xxx135
İttifak değil, tek başına iktidar !..
Bayram öncesinden başlayan bayramda da devam eden CHP-BDP yakınlaşması ister istemez ittifak söylentilerini de gündeme getirdi. Elbette her parti seçim gündeme geldiğinde bir takım ittifak arayışlarına girebilir. Bunun yadırganacak bir yanı da olamaz. Ancak, önce ittifak arayışı görüntüsü vererek bunun isimlendirilmesi üzerinde bir takım tartışmalar başlatıp ardından da "İttifak arayışında değiliz. Tek başına iktidara geleceğiz" şeklinde bir açıklama yapılması sanıyorum en basit ifadesiyle kafa karışıklığının göstergesidir.
Gerçi CHP-BDP yakınlaşması önce bir sol ittifak şeklinde değerlendirdi. Sonra bu isim beğenilmemiş olacak ki gelen itirazlar üzerine, "Sol ittifak değil olsa olsa Kemalist ittifak olabilir" şeklinde değerlendirmeler oldu. Bu arada Kemalist İttifak değerlendirmelerine de itiraz sesleri yükseldi. Hem de her fırsatta Kemalist olduklarını haykıran kadrolardan. Kısacası daha ittifak netleşmeden nasıl adlandırılacağı tartışmaları olayın sulanmasına yol açtı.
Seçim ortamına girildiğine göre partilerin bir takım arayışlara girmesini yadırgamamak gerekir. Bu arayış MHP'de küskünleri yeniden yuvaya döndürme çabası şeklinde başladı. Bu çağrıya bazı eski MHP'lilerde müspet karşılık verdiler. Ancak, bir kesimde çağrıyı samimi bulunmadıklarını açıkladı. Hatta, referandum kampanyası sürecinde MHP yönetiminin takip ettiği strateji sebebiyle partinin baraj altında kalma ihtimalinin ortaya çıkması ile kendilerine barış çağrısı yapıldığı belirtildi. Elbette kimsenin kalbinden geçeni okuma imkanımız yok. Böyle bir imkanımız olsa bile niyet okuyuculuğu yoluyla hüküm vermenin, insanları mahkum etmenin doğru olmadığını düşünüyorum. Zaten maksadım da partilerin geçmişte birlikte yürüdükleri sonradan çeşitli sebeplerle yolları ayrılmış arkadaşlarını yenden aynı çatı altında toplamaya çalışmasını irdelemek değil. Üzerinde durmak istediğim seçim ortamına girilmeye başlandığı şu dönemde ittifak arayışlarının önümüzdeki günler ve aylarda daha da hız kazanacağıdır. Çünkü, yüzde 10'luk seçim barajı ister istemez ittifakları gündeme getiriyor. Mevcut yasalarda seçim ittifaklarının bir bakıma önü kapalı olduğu için bir takım hileli yollara başvuruluyor. Söz gelimi ittifak yapacak partiler bir tek parti listesinde adaylarını belirliyor. Diğeri ya da diğerleri seçime girmeyeceklerini ilan ediyorlar. Aslında ittifak partileri de seçime girmiş oluyorlar ama kendi adları ile değil ittifak yaptıkları parti adı altında. İşte bu çarpıklığa dikkat çekmek, partileri böyle bir sıkıntıdan kurtaracak hukuki düzenlemenin biran evvel yapılması çağrısı yapmak istiyorum.
Kısacası seçim ittifakları ittifak yapan partilerin tamamının kendi adlarına seçime girmeleri, ittifak partilerinin oylarının birleşimi ile ittifak kanadının sandalye sayısının belirlenmesi demokratik bakımdan daha doğru olur diye düşünüyordum. Bu konuya daha önceleri de temas etmiştim. Görünen o ki iktidar partisi seçim barajının düşürülmesine yanaşmak niyetinde değildir. İktidar partisinin hayır demesi halinde de seçim yasasında yeni bir düzenleme ve seçim barajını indirmek mümkün olmayacaktır. Ancak, partilerin seçim ittifakı yapabilmelerinin önünün açılması mümkündür. İki ve daha fazla parti seçim ittifakı yapmak istiyorsa ortak bir metin etrafında anlaşabilir, seçim sonrası nasıl bir davranış sergileyeceklerini kamuoyuna duyurabilirler. Söz gelimi ittifak partilerinden en fazla oyu alacak partinin genel başkanının başbakan olacağı ve uygulanacak hükumet programının esasları önceden belirlenebilir. İttifak partileri kendi adlarına milletten oy isterken, ittifakın alacağı oy oranı da seçim arkasından hükumet kuruluşunun nasıl olacağını belirleyebilirler.
Biran evvel hem seçim barajının düşürülmesi hem de partilerin seçim ittifakının hukuki bir düzenleme ile belirlenmesi gerekiyor. Aksi halde temsilde adaletsizlik devam edecektir. Artık istikrar mı temsilde adalet mi? gibi sorularını tartışmanın anlamı yoktur. Hem temsilde adalet hem de istikrar bu milletin hakkıdır. Birini diğerine feda etmenin anlamı yoktur. Çünkü istikrar adına temsilde adaleti feda etmek demokratik bir anlayış değil darbe zihniyetinin bugüne yansımasından ibarettir.