xxxx1
İngilizlere dikkat!
İngiltere Kraliçesi'nin Türkiye'ye yaptığı ziyaret, zamanlaması açısından da, hedeflenen sonuçları bakımından da öyle sıradan bir ziyaret değil. Bu ziyaret üzerinde biraz düşünmemiz gerekiyor. Her şeyden önce, ABD'nin 11 Eylül süreci'nden sonra küre üzerindeki hegemonyasının sarsılmasında İngilizlerin sinsi stratejilerinin belirleyici bir rolü var. Yine 11 Eylül süreci'nden en kârlı çıkan ülkenin İngiltere olduğu gözden kaçmış bir gerçek. Bu süreçte, İngiltere, başta Ortadoğu olmak üzere küre ölçeğindeki bazı önemli stratejik alanlarda inisiyatifi eline geçirmiştir. 11 Eylül süreciyle birlikte küre ölçeğinde çılgınca politikalar izlemesi, ABD'nin küresel hegemonyasının büyük bir sarsıntı geçirmesine neden oldu. Bu sarsıntının gerçek sonuçlarını ancak 10-15 yıl sonra görebileceğiz. İngilizler, ABD'nin Balkanlara, Kafkaslara ve Ortadoğu'ya ABD'nin yerleşmesinde kilit rol oynadılar. 1990'ların başında Doğu Bloku'nun çökmesi, iki Almanya'nın birleşmesi, Almanya'nın yakın tarihte stratejik olarak gücünün bir ânda birkaç kez artmasıyla sonuçlandı. Almanya, AB üzerindeki belirleyici konumunu pekiştirmek için Avrupa'nın perifesini / çevre ülkelerini karıştırdı. AB'de merkezî bir konuma geçebilmek için Almanya'nın izlediği ve adına merkezkaç kuşatması diyebileceğimiz bir strateji ile önce Balkanların balkanlaşmasına / parçalanmasına giden süreci tetikledi. Almanya'nın bu dışarıdan, merkezkaç kuşatması stratejisi ile AB'de inisiyatifi ele geçirme girişimlerine Amerikalılar, derhal müdahale etmek istediler. Ancak İngilizler, kuzenleri Amerikalıların kulaklarını çekerek, onlara Balkanlara biraz geç müdahale etmelerini söylediler. İngilizlerin önerdikleri ve kendilerinin derhal uygulamaya koyuldukları strateji şuydu: Önce Balkanları iyice karıştırmak; ardından Balkanlarda içinden çıkılması zor bir kriz durumu icat etmek ve son olarak da Balkanlara Avrupa dışından müdahaleyi kaçınılmaz hâle getirmekti. Amerikalılar, İngilizlerin önerdiği stratejiyi uyguladılar ve sonuçta hem Amerika, hem de İngiltere çok büyük bir stratejik ve siyasî bir kazançla çıktılar. Böylelikle, hem ABD, Balkanlara yerleşmiş; hem de İngiltere, Almanya'ya karşı AB içinde çok büyük bir stratejik avantaj elde etmiş oldu. İngilizler, Soğuk Savaş döneminin stratejilerinin belirlendiği Yalta Konferansı'nda da kilit rol oynamışlar ve ABD'nin Avrupa'ya müdahale etmesinde doğrudan belirleyici olmuşlardı. 11 Eylül sürecinden sonra ABD'nin küre ölçeğinde büyük yanlışlıklar yapmasında yine İngilizlerin oyunları çok belirleyici oldu: ABD'nin Kafkaslara, Ortadoğu'ya handiyse yalnız başına girmesinde, art arda işgal girişimlerine soyunmasında İngilizler Amerikalıları inanılmaz ölçülerde tahrik ettiler ve sonunda ABD'nin küresel gücünün ve imajının tahrip edilmesinde çok büyük rol oynadılar. Örneğin, ABD'lilerle birlikte Irak işgaline katılan İngilizler, sessiz sedasız bir şekilde ABD'yi Irak'ta ve bütün Ortadoğu'da yalnız bıraktılar; ateş çemberinin ortasına attılar. İşte Kraliçe'nin Türkiye ziyareti, ABD'nin gücünün büyük bir meşrûiyet krizi yaşadığı ve ABD'nin stratejik hâkimiyet alanlarına yavaş yavaş İngiltere'nin yerleşmeye başladığı bir zaman dilimine denk gelmesi açısından çok önemli. 11 Eylül süreciyle birlikte, ABD'den ürken Arapları yeniden yanlarına çekmeyi başardı İngilizler. İngilizlerin Araplardan sonra Türkiye ile derin ilişkiler kurmasının zirve noktası, Kraliçe'nin ziyareti oldu. Böylelikle Türkiye, gücü sürgit artan İngiltere ile yakın ilişkiler kurmakla aslında hem ABD'ye, hem de AB'ye, özellikle de Almanya'ya karşı ciddî bir manevra alanı açmış gibi görünüyor. İlk bakışta görünen manzara bu: Ama hiçbir zaman unutmamak gerekiyor ki, İngilizlere aslâ güvenilmez ve İngilizler, en zayıf ânınızda sizi arkanızdan vurma konusunda dünyanın en mâhir ve en tecrübeli oyuncularıdır. Burada aslâ unutulmaması gereken nokta şu: Bugün dünyanın yaşadığı büyük küresel ve bölgesel krizlerin hepsi, İngilizlerin dünyanın başına bela ettiği krizlerdir: Örneğin Osmanlı'nın parçalanması ve çökertilmesi, örneğin İsrail'in kurulması ve İslâm dünyasının başına belâ edilmesi, örneğin dünyanın en büyük Müslüman ülkesi olacak Hindistan'ın parçalanması, örneğin Arap dünyasının paramparça edilerek Arap petrolünün bölgeden alınarak bölge dışına akıtılması gibi. Ben yakın tarihte hem bizim, hem de dünyanın başına örülen büyük çorapların arkasında İngilizlerin olduğu gerçeğini göz önünde bulundurarak İngilizlerle iş yaparken ikinci kez, üçüncü kez dikkatle ve defalara düşünülmesi gerektiğini hatırlatmak isterim. O yüzden İngilizlere dikkat! diyorum.