Atila ALTUNTAŞ
İsveç'teki Türk Toplumunun Vurdum duymazlığı
İnsan, doğası gereği toplumsal bir varlıktır. Yalnız yaşaması mümkün değildir. Birlikte yaşamanın gereği olan dayanışma ile insanlar yardımlaşmayı, birlikte iş yapmayı öğrenirler. Dayanışma sayesinde insanlar daha çabuk ve daha çok iş yapabilir. Atalarımız bu konuda “Bir elin nesi var, iki elin sesi var” diyerek birlik, beraberlik ve dayanışmanın önemini vurgulamışlardır.
Dayanışma toplumlar arasında, millet içerisinde ve milletlerarasında olabilir. Kurtuluş Savaşı yıllarında Türk Milleti’nin dayanışması ile düşman yurttan kovulmuş ve vatan tamamen kurtarılmıştır.
Dayanışma üzerine bir katır yükü kitap yazılsa, dayanışmanın önemini anlatmaya yine yetmez. Hele gurbette vatandan uzak yaşayan insanımız için dayanışma ve sevgi yaşamımızı devam ettirmek için hava ve su kadar gereklidir.
Biz Türkiye’den gelen gurbetçiler yaşadığımız ülkeye entegre olduk. Çok para kazandık, zengin olduk, Türkiye’de yatlar katlar aldık. Önemli mevkiler, görevler elde ettik. Şef olduk, müdür olduk, milletvekili, belediye başkanı olduk. Ama hiçbir zaman tek yumruk olamadık. Karşımıza çıkan en ufak bir sorunda, rüzgârın önündeki yaprak gibi sağa sola savrulduk hakkımızı savunamadık.
Geçen sene 11 Mart 2010 yılında İsveç Parlamentosundan geçen ve Türkleri katil olarak ilan eden, ‘’sözde soykırım’’ tasarısı, tüm dünyada olduğu gibi, İsveç’te yaşayan Türk toplumunu da derinden sarstı.
O kadar üzülmüş ve incinmişti ki, nereye gitsem bu konu konuşuluyordu ve kesinlikle büyük bir tepki gösterilmesi gerektiği üzerinde herkes hemfikirdi. Toplumdan gelen bu haklı talep üzerine, Türk sivil toplum örgütleri harekete geçti ve Stockholm’ün merkezindeki gösteri alanında ‘’sözde soykırım’ tasarısını protesto etmek için bir miting tertiplendi.
Tepkileri, kızgınlıklar, isyanları görünce düşündüm ki, ‘’On bin kişilik gösteri alanı hınca hınç dolacak, en azından bir yerlere güçlü mesaj verilecek’’ Nede olsa İsveç’te 100 bin Türk yaşıyordu. Büyük beklentilerimizi hayal kığılığına dönmesi uzun sürmedi. Maalesef gele gele 1500 kişi geldi. Fiyasko ile sonuçlanan durumu masaya yatıracağımıza, ‘mitingi siz yapmadınız, biz yaptık’ tartışmaları ile başarısızlığımızı örtbas ettik.
Biz bu tartışmalarla durumu idare etmeye çalışırken ikinci kez şoka uğramamız uzun sürmedi. Geçen ay İsveç Entegrasyon Bakanı Erik Ullenhag Yahudi Soykırımı Kurbanlarını Anma Günü toplantısında yaptığı konuşmada, Türkleri Hitlerle aynı kefeye koyarak, 1915 yılında Ermeni, Asurî, Süryani ve Keldaninin sözde soykırıma uğradığını iddia etti. Ayrıca açıklama hükümettin web sayfasına konarak resmi ağızdan Türkler Hitler’e benzetilmiş oldu. Bu durum Türkiye’nin sert tepkisini çekti ve elçilik aracılığı ile çirkin açıklama hükümetin web sayfasından çıkartıldı.
Yine hazırlıksız ve kötü yakalandık. ‘’Bu çirkin saldırıya,’’ Ne yapalım, nasıl cevap verelim’’ diye çözüm ararken, İsveç Yeşiller partisinde politikacı olarak önemli görevlerde bulunan Türk asıllı Derya Uzel, İsveç Entegrasyon bakanını eleştiren ve ‘’yaptığı konuşmanın çok yanlış ve taraflı olduğunu’ belirten İsveççe bir yazı kaleme aldı. Yazı İsveç’in genelinde okunan ve hatırı sayılır bir kitle tarafından takip edilen newsmill.se adlı internet sitesinde yayınlandı.
Bizde Uzel’in yazısını haber yaptık linkini, haber sitelerinde ve Facebook’ta elimizden geldiği kadar geniş kitlelere ulaştırmaya çalıştık. Amacımız, bu yazının altına yazılacak, doğru ve güzel yorumlarla İsveç kamuoyunu doğru bir şekilde bilgilendirebilmekti.
Maalesef burada da vurdumduymazlığımız ön plana çıktı. 100 bin Türk’ün içinde bir tane yorum yazacak babayiğit yokmuş. Buna mukabil Uzel’in yazısının altına iki tane Ermeni vatandaşı uzun yorumlarla hem Uzel’i hem de Türkiye’yi haksız çıkaran eleştirilere yer verdiler.
Derya Uzel’in yazısının linki;
httpwww.newsmill.se/artikel/2011/02/06/ullenhags-f-rd-mande-tal-som-integrationsminister://
Yukarda belirttiğim gibi Entegrasyon bakanının çirkin konuşmasının elçilik aracılığı ile hükümetin web sayfasından indirilmesi İsveç’te yaşayan Diaspora Ermeni’sinin o kadar zoruna gitmiş ki, Türkiye’yi ve Elçiliğimizi eleştiren, ‘’Türk Büyükelçiliği, İsveç Hükümetini Susturdu’’ başlıklı bir yazı kaleme almışlar. Bu yazı hem Federasyonlarının web sayfasında, hem de newsmill.se adlı internet sitesinde yayınlatmışlar.
100 bin Türk Uzel’in newsmill’de yayınlanan yazsısına bir yorum yazmaya tenezzül etmezken, İsveç’te yaşayan 3-4 bin Ermeni vatandaşı, Türkiye’nin eleştirdiği yazıya tam 50 yorum yazmış!
Ermeni Federasyonunun newsmill’deki yayınladığı yazının linki;
http://www.newsmill.se/artikel/2011/02/16/turkiets-ambassad-tystar-svenska-regeringen
Son olarak da; İsveç meclisinde 11 Mart 2010'da alınan sözde Ermeni soykırım tasarısının yıl dönümü nedeniyle 12 tane Federasyon ve Sivil toplum örgütlerimiz inisiyatif alarak, yoğun bir kalabalıkla, İsveç meclisi önünde kararı protesto etmek için bir hafta önceden çalışmalarına başladı.
Bu sefer beklenti gerçekten büyüktü. En azından yukardaki olumsuz ve başarısız girişimlerin üzerine bir çizgi çizmek ve en az bin kişi ile İsveç Parlamentosunun kapısına dayanarak, sesimizi ve haklılığımızı hür bir sesle duyurmaktı. Ama maalesef ki, maalesef gösteriye tam 60-70 kişi gelmişti. Yani başka bir hesapla her bir sivil örgütü adına 5 kişi katılmıştı. Buradaki problem sivil toplum örgütlerinin vatandaşları oraya getirememesi mi? Yoksa vatandaşların vurdumduymazlığı mı? ‘’Tavuk mu yumurtadan çıktı, yumurta mı tavuktan?’’ Burada tartışmaya girmiyorum. Kimsenin kimseye söyleyecek bir lafı yok. Eğer bir suçlu varsa hepimiz suçluyuz.
İsveç’te yaşayan Türk toplumu olarak birbirimizi şikâyet etmekle, fişlemekle, dedikodusunu yapmakla uğraşmaktan bu tür organizasyonlara vakit ayıramıyoruz. Sonuç olarak şunu belirtmek istiyorum. Bir millette dayanışma ve sevgi duygusu zayıflarsa, ‘’Rüzgârın önündeki yaprak gibi sağa sola savrulur durur.’’ Ve İsveç’te yakın bir gelecekte ‘’sözde soykırım’’ anıtları mahallelerimize dikilmeye başlarsa hiç şaşırmayalım
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.