Recep KOÇAK
İyilikleri ertelemeyelim
Hacı Halit Kasımoğlu Amca ile 2000’li yılların başında tanıştık. Sevgili Davut Zeren ona bizden bahsetmiş, bana da onu haber vererek, “Hemşehrisiniz. Tanışmanızın güzel olacağını düşündüm” demişti.
Askerlik, hapishane, hastane ve hac arkadaşlıkları unutulmaz. Oralarda bir de “hemşehrilik” ortak paydası bulunmuş, muhatabınızla yıldızlarınız da barışmışsa, değmeyin gitsin.
Her insanın birileriyle tanışmaya, konuşmaya, dertleşmeye ihtiyacı vardır. Çoğumuzun dertleşecek kadar yakın bulduğumuz ve dost saydığımız yakını bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar azdır. Bazıları ise biraz daha nasipli olabilir dostlarının sayısı bakımından.
Hacı Halit Amca 300 ailenin adresine tek tek giderek onlara gıda paketleri takdim etmek istiyordu. Tanıştığımız ilk yıl 30 kadar aileye bizzat gidince, “Çok güzel araştırmışsınız, aileleriniz isabetli. Hediyelerimi geri kalan ailelere siz ulaştırırsınız” diyerek gıda malzemelerini Deniz Feneri Derneği’ne teslim etmişti.
İkinci yıl daha fazla aile adresi istedi. Tamamının İstanbul’un Anadolu Yakasından olmasını istiyordu. Listeler hazırlandı. 30-40 aileye bizzat gittikten sonra, “Tamam, benden bu kadar, gerisine siz gidersiniz” demesini bekliyorduk.
Amcamız bizi şaşırttı. Ailelerin tamamına bizzat kendisi gitmek istiyordu.
Ramazan dönemi bütün yardım kuruluşları için personel, gönüllü ve araç ihtiyacının had safhaya çıktığı hasat mevsimleridir. Amcamız yüzlerce adrese bizzat gitmek isteyince gönüllülerimizden de destek istedik.
Eski komşumuz Nurettin Bey Deniz Feneri gönüllüsü olmuştu. Aracı ile sıcak yemek dağıtımlarımıza katılıyor, daha fazla desteğe hazır olduğunu söylüyordu.
Ondan da Halit Amcamızı aile adreslerine götürmesi için yardım istedik. Bir süre sonra gönüllümüz Halit Amcamızın hızına yetişemedi. İlk karşılaştığımızda nedenini sordum.
“Recep Bey, Hacı Ağabeyin maşallahı var. Yorulmak bilmiyor. Adreslere saatlerce gitmek istiyor. Bir de ziyaretlere sabah namazından hemen sonra başlamak istiyor” dedi.
Elbette gönüllülerimizin kendi işleri, meşguliyetler de oluyor. Bir yere kadar çalışmalarda yer aldıktan sonra görevi başka bir gönüllüye devrediyorlar.
Hacı Halit Amcamız üçüncü yıl 600 aile istedi. Bir yıl önceki kararlılığını bildiğimden, “Dağıttığınız gıda malzemelerini bize teslim etseniz nasıl olur? Biz nasıl olsa her ay düzenli gıda yardımı götürüyoruz bu ailelere. İlk götüreceklerimizi sizin getirdiğiniz malzemelerle hazırlarız” dedim.
“Ben sadece gıda malzemesi götürmüyorum. Ailenin durumunu gördükten sonra yoksulluğunun derecesine ve çocuk sayısına göre nakit yardım da yapıyorum” karşılığını verdi.
Anlaşıldı ki, gıda malzemesi yanında zekât ve fitre de dağıtıyordu. Ama bunu her aileye değil de, nakit desteğe en fazla muhtaç ailelere öncelik vererek yapıyordu.
Hacı Halit Amca bir Deniz Feneri bağışçısı idi. Onun talebi, tercihi tabii ki dikkate alınmalı idi. Üstelik bir de “hemşehrim” idi!
Kendisine araç ve şoför temini konusunda sadece gönüllülerimiz eliyle yardımcı olabileceğimizi peşinen ifade ettim. Zira personel Ramazan yoğunluğunda bağışları toplamaya, kabul etmeye ancak yetişebiliyordu.
Hacı Halit Amca üçüncü yıl da ihtiyaç sahibi yüzlerce aileye kendi eliyle yardımlar yaptı, gönüllülerimiz ise ona ulaşım desteği verdi.
Hacı Halit Amcanın sadece Deniz Feneri’ne değil başka yardım kuruluşlarına da hatırı sayılır miktarlarda bağışlar yaptığını öğrendikçe ona olan saygım, hürmetim artıyordu. Ona gıpta ediyor içimden, “Keşke bizim de geniş imkânlarımız olsa da, hemşehrim Hacı Halit Amca gibi hayır kurumlarına ciddi destekler verebilsek” temennilerimi geçiriyordum.
Hemen her telefon konuşmamızda ısrarlı bir şekilde evine yemeğe davet ediyordu. O kadar ısrar karşısında daveti kabul ettim, yönetim kurulumuzdan İbrahim Altan Beyle birlikte bir akşam yemeği için evine gittik. Boğaz manzaralı evi çok etkileyici idi. Ama daha etkileyici olan onun samimiyeti ve sıcak ev sahipliği idi.
Salonun en nadide köşesine Deniz Feneri Derneği’nden kendisine gönderilen “Teşekkür Mektubu”nu yerleştirmişti. “Teşekkür Mektubu”nun muhafaza edildiğini ve özel bir köşede sergilendiğini görmek bizi çok mutlu etti.
Hacı Halit Amca ile birkaç defa daha telefonla konuştuk. Hal hatır sordum. Bazen o bize fakir bir aile haber veriyor, biz de gereğini yapıyorduk.
Her telefon konuşmamızda bizi mutlaka yemeğe davet ediyordu. Benim zahmet vermekten çekindiğimi kolay kolay gidemeyeceğimi sezdiğinden olmalı, “Hemşehri değil miyiz?” diye ısrarını sürdürüyordu.
Ben de onu evimize, derneğe davet ediyordum ama müsait olamıyordu.
Onun samimi olarak bizi yeniden evinde görmek istediğini hissediyordum. Tekrar evine gitmenin fırsatlarını kolluyorduk ki, olmadı.
Hacı Halit Amca’nın gencecik oğlu bir alış veriş merkezinde kaza geçirip vefat etti.
Telefonla arayıp sabır diledim, taziyede bulundum. Sesi çok kötü geliyordu. Yaşadığı derin acı sesine yansıyordu.
Evine giderek yüz yüze taziyede bulunmak için planlar yaparken ikinci acı haberi aldık.
Hacı Halit Kasımoğlu Amca vefat etmişti. Beni evine yemeğe davet eden hemşehrim ahirete göçmüştü.
Allah nur içinde yatırsın. Onun, oğlunun ve bütün geçmişlerinin mekânı cennet olsun.
Bugün onu anarak iyiliklerini yâd ederken ahirete göç etmiş bütün yakınlarımızı, bütün hayırseverlerimizi ve tüm Allah dostlarını rahmetle yâd ediyorum..
Bizi sevenlerin kıymetini bilmeli, sevdiklerimize değer verdiğimizi hissettirmeliyiz. Onlardan her an ayrılabileceğimizi aklımızdan çıkarmamalıyız.
Hacı Halit Amca yaşadığı hayır dolu hayatı boyunca çevresine çok şey öğretti.
Onunla evinde ikinci bir buluşmayı, sohbeti gerçekleştirememiş olmanın hüznünü yaşıyorum.
İyilikleri ertelemeyelim.
recep.kocakk@gmail.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.