yâd etmek üzere düzenlenecek törene çağrılması eleştirilere sebep olan devlet büyüğünün kimliğini merak ediyor musunuz? Söyleyeyim: Dokuzuncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel...
Hakikaten biraz garip kaçan bir durum bu... İsmet İnönü CHP lideri olarak 1960 sonrasında karşısında Adalet Partisi (AP) rekabetini buldu; AP’nin genel başkanıydı Süleyman Demirel... 1960-1980 arası yirmi yıl CHP ile AP arasında kıyıcı politik mücadeleye sahne olurken, ‘sağcı’ cephenin başında hep Demirel vardı. CHP-AP rekabeti ülkeyi kanlı çatışmalara, ardından da askeri müdahaleye (12 Eylül 1980) sürükledi.
O günlerdeki politik çekişmelerde beşbine yakın insanın hayatını kaybettiğini, pek çok kişinin rahat ve huzurunun bozulduğunu düşünürseniz, Demirel’in başını çektiği çatışmacı ortamın ülkeye maliyetini hesap edebilirsiniz.
CHP’nin yeni yönetimi benim bildiğim bu gerçekleri bilmiyor olabilir mi? Onlar bilmese bile ülkeye o dönemi yaşatan Demirel’in kendisi nasıl unutmuş olabilir? Unutmadıysa İsmet İnönü hakkında sitayişle konuşma davetini kabul etmesini nasıl açıklayabiliriz?
Konuya görünenin ötesindeki gerçeklere bakarak açıklık kazandırmak gerekiyor.
Galiba bu çabaya bir değil en az iki Demirel bulunduğu tespitiyle başlayabiliriz. 1960-1980 arasında ülkede oluk oluk kan dökülürken ‘sağ’ cephenin en büyük partisinde ve ara ara kurulan milliyetçi cephe hükümetlerinde liderlik yapan Demirel’di; ancak süresini doldurarak ayrılmasından önceki yedi yıl boyunca Çankaya Köşkü’nde cumhurbaşkanlığı koltuğunda otururken o Demirel gitmiş yerine farklı bir Demirel gelmişti.
1980 öncesinin çatışmacı ortamında
İnönü ve Ecevit’in kendisi için reva gördükleri sıfatları artık yeni politik yüzlere bizzat tekrarlayan biri olmuştu Demirel... 28 Şubat’ta MGK üzerinden askerleri sivil siyasete müdahaleye zorlayan da oydu.
Roma mitolojisindeki iki yüzü tam ters yönlere bakan Jonas gibidir Süleyman Demirel; 1980’e kadar olan dönemde farklı, 2007-öncesinde farklı yönlere bakan birer yüzü vardır.
Hangisi gerçek Demirel’dir; kimliği için önceki döneme mi, yoksa daha yakın döneme mi bakmak gerekir? Birinden biri ‘takiye’ sözcüğüyle karşılanabilecek kadar kimlik farklılığını akla düşürmektedir de, ‘takiye’ dönemi hangisidir?
Cevabı bende olmayan bir soru bu...
Belki de CHP’nin davetine ‘Evet’ demesi, ya da CHP’nin İnönü için düzenlenecek törene başkonuşmacı olarak kendisini davet etmesi Demirel hakkında bir karara varmamıza yarayabilir. En iyisi törende yapacağı konuşmayı beklemek...
İki aya yakın bir süre var, ama bekleriz.