İmamlar Hutbede Ne Okur?

 

                    Allaha şükürler olsun aklım ereliden beri cuma namazlarına gidiyor ve  cumanın   önemli bir rüknu olan hutbeleri de dinliyorum. Çocukken köyümüzde görevli, yetişmiş imam olmadığı için birazcık dini bilgisi olan bir hacı amca gönüllü olarak köyün günlük namazları ile birlikte cuma, cenaze ve bayram namazlarını kıldırır üstelik  buna karşılıkta hiçbir ücret de talep etmezdi. Tabi düzenli bir eğitim almadığından bilgisi az, becerisi yetersizdi. Onun hutbelerini neredeyse herkes ezberlemişti. Çünkü sadece birkaç hutbe biliyor ve sürekli bunları  tekrarlıyordu. Ben İHL 6. Sınıfta iken köyde Cuma kıldırmamı söylediler. Bende kıldırdım. Köyümüzde okuduğum hutbeyi hiç unutmuyorum. Bu hutbe  Ömer Öztop’un hutbe kitabından “Biz Kimiz?” adlı hutbesi idi. Hutbe, edebi bir dille milletimizin kimliğini açıklıyor “Orta Asya’dan, okyanuslardan, İstanbul’un Fethinden, Bedir'den, Uhut’tan, Malazgirt’ten…” bahsediyordu. Hutbeyi coşkulu bir şekilde okumuştum.  Hemşehrilerim yıllardır dinlediği hutbeden farklı bir hutbe dinledikleri için memnun olacaklarını sanmıştım. Sonuç pek istediğim gibi olmamıştı. 

                O gün bu gündür binlerce hutbe dinledim; “Zor zamanlarda” okunan alakasız hutbelerden, normal zamanlarda bazen özensiz, bazen yetersiz  bazen de güzel hutbelerdi bunlar.   

                         12.04.2013 Tarihinde Okunan Hutbe  Çok Güzeldi.

               Bu günlerde Kutlu Doğum Haftası münasebeti ile Peygamberimiz (sav) ile ilgili bir yazı yazmayı düşünüyordum. Cuma günkü hutbeyi dinleyince yazacağım yazı yerine bu hutbeyi paylaşmayı uygun gördüm.  Özenle hazırlanan,  imamımız hafız İsmail Günaydın tarafından da pek güzel okunan  ve tam da benim anlatacağım konuları içeren bu hutbeyi sizlerle paylaşmak istiyorum. Böylece Hem peygamberimizi (sav) anmış,  hem de onu biraz daha yakından tanımış olacağız. Üstelik de hiç cumaya gitmemiş, hiç hutbe dinlememiş  erkek fakat daha çok hanım avatandaşlarımızın da  ; ”yahu bu imamlar cumalarda hutbe okuyormuş, acaba bu hutbelerde nelerden bahsediyorlar, bu hutbelerde neler anlatıyorlar? “ sorularını da yanıtlamış olacağım.( Bu arada şu bilgiyi de sizlerle paylaşmak istiyorum: Ülkemizin yetişdirdiği önemli  Fıkıhçıladan biri olan Prof. Orhan Çeker hoca, günümüzde hanım müslümanların camilere gitmesinin gerektiğini  dile getiriyor. "Çünkü " diyor Hoca,"eskiden hanım kardeşlerimiz zaten pek dışarı çıkmadıklarından camiye gitmeleri de pek hoş karşılanmıyordu. Ama günümüzde hanım kardeşlerimiz her istedikleri yere her zaman gidiyorlar. o zaman niye namazlar için camiye gitmesinler. Hele de Cuma ve bayram namazlarına gitmeleri çok faideli olur..."

                “PEYGAMBERİMİZ VE İNSAN ONURU" adlı bu hutbede, Allahın, İslam’ın, Kuranın, peygamberin;  insanlara, kadınlara, çocuklara, akrabalara, engellilere, yaşlılara nasıl baktığını özet olarak görmüş olacağız.

  

              İşte bu güzel hutbe:

 

“PEYGAMBERİMİZ VE İNSAN ONURU

Değerli Kardeşlerim!

Peygamber Efendimiz (s.a.s), veda haccındaki bir konuşmasında şunları söyledi:

“Bu Kurban Bayramı gününüz, bu Zilhicce ayınız, bu Mekke şehriniz nasıl saygın ise kanlarınız, mallarınız, şeref ve haysiyetiniz de aynı şekilde saygındır, dokunulmazdır… Dikkat edin! Müslüman, Müslüman’ın kardeşidir. Müslüman’a, gönül rızası olmadan kardeşinin malı helâl olmaz…”[1]

Merhamet Peygamberi, insanın değerini, haysiyetini bu sözleriyle ilan ediyordu asırlar öncesinden. Zira O, beşerin özlediği ve hak ettiği değerleri ihyâ için Âlemlerin Rabbi tarafından gönderilmiş bir rahmet elçisiydi. Nitekim öyle de oldu. Rabbimizin, “Biz, gerçekten insanı en güzel bir biçimde yarattık.”[2]Andolsun, biz insanoğlunu şerefli kıldık.”(3)Diyerek taltif ettiği insan, O Kutlu elçiyle bir kez daha muştulandı. O’nun sözleri ve hayatı bizler için en güzel örnek oldu. O’nun öğrettikleri, insanlığın karanlık dünyasını aydınlattı. İnsanlık O Nûr ile, Efendimiz ile yeniden onurlandı.

Kardeşlerim!

            “Küçüklerimize sevgi ile muamele etmeyen bizden değildir.”[iv]Buyuran Efendimiz, çocukları onurlandırdı. Ebû Umeyr ismindeki bir çocuğun çok sevdiği bir kuşu vardı. Bir gün kuş öldü ve çocuk bir hayli üzüldü. Efendimiz, çocuğun evine giderek onu teselli etti ve acısına ortak oldu.[v]

Peygamberimiz, kıyamet günü arşın gölgesinde barınacaklar arasında Rabbine ibadet ederek yetişen gençleri de sayarak[vı] onları onurlandırdı. Gençleri, kendilerine olan güveni ve verdiği değerden dolayı çok önemli görevlere getirdi. Daha yirmili yaşlarındaki Cafer, Habeşistan Kralı karşısında İslam’ı savundu. Muâz, Yemen’e vali tayin edildi. Üsâme, önde gelen sahabilerin yer aldığı orduya komutanlık etti. Zeyd, Kutlu Nebi’nin vahiy kâtibi olma bahtiyarlığına erişti.

Kıymetli Kardeşlerim!

Allah Resulü,“ Sizin hayırlılarınız kadınlarına iyi davrananlardır.”[vıı] Sözüyle kadını onurlandırdı. Mescidi Nebevi’yi süpüren yaşlı bir kadın vardı. Bir ara Rasûlüllah onu göremeyince nerede olduğunu sordu. “Öldü” dediler. Peygamberimiz: “Bana haber verseydiniz ya!” buyurdu. Ardından kadının mezarına giderek cenaze namazı kıldırdı ve dua etti.[vııı]

Efendimiz,“Büyüklerimize saygı göstermeyen bizden değildir.”[ıx] Buyurarak yaşlıları onurlandırdı. Mekke'nin Fethi'nde Ebû Bekir, yüz yaşına yaklaşmış olan babasını Peygamberimizin huzuruna getirdi. Bu duruma canı sıkılan Efendimiz, "Keşke bu ihtiyarı buraya kadar yormasaydın. Ben onu ziyaret ederdim" buyurdu.[x]

Kardeşlerim!

Allah Resulü, engellileri onurlandırdı. Bazı bedensel kusurları sebebiyle topluma katılmaktan çekinen ve bu yüzden çölde yaşamayı tercih eden, Zâhir isminde bir sahâbî vardı. Efendimiz, her gördüğünde ona iltifat ederdi. Bir gün, Zahir’in kendisinin hiçbir değeri olmadığını söylemesi üzerine Peygamberimiz şöyle dedi: “Hayır! Sen, hiç de değersiz değilsin! Aksine Allah katında çok kıymetlisin!"[xı]

Ayrıca merhamet Peygamberi,görme engelli olan Abdullah ibn-i Ümmü Mektum’u müezzinlik görevine getirdi. Sefere çıkarken kendi vekâletini on üç defa ona verdi.

Ve Peygamberimiz, insanı onurlandırdı. Bir gün ashâbtan bir grupla otururken yanlarından bir cenaze geçti. Peygamberimiz cenazeyi görünce ayağa kalktı. Yanındakiler onun bir Müslüman cenazesi olmadığını söylediler. Ancak Gönüller Sultanı, "Olsun, o da bir insan değil mi?” cevabını verdi.[xıı]

Ashab-ı Kiramın önde gelenlerinden Ebû Zer ile Bilâl-i Habeşi arasında bir tartışma yaşandı. Tartışmanın etkisiyle Ebu Zer kendine hâkim olamadı ve Bilal'e "Siyah kadının oğlu" deyiverdi. Bu söz, renginden dolayı hor görülen Bilal'e ağır geldi. Dayanamayarak rahatsızlığını Efendimize arz etti. Efendimiz, son derece müteessir oldu ve hemen Ebu Zer'i çağırdı. Ona, "Sende hala cahiliye kalıntıları görüyorum. Kişi hiç anasından dolayı ayıplanır mı?” diyerek serzenişte bulundu. Ebu Zer, bu sözünden dolayı binlerce kez pişman oldu ve Bilal’den özür diledi.[xııı]

İşte, Efendimiz bu sözleri ve uygulamalarıyla insanı onurlandırdı. O ırk, renk, cinsiyet, mal-mülk, zenginlik, soy-sop gibi maddî ve geçici ölçülere hiç itibar etmedi. “Allah sizin görünüşünüze, malınıza, mülkünüze bakmaz; yalnızca kalplerinize ve amellerinize bakar.”[xıv]Sözü ile de bu anlayışı zihinlere ve gönüllere nakşetti.

Kardeşlerim!

Günümüzde yıkık ve biçare nice gönüller, horlanıp itilenler, yalnızlığa terk edilenler, onuru ve haysiyeti zedelenenler, insanlığını yitirenler, Rahmet Elçisi’nin ilkeleriyle hayat bulmaya ne kadar da muhtaç. O’nun ümmeti olan bizlerde, bu ilkeleri yaşama ve yaşatma konusundaki sorumluluğumuzu göz ardı etmeyelim. Yüce Rabbimiz, bizleri onun yolundan ayırmasın ve şefaatine nail eylesin.



[i]Tirmizi, Tefsiru’l-Kur’an, 9; Ayrıca bkz. Buhari, İlim, 9; Müslim, Kasâme, 29-30, Hac, 147.

[ii]Tîn, 95/4.

[iii]İsrâ, 17/70.

[iv]TirmiziBirr,  15.

[v]Buhârî, Edeb, 112; EbûDâvûd, Edeb, 69.

[vi]Buhârî, Ezan, 36.

[vii]Tirmizi, Radâ, 11.

[viii]Buhârî, Salât, 74; Müslim, Cenaiz, 71.

[ix]TirmiziBirr,  15.

[x]İbnHişâm, II, 405-406.

[xi]Tirmizî, Şemâil, 104.

[xii]Müslim, Cenâiz, 81; EbûDavûd, Cenâiz, 46.

[xiii]Buhârî, İman, 22; Müslim, Eymân, 40.

[xiv]Müslim, Birr ve Sıla, 34.

Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum