Recep KOÇAK
İyiliğin Anahtarları
Geçtiğimiz günlerde Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç beyi ziyarete gittik. Deniz Feneri Derneği Yönetim Kurulu’nun ziyaretini nezaket ve coşku ile karşıladı Sayın Arınç. Ziyaret sebebi ise sadece teşekkür etmekti.
Deniz Feneri Genel Başkanı Av. Başkan Mehmet Cengiz, “Zor bir dönem geçirdik. Bu dönemde siz defalarca Deniz Feneri sorusuyla karşılaştınız ve her seferinde bizim gönüllü ve bağışçımız olduğunuzu, bize güvendiğinizi ifade ettiniz. Teşekkür ediyoruz” dedi.
Arınç, dualarla birlikte ekibimizi yüreklendirecek güzel sözler sarf etti. Sonra da bir hatırasını anlattı: “Çeşitli vesilelerle ifade etmiştim. Annem Deniz Feneri programını hiç kaçırmaz, ağlayarak izlerdi. Ben de yıllardır gözyaşları içerisinde izlerim programınızı. Refah Partisinde grup başkan vekilliği dönemimde bir gün TBMM’ye gittim. Dönemin Maliye Bakanı Sümer Oral yanıma geldi ve akşam Deniz Feneri izlediğini, Manisa’nın bir köyünün su probleminin dile getirildiğini söyledi. Bu zamanda hâlâ susuz köy kaldı mı, der gibiydi. Ben de bahsettiği programı izlemiştim. Kendisine, sadece bir köyde değil Manisa’nın 20’ye yakın köyünde su problemi olduğunu ifade söyledim. Çok şaşırdı ve talimat verip o köylerin su problemini çözeceğini ifade etti. Dediğini de yaptı. Deniz Feneri, bunun gibi nice hayırlara vesile oldu, nice güzel işin yapılması için yol açtı…”
Ege illerimizden birisinde bir radyo programına konuk oldum. Program sonrası radyonun sahibi şunları söyledi; “Deniz Feneri büyük bir zulme uğradı. Sizinle tanışmama sebep de budur. Haberlerinize yer veriyorum, reklamlarınızı ücretsiz yayınlıyorum ve her fırsatta sizden bir yetkiliyi yayınlarımızda misafir ediyorum. Çünkü siz zulme uğradınız. Mazlum duruma düşürüldüğünüzü görmeseydim belki de hiç tanışmayacaktım sizinle.”
Sivas’ta Deniz Feneri gönüllüleriyle bir araya geldiğimiz toplantıya üç hanım katılmıştı. Toplantı sonunda onlardan çarşaflı olanı yanıma yaklaştı ve şöyle dedi: “Size çok haksızlık edildi. Zulme uğradınız. Bu zor dönemde bağışlarımız ve dualarımızla yanınızdayız.”
Gaziantep gönüllümüz Osman İslamoğlu, saygı duyanları, sevenleri ve sohbetine kulak verenleri zengin güzel bir insan. 2008 yılında “Deniz Feneri” ismi etrafında fırtına koparılınca, çevresinden bazı kişiler, “Sizin gönüllüsü olduğunuz dernekle ilgili iddialara ne diyorsunuz?” diye sormuşlar. Osman Bey bu soruya muhatap olduğunda bir grup arkadaşı ile birlikteymiş. Onlara kritik bir soru yöneltmiş, “İçinizden kim, Deniz Feneri Derneği Genel Başkanı ya da bir yönetim kurulu üyesinin adını biliyor?” Cevap verebilen çıkmamış. Osman Bey, “Bu durum bir anlam ifade etmiyor mu sizin için. Bu kurumda işler, hizmetler ön planda. Kimsenin ismi parlatılmıyor. Sadece faaliyetlerle gündeme geliniyor. Ben bu durumu çok önemsiyorum” demiş. Çevresindeki dostları da ona hak vermişler.
Geçtiğimiz günlerde İlim Yayma Vakfı yönetimini ziyarete gitmiştik. Çıkmak üzereyken ayaküstü emekli general Mehdi Sungur beyle karşılaştık. Ev sahibimiz bizi tanıtınca, “Ben de sizi ziyarete gelecektim” dedi ve devam etti; “Siz yardım konusunda örnek oldunuz, çok sayıda dernek ve vakfın kurulmasına da öncülük ettiniz. Bir yardım modelisiniz. Bu örnekliğiniz gibi, iftiraya uğrayan, linç kampanyasına muhatap olmuş bir yardım kuruluşu nasıl direnir, nasıl dik durur, nasıl mücadele eder ve aklanır bunun da güzel bir örneğini verdiniz. Sizden sonra benzer bir saldırıya uğrayacak yardım kuruluşları sizin tecrübelerinizden istifade edecek.”
Mehdi Sungur Paşa çok sayıda yardım kuruluşunda, sivil toplum kuruluşlarımızda yıllardan beri elini taşın altına sokmuş, hizmet ehli bir büyüğümüz. Kendisi ile tanışmıyorduk ama çalışmalarını uzaktan takip ediyorduk. Söylediklerini dinleyip teşekkür ettik, dualarına âmin dedik. Gördük ki, hiç tanımadığımız güzel yürekli insanlar bizim için dua ediyor, muhatap olduğumuz yüzyılın linç kampanyasında yanımızda duruyorlar.
Deniz Feneri Genel Başkanı Av. Mehmet Cengiz’le birlikte Dostlar Meclisi’ne katılmıştık. Karşımızda oturan 60 yaşlarındaki beyefendi yanında bulunan arkadaşına, o gün Hac için kur’a çektiğini ve Hacca gitmeye hak kazandığını anlatıyordu. Yüzü gülüyordu, çocuklar gibi şendi. Kendisiyle kısaca tanıştık ama sohbete fırsat olmadı. Bir ara Mehmet Cengiz beyin gözlerinin içine bakarak şunları söyledi: “Haberiniz olsun, hiç tanımadığınız ama size çok güvenen, sizin için yürekten dua eden insanlar var!”
Beyefendi bunları söylerken öyle bir beden dili kullanıyordu ki, “İşte onlardan birisi de benim!” der gibiydi ama nezaketinden bunu dolaylı bir biçimde dile getirmeyi tercih ediyordu.
…
Geride kalan zorlu beş yılda Deniz Feneri yönetimi nice ziyaretler yaptı, nice unutulmaz diyaloglar hafızalarımıza nakşoldu. Acısıyla, tatlısıyla müthiş bir tecrübedir geçen beş yıl.
Onca medya bombardımanına karşı bir yandan cevap yetiştirmeye çalışılırken, bir yandan da hukuki mücadele yürütüldü. Bu arada yardım faaliyetlerini kesintisiz devam ettirme kararlılığından hiç taviz vermedi.
Bütün kara propaganda çalışmalarına rağmen zihni bulanmamış, haberlerine itibar edilmemesi gereken karanlık çevrelerin yaydıkları kirli haberlere inanmayarak Deniz Feneri’nin yanında yer almış, böylece iyilik kervanının kesintisiz yürüyüşüne destek vermiş tüm bağışçı ve gönüllüler yürekten tebriki hak ediyorlar. Hepsine hayırlı, huzurlu ve uzun ömürler diliyoruz. Allah hepsinden razı olsun.
Satırlarımızı bir hadis-i şerif ve bir ayet-i kerime ile noktalayalım:
“İnsanlardan kimileri iyiliğin anahtarı, kötülüğün kilididirler. Kimileri ise kötülüğün anahtarı, iyiliğin kilididirler. Ne mutlu Allah'ın iyiliğin anahtarlarını ellerine verdiği kimselere! Ne kötü Allah'ın kötülüğün anahtarlarını ellerine verdiği kimselere!” (İbni Mace, Mukaddime, 19)
“Siz, insanların iyiliği için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten men eder ve Allah’a inanırsınız. Ehl-i kitap da inansaydı, elbet bu, kendileri için çok iyi olurdu. (Gerçi) içlerinde iman edenler var; (fakat) çoğu yoldan çıkmışlardır.” (Âl-i İmrân, 110)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.