Haşim AKIN
İmtihandan Kaçmak Yok
Bir önceki yazımızda sosyal hayatın sosyal bir imtihan olduğunu yazmıştık. Bundan kaçmak yok. İlahi soru her daim kulaklarımızla çınlamalı... “Sabredeceksiniz değil mi?”
Dün yaptıklarımızın bugün unutulması, onun için ortaya koyduğunuz bunca hayrın yok sayılması, bir hatanın göklere çıkarılması sizi çok mu üzdü? Bilesiniz ki bu durumda yeni bir imtihan başlamış demektir. Çevrenizdeki tüm kameralar size çevrilmiş, “Sınav salonunda olduğu bilincini taşıyan bir Müslüm böyle bir ortamda ne yapar?” diye dikkatler üzerinize çevrilmiştir. Böylesi gizli(!) kameralarla donatılmış bir salonda ne kadar özgür olurdunuz?
Geçmişte yaptığınız tüm bu iyilikler gözünüzün önünden geçecek ve “bu kadar da nankör olunur mu?” Diye sorup sitem edeceksiniz. İşte bu durumda şayet vahyin nüzulü döneminde yaşayan Hz. Ebu Bekir (RA) olsaydınız sizin için Nur suresi 22. ayeti inecekti. Ayet sizin Mıstah’a (RA) iyilik ve ihsana devam etmeye çağıracaktı. Ama ayeti kerime her ne kadar onun yaşadığı olan üzerine nazil olmuş olsa da bize de yol gösterdiği bilincini taşıyacak ve yeniden yutkunacağız. Geçmişte yapılan ve gelecekte yapılacak olanların onun için değil de sadece rıza-ı bari için yapmış olduğunuzu tekrar hatırlayacaksınız. Sanki kocaman bir cevizi yutmak istercesine yutkunup içinizden volkan olan itirazları gömeceksiniz. Yani sabredeceksiniz değil mi?
***
İstediği zaman arzu ettiği kadar gürültü yapabilen komşunuz var ya... Biliyorum sizin için iyi bir sınav o... Ama sizin ses çıkarmamanız ve ona tahammül ediyor olmanız; onun için başka bir imtihandır. Siz kavga etmek için kapısına dayansaydınız da sınav olacaktı. Siz susup “Ya Sabır!” dediğiniz zaman da o imtihan olmaya devam ediyor. Sizin sabrınızı kendine bir dayanak ve güç olarak gören, azgınlığını artıran birisinin ne de zor geçiyor sınavı...
Alışverişte kandırılmak veya onun üzerinden kolayca kazanç elde etmek de aynısı elbette. Allah’a ve ahiret gününe inanan bir Müslüman için kandırmak, asla denenmeyecek bir sınav sorusu olmalı... “Aldatan bizden değildir...” Bu tehdidi hangi akıllı Müslüman küçümseyebilir... Bizden değilse kimlerden?
Aynı delikten ikinci kez ısırılmak, aynı hataya düşmemek için dikkat etmemek başka bir sınavı kaybetme nedeni olmalı... Kazanamayacağını bilerek ve yanlışlığını ikrar ederek peşinden gitmek de değişik bir sınav olmalı... Hatta öndekinin başı sıkışınca; “Gelmeseydin. Zorla mı getirdim seni? Aklını kullanabilirdin...” diye savunma yapacağını da bilerek...
Yanlış anlaşılmak veya kendini yanlış anlatmaya ne demeli? Ona göre savunma hazır; “beni yanlış anladı...” Diğerinin ise cevabı dilinin ucunda; “O kendini yanlış anlattı. Doğru söylese ben de doğru anlardım... Hep beni yanlış anlamakla suçlar zaten...” Anlaşılamamak ve doğru değerlendirilememek ne kadar da acı değil mi? Suçu hiç üzerine almadan hep aynayı diğerine tutmak da yeni bir sosyal imtihan olmalı...
Sevilmenin, takdir görmenin, hep övülerek bahsedilmenin, bir meclise girince ayağa kalkılır olmanın imtihan olduğunu düşünmediniz mi hiç? Ne söyleseniz alkışlıyorlar, her yazdığınızı beğeniyorlar, çok saçma bir mesajınız bile binlerce beğeni mi alıyor? Eyvah! Siz sorunun en zorunu çekmişsiniz. Bu araç nerede durur? Nasıl biter bu ağır deneme? Sözü okumadan / anlamadan sadece siz söylediniz diye binlerce insan buna “doğru” diyorsa... Ve siz de bundan mutluysanız...
İşte buraya bir fıkra gider... Adamın biri bir köye gelir ve meydan okumaya başlar; “Bu güne kadar kimse beni kandıramadı. Benim gibi akıllı bir kimseyi kandıracak da daha bu dünyaya gelmedi. Var mı sizde buna cesaret edecek?” Üzerinde tarla kıyafetleri olan bir köylü yaklaşıp yavaş bir sesle; “Sen burada beni bekle. Ben iki saat sonra gelip sana güzel bir numara yapacağım ve sen kandırılmayı göreceksin” der. Akıllı(!) misafir, iki saat hatta üç saat bekler. Öğle sıcağı iyice ortalığı da pişirmeye başlar. Sonra da zafer kazanmış kumandan edasıyla bağırır köy meydanında; “Gördünüz mü? Sizin köylü de korktu ve karşıma çıkamadı...” Hepsi birlikte güler ve içlerinden birisi cevap verir; “Adam seni üç saattir burada bekletiyor. Daha ne istiyorsun? Başka nasıl kandırsın?”
Fıkranın alakasını zaten siz kurdunuz...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.