Haşim AKIN
İkinci Televizyon Vakasını Yaşamak Mı?
Yıllar önce ülkemize tek kanalda ve çok sınırlı saat aralığında yayın yapan televizyon girmişti. Çok az ailede vardı bu alet. O yıllarda bazı dizi ve filmler için komşuların evine gittiğimizi bilirim.
İslami kesimin önderleri, bu aletin Müslümanların ahlak ve maneviyatına zarar vereceğini düşünmüş ve buna karşı bir savaş geliştirmişi. Nasıl bir savaş mı? İsimlerini zikretmeyeceğim ve bir kısmı hala hayatta olan bazı hoca efendiler şöyle demişti: “Bana baban çok hasta, o ölmek üzere deseler... Onun evine doğru yaklaşırken evin çatısında televizyon antenini görsem, ben o eve girmem...” Bu söylem, onların o dönemde bulduğu / bulabildiği bir mücadele yöntemiydi demek ki... Bu aletin bir süre sonra bütün evlere gireceğini, ona açılacak savaşın bu aleti uygun kullanmakla olacağını söyleyen de çıkmadı. Sonra ne mi oldu? Hepsini unuttuk. Ancak internetin çıkışı ve yayılışında bu söylemi yapmadık. Geldi ve evlerimize / ceplerimize oturdu. Çok da hoşumuza gitti. Şimdi yokluğuna dayanamıyoruz bile...
Bunları niçin mi anlattım? Amacım eski hatıraları karıştırmak değil elbette. Corona döneminde ilginç tartışma ve ayrışmalar ayyuka çıktı. Kimilerine göre “corona denen hastalık çok kötü ve ölümcüldür, acil tedbir alınmalı...” Diğer yanda “Böylesi bir hastalığın olmadığını, her şeyin bir kurgu olduğunu ve asıl meselenin çip takmak olduğunu” savunanlar da var.
Corona hastalığını geçirmiş birisi olarak, hamdolsun hayattayım. Lakin bunun çok da basite alınamayacağını, hafife almak için garip kıyas ve mesnetsiz iddiaları ortaya atmanın da bir vebal olacağını fark ettim. Tatmayan bilmez yani... Buna veya diğer dertlere yakalanan tüm hastalara da acil ve hayırlı şifalar dilerim.
Ben çip konusunda ortaya atılan iddialar konusunda çok tatmin olmuş değilim. Burada bazı para babası olan ve parayı ilah edinmiş kimselerin daha çok kazanmak için oyunları var mıdır? Bu oyunu onlar kurgulamamış olabilir. Değilse bile vaziyette kendilerine görev / menfaat kapısı açmışlardır. Birileri aç kalırken onlar servetini katlamış mıdır? El hak doğru...
Ancak insanlığı kontrol altına alacak ve onların gittiği yeri, yediğini, içtiğini, konuştuğunu takip edeceklerine dair iddiaları komplo olarak buluyorum.
Telefonumun konum ayarlarını kapatmama rağmen, bana her ay gezdiğim yerleri detaylarıyla rapor ediyor. Yürüyerek, bisikletle veya motor ve araçla ne kadar yol aldığımı biliyor. Falanca gün nereye gitmiştim diye tereddüde düştüğümde ona bakasım geliyor... Yani bu istenenler zaten yapılıyor. Herkesin sosyal medya hesabında niçin aynı reklamlar çıkmaz? Bu bile yeterli bence...
Ancak ben tüm bu iddiaların doğru olması ihtimali üzerine şu soruyu sormak istiyorum. 1970 yıllarındaki Müslümanların televizyon çıkışına benzemiyor mu bu tavırlar?
Siz hiç “anlaşılan bu çipi bana değilse bile bu insanlığa takacaklar. Öyleyse biz bunu nasıl kendi lehimize çevirebiliriz? Bunu İslam’ın ve Müslümanların menfaatine tebdil etmek nasıl mümkün olur? Milli ve manevi değerlere hizmet için hangi adımlar atılmalı ve bu konuda ne düzeyde bir hazırlık yapılmalı?” diyeni gördünüz mü? Ben görmedim. Belki de Burkina Faso gibi uzak bir yerde olduğum için görmedim.
Dünyayı kendi hevalarına göre düzenlemek isteyen zinde güçlerin böyle bir planı olmadığına ve belanın gelmeyeceğine inanıyorsanız rahatınıza bakın. Ancak bunun yaklaşmakta olan bir bela olduğuna ve birilerinin konu üzerine ciddi hazırlıklar yaptığına inanıyorsanız bir yere çıkıp yaklaşan felaket üzerine mersiyeler dizmek kurtarmayacak kimseyi... O zaman ne yapmalı? El birlik olup bu gelecek olan yeni şeyi nasıl lehimize çevirir, bundan fırsatlar üretiriz ona bakmak lazım.
Yoksa benim girişte anlattığım ve genç okuyucuların “Gerçekten bunlar olmuş mu? Bunları o günlerde Müslümanların önderleri söylemiş mi?” diye gülümsediği gibi bize de gülecekler. Bu dünyada dakikalar içinde kocaman bir şehri yok edecek atom bombası var. Daha başka da ölümcül silahlar var. Onların aleyhinde çok gösteri yapan, bağıran, protesto eden oldu... Ama sonuç değişmedi. Siz onları kullanmamış olsanız da kullanan kullandı.
Farz edelim ki siz, tüm bu mücadelenin sonunda kendinize ve ailenize “çip takmak” diye özetlenen bu çağdaş belaya müsaade etmediniz. Hatta bu ülkedeki tüm vatandaşları bile bundan korudunuz... Hedefinize ulaşmış olacak mısınız?
Yoksa azgın akan bu ırmağa yeni bir yatak ve değerlendirme kapısı açmak lazım. Değilse sonra bazıları sadece “ben demiştim işte...” diye bilgiçlik taslamanın hazzını yaşayacak. Sonra gene olanlar olacak...
Bu konuda hazırlık yapmaya aday var mı?
Yoksa gözyaşımız bol olsun...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.