Ünal SADE
İSTANBULLU SAHÂBELER
İSTANBULLU SAHABELER
Günün herhangi bir saatinde veya bir gece yarısında, ne zaman zora düşseniz, “Rahatsız edermiyim?” endişesinden uzak, kapıları vurulacak kadar dost ortamlarınız var mı?
Şehrin insanı yalnızlaştırdığı ve Sezai Karakoç’un ifadesiyle “kaypaklaştırdığı” günümüzde bu soruya olumlu cevap vermek gerçekten son derece güç.
Bu giriş cümlesiyle yazıma başlamama vesile olan “İstanbullu Sahabeler” kitabıdır. Kitabın yazarları değerli dostlarım Dr. Necdet Yılmaz ve Dr. Coşkun Yılmaz…
İstanbul’un fethinin 550. yılı anısına basımı yapılan bu önemli eseri edinme planlarım arasında olmasına rağmen almak ve okumak kısmet olmamıştı. 8 Ekim’de İstanbul’a yaptığım seyahatte beni misafir eden Dr. Coşkun Yılmaz kitabı benim için imzalama inceliğini de gösterdi. Bir solukta okuduğum kitaptan pek çok şey öğrendim ve yıllarca İstanbul’da yaşamış ve sonrasında da sık sık İstanbul seyahatleri yapmış biri olarak kitabın ifadesiyle “Peygamber Efendimizin; “Ashabının her biri vefat ettiği belde halkı için kıyamet günü önder ve nur olarak diriltilecektir.” Buyurarak onları, doğdukları bölgelerin değil, vefat ettikleri bölge halkının önderi olarak tanım” ladığı ve “doğdukları yerde bir ömür bile kalmayan” ancak yüzyıllardır İstanbul’u şereflendiren “bu ahret önderlerimiz”in pek çoğundan habersiz bir ömür geçirmiş olduğumu üzüntüyle fark ettim.
Kitabın Dikkat Çekici Özellikleri:
1- Kitap bir tarihçi (Dr. Coşkun Yılmaz) ve bir ilahiyatçının (Dr. Necdet Yılmaz) birikimlerinin birleşmesi sonucu ortaya çıkmıştır. İki ihtisasın bir araya gelmesi kitabı güçlendiren bir öğe olmuştur. İlahiyatçı katkısı tarihi bilgiye ruh, tarih bilgisi manevi içeriğe bir nev’i beden kazandırmıştır.
2- Sahabe kabir/makamlarının inanç turizmi açısından önemi ve bu konuda kaynak yetersizliği de dikkate alınarak bölüm sonlarına Arapça ve İngilizce özetler konulmuştur.
3- Kitap ashab-ı kiram’ın İstanbul’a düzenledikleri ve pek az bilgiye sahip olduğumuz seferlerin detaylı anlatıldığı bir bölümle başlıyor.
4- Sahabe-i Kiram’ın medfun bulundukları kabir/makamlarını ziyaret etme konusunda farklı kesim/eğitim ve dünya görüşüne sahip insanların bulunduğu göz önüne alınarak çeşitli yanlışlara düşülmesinin önlenmesi ve ortak bir bilince ulaşılması hedefli “Sahabe Kabirlerini Ziyaret Adabı” başlıklı bir bölüm eklenmiştir.
5- Sahabe kabirlerinin yerlerinin bilinmesi ve bulunmasının zor olduğu bilindiğinden ziyaret etmek isteyenlerin kolayca buralara ulaşabilmeleri için türbeleri gösteren ayrıntılı haritalar kitaba eklenmiştir.
6- Kitap Sahabe kabir/makamlarının tarihi durumu, sanatsal özellikleri mevcut durumu buralarda bulunan ağaçlara kadar ayrıntılı bir şekilde verilmiştir. Bu çalışma hem geçmişle bir kıyaslama yapılmasına hem de gelecekte yeni araştırma yapabileceklere bu anlamda da önemli bir fotoğraf sunmaktadır.
7- Tüm türbelerin fotoğraflaması yapılmış ve 1983 de yapılan bir başka çalışmadan alınan fotoğraflarla kıyaslaması yapılarak buraların 20 yılda bile nasıl bir dönüşüm yaşadıklarını ortaya koymuştur.
8- Bu türbelerin tarihimizdeki resmi önemine dikkat çekmek amacıyla, Eyyüpsultan’daki kılıç kuşanma merasimi ayrı bir bölümde okuyucuların ilgisine sunulmuştur.
9- Kitabın kullanılan yazı tipi ve boyutu, eklenen resim ve haritalarla her eğitimden insana cazip gelecek bir tasarıma sahip olması da önemli bir özelliği olduğunu düşünüyorum.
Kitabın kapak resminde Hz.Hüsam B. Abdullah El-Ensari’nin kabir üzerine dikilen ağaç tarafından adeta kucaklanmış “Şâhide” si yer almaktadır.
Kitaptan Öğrendiğim Bazı Önemli Bilgiler:
- İstanbul ilk kuşatmadan yaklaşık 785 sene sonra İslam toprağına dönüşmüştür. İslam orduları tarafından ilk defa kuşatılması Hz. Muaviye döneminde gerçekleşmiştir. Bu kuşatmaya, Hz. Hüseyin, Ebu Eyyup el- Ensari, Abdullah b. Abbas, Abdullah b. Ömer, Abdullah b. Zübeyr (Radıyallahu anhum ecmain) gibiler başta olmak üzere çok sayıda meşhur sahabe katılmıştır.
- Tarık b. Ziyad ve Musa b. Nusayr’ın bugünkü İber Yarımadası olan Endülüs’ü fetihlerin asıl maksadı, Avrupa’yı batıdan fethederek İstanbul’a ulaşmaktır.
- Sahabe Makamı Konusu (İstanbul’a tarihsel açıdan gelmediği kesin olarak bilinmelerine rağmen adlarına “makam” tabiri yapılan mekanların neden oluşturulduğu ve buralara ziyaretin anlamı): “İnsanımızın bazen başka yerde vefat ettiğini bildiği halde, bazı büyük kimseleri, özellikle de kendi bölgesiyle alakası bulunanların hatıralarını yaşatmak için onlar adına makam adı verilen binalar inşa etmişlerdir. Bazı sahabe ve veliler için çeşitli yerlerde çok sayıda makam bulunmaktadır. Bu tür makamlar, adına tesis edilen büyük zatların ruhaniyetleriyle irtibat kurulan yerler kabul edildiğinden buralara kabir derecesinde önem atfedilmiştir.”
- Halid b. Zeyd Ebu Eyup el- Ensari hazretlarinin katıldığı son sefer İslam Ordusunun ilk İstanbul kuşatmasıydı (80 yaşlarında ) ve Eyyup Sultan Camii ) İstanbul’un ilk selatin (Osmanlı padişahlarının yaptırdığı) camidir.
- Yakın tarihimizin iki döneminde sahabe kabir/makamlarının onarımlarına resmi düzeyde önem verilmiştir. Birincisi, Sultan II. Mahmud devridir. İkinci resmi onarım çalışması da 1994’ten sonra İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılmıştır.
Böylesi önemli bir çalışmayı bir yazıda anlatmak elbette mümkün değil. Bir kaynak olarak her evde bulunması gerektiğine inandığım bu önemli eseri bizlere ciddi bir emek sarfederek sunan Dr. Necdet Yılmaz ve Dr. Coşkun Yılmaz’a ve kitabın hazırlanmasına finansman desteği sağlayarak her açıdan destekleyen ve kendisini tanımaktan şeref duyduğum Gemi İnşaatı Yüksek Mühendisi Özkan Göksal beyefendiye teşekkürlerimi ve saygılarımı sunarım.
Sizleri en kısa sürede “İstanbullu Sahabeler” kitabı rehberliğinde “ahret önderlerimizi” ziyaret etmeye davet ediyorum. Ve sizleri son söz olarak yazarlarımızın bir hatırlatmasıyla baş başa bırakıyorum:
“Onları tanımakla çok önemli kültürel ve sosyal bir hizmeti de yerine getiriyoruz. Değerler ezoryonunun had safhaya çıktığı günümüzde, bu çatışmanın ortasında, sahipsizlik psikolojisi içerisinde korumasız insanımıza bir direnç noktası ve kimlik oluşturmada en güzel adreslerden/ortamlardan birisini sunuyoruz. Hayatların, hayatlarına benzetilerek güzelleşebileceği bir adres… Günün herhangi bir saatinde veya bir gece yarısında, ne zaman zora düşülse, “Rahatsız edermiyim?” endişesinden uzak, kapıları vurulacak kadar dost ortamlar…”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.