xxx33
"Ilımlı İslam" modeline uygun bir "Ilımlı demokrasi" mi?
Hatırlarsınız... Çok yakın zamana kadar tartışma konularımızın başında "Türkiye bir ılımlı İslam ülkesi midir" sorunsalı geliyordu.
Özellikle laikçi ve ulusalcı çevreler bu tanımlamanın, bir "Amerikan projesi" olduğunu söylüyor ve "Ilımlı İslam" tanımlamasını şiddetle reddediyorlardı.
Oysa bu kategorizasyon "Radikal İslam"a veya "Teokratik İslam devleti" ne bir alternatif olarak alınabilirdi.
Neticede nüfusunun ezici çoğunluğu Müslüman olan ve yüzlerce yıldır İslam'ın temel kültürünün ana öğesini oluşturduğu bir toplumun, dinini reddetmeden din ve dünya işlerini ayırıp, laikliğe geçişini de ifade edebilirdi "Ilımlı İslam" söylemi.
Ne kadar bazıları "Dini inanç kul ile Allah arasındaki özel bir ilişkidir" derse desin, din toplumsal bir olgudur.
Din ile ahlak arasında interaktif etkilenme vardır. Din devleti korur ve ona dayanır, devlet de dini korur ve ona dayanır. İbadetler çoğunlukla aynı zamanlarda topluca yapılır, ölüm sonrası ritüeller din kurumları tarafından düzenlenir.
"Din" i devre dışı bırakan ve bireyle Allah arasındaki kişisel ilişkiyi "İnanç" olarak görenlerin, "Deizm" ile "Panteizm" arasındaki gelgitleri, felsefenin veya teolojinin ilgi alanına girer.
Her şeyimiz ılımlı mı?
İslam'da ise "Mutezile" ye kadar uzanan arayışların "Enel Hak" söylemine kadar dayandığını veya "Maturdilik"te bilimsel düşüncenin özgürlük alanının tanındığını görürüz.
Bu bakımdan, İran'ın veya Suudi Arabistan'ın İslam'ını veya El Kaide'nin, Taliban'ın, Deobandi medreselerinin İslam yorumlarını ele aldığınız zaman, bizim "laiklik ve demokrasi" temeli üzerine oturttuğumuz modele "Ilımlı İslam" denilmesine öfkelenmemiz pek gerekmezdi.
Şimdi bundan daha öteye bir tanımlama, pazar günü The New York Times'da yayınlanan Türkiye üzerindeki yorumla sözlüklerimize girmiş oluyor.
Bu da "Ilımlı demokrasi " tanımlamasıdır.
The New York Times gazetesinin, "Türkiye'de demokrasinin kıl payı kurtuluşu" başlıklı yorumunda Anayasa Mahkemesi'nin AKP'yi kapatmama kararına ilişkin olarak özetle şu cümleler vardı:
- Türkiye, geçen hafta sonuçlarının hesap edilmesi mümkün olmayan bir felaketi kıl payı farkla önledi... Anayasa Mahkemesi'nin AK Parti'yi kapatmamak ve Cumhurbaşkanı ile Başbakan'ın da aralarında bulunduğu 71 politikacıyı siyasi yasaklı ilan etmemek içerikli kararı, Türkiye için olduğu kadar, istikrarsız Orta ve Yakın Doğu'da demokrasi ve ılımlı siyaset için de bir zaferdir. Bu aynı zamanda ABD için de bir zafer haline geliyor.
The New York Times'a göre bunun tersi yöndeki bir karar, Türkiye'nin AB üyeliği şansını yok edeceği gibi, Türk seçmenlerinin net olarak ortaya koyduğu iradesini insafsızca engellenmiş olacaktı.
Darbeci kurumlar
Gazeteye göre, "En kötüsü, tüm Müslüman dünyasında dindar seçmenlere demokrasiye tam bağlılığın eşit siyasi hak ve temsili garantilemediği alarm verici bir mesaj" iletilmiş olacaktı.
"Laik kurulu düzenle güçlü askeri ve yargısal müttefiklerinin, her çeşit seçilmiş iktidara karşı açık ve örtülü darbeleri yapmaktan pek çekinmediği günlerin çok uzak geçmişte kalmadığı ve alınan yolun önemi" de işaret ediliyordu gazetenin yorumunda.
Görüldüğü gibi Türkiye de "Ilımlı demokrasi ve siyaset" çemberindeki bir ülke olarak sunuluyor bu yorumda.
"Ilımlı İslam" dan daha çarpıcı ve rahatsız edici bir tanımlama değil mi bu?
Kurulu düzenin müttefikleri olan askerlerin ve yargıçların her çeşit seçilmiş iktidara karşı açık ve örtülü darbe yapabileceği "Ilımlı demokrasi" modelini içimize sindirebiliyor muyuz?
Sonuçta Türkiye artık ne yapacaksa yapmalı ve AB'nin "Liberal demokrasi" sine geçişin bütün koşullarını gerçekleştirmelidir.
Özellikle laikçi ve ulusalcı çevreler bu tanımlamanın, bir "Amerikan projesi" olduğunu söylüyor ve "Ilımlı İslam" tanımlamasını şiddetle reddediyorlardı.
Oysa bu kategorizasyon "Radikal İslam"a veya "Teokratik İslam devleti" ne bir alternatif olarak alınabilirdi.
Neticede nüfusunun ezici çoğunluğu Müslüman olan ve yüzlerce yıldır İslam'ın temel kültürünün ana öğesini oluşturduğu bir toplumun, dinini reddetmeden din ve dünya işlerini ayırıp, laikliğe geçişini de ifade edebilirdi "Ilımlı İslam" söylemi.
Ne kadar bazıları "Dini inanç kul ile Allah arasındaki özel bir ilişkidir" derse desin, din toplumsal bir olgudur.
Din ile ahlak arasında interaktif etkilenme vardır. Din devleti korur ve ona dayanır, devlet de dini korur ve ona dayanır. İbadetler çoğunlukla aynı zamanlarda topluca yapılır, ölüm sonrası ritüeller din kurumları tarafından düzenlenir.
"Din" i devre dışı bırakan ve bireyle Allah arasındaki kişisel ilişkiyi "İnanç" olarak görenlerin, "Deizm" ile "Panteizm" arasındaki gelgitleri, felsefenin veya teolojinin ilgi alanına girer.
Her şeyimiz ılımlı mı?
İslam'da ise "Mutezile" ye kadar uzanan arayışların "Enel Hak" söylemine kadar dayandığını veya "Maturdilik"te bilimsel düşüncenin özgürlük alanının tanındığını görürüz.
Bu bakımdan, İran'ın veya Suudi Arabistan'ın İslam'ını veya El Kaide'nin, Taliban'ın, Deobandi medreselerinin İslam yorumlarını ele aldığınız zaman, bizim "laiklik ve demokrasi" temeli üzerine oturttuğumuz modele "Ilımlı İslam" denilmesine öfkelenmemiz pek gerekmezdi.
Şimdi bundan daha öteye bir tanımlama, pazar günü The New York Times'da yayınlanan Türkiye üzerindeki yorumla sözlüklerimize girmiş oluyor.
Bu da "Ilımlı demokrasi " tanımlamasıdır.
The New York Times gazetesinin, "Türkiye'de demokrasinin kıl payı kurtuluşu" başlıklı yorumunda Anayasa Mahkemesi'nin AKP'yi kapatmama kararına ilişkin olarak özetle şu cümleler vardı:
- Türkiye, geçen hafta sonuçlarının hesap edilmesi mümkün olmayan bir felaketi kıl payı farkla önledi... Anayasa Mahkemesi'nin AK Parti'yi kapatmamak ve Cumhurbaşkanı ile Başbakan'ın da aralarında bulunduğu 71 politikacıyı siyasi yasaklı ilan etmemek içerikli kararı, Türkiye için olduğu kadar, istikrarsız Orta ve Yakın Doğu'da demokrasi ve ılımlı siyaset için de bir zaferdir. Bu aynı zamanda ABD için de bir zafer haline geliyor.
The New York Times'a göre bunun tersi yöndeki bir karar, Türkiye'nin AB üyeliği şansını yok edeceği gibi, Türk seçmenlerinin net olarak ortaya koyduğu iradesini insafsızca engellenmiş olacaktı.
Darbeci kurumlar
Gazeteye göre, "En kötüsü, tüm Müslüman dünyasında dindar seçmenlere demokrasiye tam bağlılığın eşit siyasi hak ve temsili garantilemediği alarm verici bir mesaj" iletilmiş olacaktı.
"Laik kurulu düzenle güçlü askeri ve yargısal müttefiklerinin, her çeşit seçilmiş iktidara karşı açık ve örtülü darbeleri yapmaktan pek çekinmediği günlerin çok uzak geçmişte kalmadığı ve alınan yolun önemi" de işaret ediliyordu gazetenin yorumunda.
Görüldüğü gibi Türkiye de "Ilımlı demokrasi ve siyaset" çemberindeki bir ülke olarak sunuluyor bu yorumda.
"Ilımlı İslam" dan daha çarpıcı ve rahatsız edici bir tanımlama değil mi bu?
Kurulu düzenin müttefikleri olan askerlerin ve yargıçların her çeşit seçilmiş iktidara karşı açık ve örtülü darbe yapabileceği "Ilımlı demokrasi" modelini içimize sindirebiliyor muyuz?
Sonuçta Türkiye artık ne yapacaksa yapmalı ve AB'nin "Liberal demokrasi" sine geçişin bütün koşullarını gerçekleştirmelidir.